Presents traducir inglés
4,148 traducción paralela
Daha şimdiden bize hediye mi gönderiyorlar?
And they're already giving us presents.
Hediyeleri bana gönderiyorlar. Hem de daha tanışmadan.
They're giving me presents, and I've never even met them.
- Hediyeler, hediyeler için hazır mısınız?
- Presents. Ready for presents?
Bugün tanık olduğun Pavlov, uygar insanın zirveye geldiğini gösteriyor.
Pavlov, presents the zenith of civilized man!
İddiaya girebilirim.
I could put presents under you.
Hepiniz için hediyelerim var.
Oh, I have presents for all of you as well.
"Kiliseye Gittiğiniz İçin Sağ Olun" hediyeleri! Tamam mı?
They are'thanks-for - going-to - church'presents!
Belki de bu şeyleri algılıyorlar. Çünkü dediğim gibi o bunları gerçekmiş gibi sunuyor.
You know, but they're not going to, you know, perceive perhaps these things because as I've said, he presents them as being real.
Kubrick orada bulunan şeyleri gerçekçi bir şekilde sunar.
Kubrick presents these things where it's, you know, real... you know, it's realistic.
Neyse, Cat bana hep pahalı hediyeler alır.
Anyway, Cat always gets me expensive presents.
Doğumgünü hediyelerinin fişlerini saklamış olsalar bari.
Fingers crossed they held on to the receipts for the birthday presents.
Hediyeleri taşırken birisini düşürmüşüz sanırım.
Someone must've dropped it when we were bringing the presents in.
Aylardır kriz geçiriyor ve "Yumurtalık Histerisi" dediğimiz hastalığın bütün belirtilerini gösteriyor.
She's had attacks for months and presents every symptom of what we call "ovarian hysteria."
Orada başka sürprizlerle karşılaşmam, değil mi?
I'm not gonna find any more little presents in there, am I?
Kurtuluşun hiç bir olasılığı olmadığı durumlarda kapı kendiliğinden açılır.
Where there was no possibility of rescue a way presents itself.
Hep beraber oluruz. Sen hediyeleri açarsın.
We get everyone together, you open up presents.
Hangisine giriyorsun? Kazaya kurban gitmesine 2 / 1 veriyorum aşığıyla kaçmasına 13 / 1 veyahut tüm noel hediyelerini kafa kesme ayinine yatırabilirsin.
You can have 2 / 1, death by misadventure, 13 / 1 that he's eloped, or, you can sort out all your Christmas presents on a ritual beheading.
Hediye falan almadım ama... Onu bir mağazaya götürdüm ve istediğini seçmesini istedim. Satın aldığı şeyler iğrençti ama her şekilde çok şaşırdı bu yaptığıma.
I never get her anything or- - I buy her presents, but I take her to the store, and I ask her, you know, pick out whatever she likes, and she hates that, so...
Önce öpüşürsün, sonra evlenirsin, En sonunda da bana hediyeler alır.
First, kissing, then get married, then he buys me presents.
Amacı ne? Tabii eğer teorim doğruysa bir sorun daha olabilir.
Of course, if my theory is correct, it presents a more pressing problem.
Tom, hediye işini ne yapıyoruz?
Tom, are we doing presents?
Ve servislerimin karşılığı olarak bu Okul'u hediye ediyor.
And presents gift of this ludus in recognition of honored service.
Bu arzusu bize bir fırsat sunuyor.
It is such desire that presents opportunity.
Hediyeleri getirir misin?
[Mom :] Will you grab the presents too?
- Hediye de varmış.
- Ooh, presents.
Bay Stack kendisini gizemli Bay Bitcoin'i temsil eden avukat olarak tanıttı,... ama biz onun Bay Bitcoin olduğunu farkettik,... ve yeni bir para birimi yaratmanın cezası 10 ila 30 yıl arasıdır.
Mr. Stack presents himself as a lawyer representing the mysterious Mr. Bitcoin. But we've come to realize he is Mr. Bitcoin. And the penalty for creating a currency is ten to 30 years.
Ya mükemmel teklif anı kendiliğinden ortaya çıkarsa?
What, are you kidding me? What if the perfect proposal moment presents itself?
Totalitarizmin her biçimi aynen böyle işler. Kendini ateist gibi sunan ya da ateist olarak takdim edilenler bile.
Every form of so called totalitarianism - works like that even if it is presented - or if it presents itself as atheist.
Peki, boğulma riskine karşı nasıl bir önlem planı düşünüyorsun?
Good. How do you plan on dealing with the drowning hazard the ocean presents?
Subext Çeviri Takımı
presents
Bazen insanlar bize uymayan hediyeler verir.
Sometimes people give us presents that don't suit us at all.
Ama maceraya olan tutkusu sıradan varlığını canlandıran abartılı hediyelerle köreldiğinden daha keşfedilmemişti.
But her taste for adventure was merely dormant, numbed by the extravagant presents that livened up her routine existence.
Sevmesen bile hediyelerini saklamalısın.
You're supposed to keep presents, even if you don't like them.
Bütün derdim onu mutlu etmek oldu. Sonu gelmeyen hediyeler çiçekler, iltifatlar, konuşmalar...
All I cared about was making her happy, endless presents and flowers and pampering, the conversations.
Doğum günümde bana hediye almanı sağladım.
I made you buy me presents on my birthday.
İyi tarafından bakacak olursak, güzel hediyeler getirir.
On the plus side, she brings good presents.
"Varlığınızı Hayatın Hediyeleriyle Şekillendirin."
Shaping Your Presence with Life's Presents.
Oh, bu arada, bu hediyelerden etrafa bir kaç tane daha bıraktım.
Oh, by the way, I left another couple of little presents around here somewhere.
Hayat önüme engeller koyunca, onların üzerinden atlarım.
When life presents obstacles, I skip over them and jump as high as I can.
Böyle bir hedef şansı bir daha ele geçmeyebilir.
A target of opportunity such as this rarely presents itself twice.
Bu, çocuklarına hediye alması için bir engel değil.
But they still bought presents forthe kids.
Ekmeğine Nutella süren, doğum gününde Beşler Kulübü paranı ödeyen, annem babam, Henri'nin karısı.
Made your snacks. Gave you presents. Henri's wife, my mother.
Ben Dr. Sheldon Cooper. Sheldon Cooper Sunar :
I'm Dr. Sheldon Cooper, and welcome to the premiere episode of Sheldon Cooper Presents :
Sheldon Cooper Sunar : Bayraklar ile Eğlence'nin sonraki bölümü kendi başına çıkıyor.
Oh, the next classic episode of Sheldon Cooper Presents :
Bu izlediğiniz de, Sheldon Cooper Sunar :
Und dis is Sheldon Cooper Presents :
Kampanya ile çok meşgul olduğumuzdan dolayı, birbirimize hediye almamak konusunda anlaştığımız sanıyordum- - Ben de sana bir şey aldım.
I thought we had agreed that we weren't going to get each other presents because we were too busy with the campaign. I got you something too.
-... ne kadar ünleneceğini görelim.
- when he starts spreading these birthday presents around.
Hediyeler Alicia'nın kızı içinmiş.
The presents were for Alicia's daughter.
Yarın, Lucy gülünç bir şekilde tatlı bir gülücük ile hediyelerini açıyor olacak gülünç tatlı yüzünde.
Tomorrow, Lucy's gonna be opening her presents with that ridiculously cute smile on her ridiculously cute face,
Babam herkese hediye getirmiş. Annem içinde babamın fotoğrafı olan kolye aldı.
Daddy brought presents for everyone.
Çok şanslısın.
- You've had enough presents.