Possibilities traducir inglés
2,007 traducción paralela
İşte olabilecek birkaç yer.
OK well, here are some possibilities.
Bu olasılıklar üzerinde bıktıracak kadar fazla çalıştık.
We've worked through possibilities ad nauseam.
Ama bu buluşunuz... olasılıkları hayal edin.
But this invention of yours, imagine the possibilities.
Sanırım seçenekleri üçe indirdim.
I think I've got it narrowed down to three possibilities.
Ne yazdıysam "İhtimaller" derdi.
Everything I turned in, he'd say, "Possibilities." Ha, ha.
İhtimaller.
Possibilities.
Evet, ihtimaller.
Yeah. Possibilities.
Ama belki diğer olasılıkları da düşünmeliyiz.
But perhaps other possibilities should be considered.
Pazarlama ihtimalleri sonsuz.
Well, the marketing possibilities are endless.
Yine de o tarafla aranızdaki haberleşme olasılığını kesip koparıyorsunuz.
Yet you cut yourself off from the possibilities of communicating with it.
Olasılıklar listesi.
Lists of possibilities.
Diğer davalarda şüpheliyi suçlu bulmadan evvel tüm olasılıkları araştırırdın.
In any other case you would thoroughly investigate all possibilities before assuming a suspect's guilt.
Sınırsız imkânın bulunduğu bu geceye.
To a night of infinite possibilities.
Biri gitti kaldı 364 ihtimal.
Oh, one down, 364 and a quarter possibilities to go.
Bu bilimin ilerlemesi için bir olanak.
The possibilities for the advancement of science
Düşünülmesi gereken pek çok olasılık var.
The possibilities are too numerous to consider.
Bana kainatın tüm mucizelerini gösterdin ve bütün bu olasılıklarını.
You showed me all the wonders of the universe and... all those possibilities.
Sen parlak ve belge sahibi bir kadınsın ki bu dünyanın türlü türlü olasılıklar sunduğu bir iş.
You are a brilliant and credentialed woman ; one for whom the world offers a multitude of possibilities...
Kısacası olasılıklar sonsuz.
I mean, the possibilities Are endless.
Başka olasılıklara bakmamız gerekmez mi?
We shouldn't be looking at other possibilities?
Diğerlerine göre bu çok basit bir örnek. Olasılıkların karmaşası ve boyutları sınırsız.
And though this is a relatively simple example, there's no limit to the size and intricacy of the possibilities.
Bir iki ihtimal üzerinde fikir paylaşmak beynini patlatmaz.
Brainstorming a few possibilities isn't going to explode his brain.
You filled my head with all of these possibilities, okay?
You filled my head with all of these possibilities, okay?
Yine de kontrol edebildiğimiz sinirsel fonksiyonlar da vardır. Ve bu durum, tedavi yöntemlerinde devrim yapabilecek ihtimallerin oluşmasını sağlıyor.
But some nervous functions we can control, and that opens up possibilities which could help revolutionize medicine.
Sadece bütün olasılıkları düşünüyoruz.
We just have to consider all possibilities.
Böyle bir enerjiyle olanaklar sınırsız olur.
With that kind of power, possibilities are limitless.
Ve belki sonunda geçmişi unutmayı başarırsın herşeyiyle. Bu sana daha harika imkanlara ulaşmana yol açacaktır.
And maybe when you finally do let go of the past, all of it, it'll give you the chance to open yourself up to even greater possibilities.
Bu içinde olasılıklar saklayan türde bir gitardı.
This was the kind of guitar that had possibilities.
Darling'lerin yaşamına göre olmayacak şey değil.
Not exactly beyond the realm of possibilities, given the darlings.
Ama dış gerçeklere bakma, geniş olasılıkları düşün.
But don't look at the external realities, - think of the immense possibilities.
3 milyonun üzerinde olasılık var.
There are more than three million possibilities.
Bu bize 6 ihtimal bırakır ve sadece bir tanesinin orduyla bağlantısı var.
It leaves six possibilities, and only one of those has a military connection.
İhtimaller giderek tükeniyor.
We're running out of possibilities.
Hâlâ olasılıkları görüyorum.
I still see the possibilities.
Kalmakla ilgili hiç umudu olmayan biriydin, ne oldu? Kartelle kavga ederek başına dert aldın!
By taking on the cartel, you've opened yourself to a world of possibilities all of them bad.
Kafatası fena parçalanmıştı, sadece kısmi düzenleyebildim ama fizyolojik özelliklerini, kayıp insan veritabanında kontrol ettim ve ortaya üç olasılık çıktı.
e ulwas badly mangled, so I was only able to construct a partial, but I cross-checked physiological markers against the missing persons database, and it yielded three possibilities.
İncelediğimiz birçok olasılıktan biri.
It's one of several possibilities we're looking into.
Evet ama, yüzlerce ihtimal var.
Yeah, but there's literally hundreds of possibilities.
Ve iki ihtimal doğuyor :
It suggests two possibilities :
Şey, bir kadının yatak odasının eğitim olanaklarını göz ardı etmeyin, Bay Adams.
Well, do not underestimate the educational possibilities of the boudoir, Mr. Adams.
Birçok olasılık içeren kayalık bir kanyonun içine bakıyorum.
I'm looking into a rocky canyon with a lot of possibilities.
Eşinizin takdire şayan tedbiri onu bazen beklenmeyen olasılıklara karşı kör ediyor, Bayan Adams.
Your husband's admirable caution sometimes blinds him to unanticipated possibilities, Mrs. Adams.
Daha büyük fırsatlar için gözlerimi açıyorum.
Opening my mind to bigger possibilities.
Kendimi tüm olasılıklara hazırlıyorum, anlıyor musun?
Just gonna leave myself open to all possibilities, you know?
Olasılıklar sonsuz.
The possibilities are endless.
Neler olabilirdi, bir düşünsene.
Imagine the possibilities.
Burada bir mücadele izi bulunamadığı için polis hem cinayet hem de kaza olasılıklarını araştırıyor.
Since there where no signs of a struggle found at the crime scene, police are looking into both the possibilities of a crime and an accident.
Sonsuz olasılıkla çevrilmişken, hangi yöne gideceğimize karar vermek oldukça güç.
It's hard to know which way to go There are infinite possibilities.
Yaradılış anında, evrenin tek,.. .. hayal edilemez sıcak, inanılmaz.. .. küçük bir oluşum olduğu zaman olmalıdır,
In the instant of creation there must have been a time when the universe was nothing more than a single, unimaginably hot, fantastically small entity, the entire universe was made of just one thing, pregnant with possibilities.
Kiliseyi taşıma kararı alırsak olasılıklar olsun istedim.
Just, you know, possibilities in case we all voted to move the church.
Sonsuz ihtimallere bağlı bir dizi.
A series with infinite possibilities.