Popper traducir inglés
220 traducción paralela
Erkek işi bu. Dünya şampiyonu bir şişe açıcıyım ben!
L'm a world champion cork-popper.
Sanırım en iyisini Ruth Popper yapıyor.
I guess Ruth Popper's got about as good a setup as anyone.
Ruth Popper'la kalsan daha iyi olurdu.
You'd have been better off staying with Ruth Popper.
Şöyle bir hapım var.
I got a popper.
Ben alıyorum, o alıyor,..
I'm a popper, he's a popper, he's a popper
Bir tane de sen istemez misin?
Wouldn't you like to be a popper to?
Mısır patlatma makinesinin bozulduğunu sanmıştım.
I thought the popcorn popper was broken.
Birisi mayına basmış.
Somebody stepped on a toe - Popper.
- Bilirsin, canım patlamış mısır istedi, ben de bana verdiğin yedek anahtarı, patlamış mısır makinesini almak için kullandım.
You know, I wanted to get some popcorn so I used the spare keys that you gave me to come in to get your popper.
Aleti unutmuşum.
Forgot the popper.
Ne baş ağrısı ama!
What a head popper!
Karl Popper, yanılıyorsun!
Karl Popper, you're mistaken!
O kadar önemsiz değildi.
That was no nickel popper.
- Ve aynı zamanda da hapçı.
- And a pill-popper.
Ama hapçısın.
But you're a pill popper.
Bense sana sivilce sıkıcı diyorum.
I call you Pimple Popper, M.D.
"Sivilce sıkıcı" lafı yüzünden mi?
Was it Pimple Popper, M. D?
İyileştir beni, sivilce sıkıcı.
I want the antidote, Pimple Popper.
Burada cebinde popper ve toz olan kaç tan siyah ceket var biliyor musun?
"Do you know how many black leather jackets," with poppers and a cock-ring in the left pocket we got back here?
Canım babacığım. İyi kalpli babam benim.
My popper, good popper
- Kanaması var.
- We got a popper!
- Mason, bir poppop ister misin?
- Mason, would you like a popper?
Sense beni bir oyuncak gibi bir kenara atıyorsun.
And you're pushing me around like a Playskool corn popper.
Yangını kontrol altına almamız lazim.
I need you to wedge that popper.
- Parti balonlarını mı?
- Popper pooper.
There's popcorn in the popper And a porker in the pot
There's popcorn in the popper And a porker in the pot
Bay Popper, bu sınıfta çalan telefonlarla ilgili kuralım nedir?
Mr. Popper, what is my policy on ringing phones in the classroom?
- Evet, derslerimi çok nadiren geçiyorsunuz, Bay. Popper.
- Yes, well you're barely passing my class as it is, Mr. Popper.
Başınız gerçekten belada, Mr. Popper.
You are in serious trouble, Mr. Popper.
Bay Popper.
Mr. Popper.
Dondurulmuş nitrat.
Nitrate popper freeze.
Mısır patlatma makinesi ister misin?
Would you like a popcorn popper?
Geri zekalı futbolcunun hapçı olduğuna inanamıyorum.
I can't believe the retarded quarterback's a pill-popper. Jesse?
Judy Garland ve Marilyn Monroe'nun hapçı cennetine kavuştu.
Judy Garland and Marilyn Monroe in pill popper's paradise.
- Belki de kulüpten kulübe koşan....... gogo çeken diskoteklerden çıkmayan yaşam tarzını yeniden gözden geçirme zamanın gelmiştir.
I haven't even been to bed yet. Well, perhaps it's time for you to reexamine your club-hopping popper-sniffing, disco lifestyle.
Bakın, ben ilaç bağımlısı falan değilim.
Listen, I'm no pill popper. Okay?
Bakın kim mısır-patlatıcı buldu!
Look who found an air popper!
Bunu yapabilecek yeni bir sivilceli ucube olduğu konusunda ciddi şüphelerim var.
I seriously doubt some freshly minted pimple popper is physically capable of doing that.
Patlayan bir ceset olduğunu duydum.
I hear you got a popper.
Bay Popper, müvekkiliniz hüküm için hazır mı?
Mr Popper, is your client ready for sentencing?
Popper sağlam avukat.
Popper's one hell of a lawyer.
Lew Popper.
Lew Popper.
Popper?
Popper?
En yeni mahkûmumuza çok iyi davranmanızı istiyorum. Barodan kovulmuş dünyadaki en iyi avukat Lew Popper'a.
I want you guys to be especially nice to our newest inmate and best disbarred lawyer in the world, Lew Popper.
Luka, sevdiğin uyuşturucu müptelası, apsesini temizlememe izin vermiyor.
Your favorite skin popper won't let me I and D her abscess.
Bırak o mısırı!
Drop the popper!
Bu arada, biraz kimyasala ihtiyacım var.
In the meantime, I need a popper, all right.
Bununla ilgili sana kötü bir haberim var.
I got a little bad news on the popper front.
Ver şunu bana, ahbap!
Give me the popper, dude!
Patlayan bir ceset olduğunu duydum.
I hear you got a popper. Biohazards.
Burada boşa zaman harcıyoruz ve yeterince sabır gösterdim.
TOE POPPER.