English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ P ] / Prettiest

Prettiest traducir inglés

1,002 traducción paralela
Dünyanın en güzel bahar çayırlıklarında.
Prettiest spring meadows in the world.
Hayatımda gördüğüm en iyi sistemi kesinlikle yerle bir ettiniz.
You certainly gummed up the prettiest setup I ever saw.
En güzeli buydu.
It's the prettiest.
Bu sezonun en güzel kızlarından kabul ediliyor.
She's considered one of the prettiest girls of this season.
Bizim dükkândan çıkanların en güzeli.
It's the prettiest one we've ever turned out of the shop.
Gördügüm en güzel sanatoryum sahibisiniz.
You're the prettiest owner of a sanitarium I've ever seen.
Gördügüm en güzel gösteri.
It's the prettiest number I've ever seen.
- Gördügüm en güzel ºerifsiniz..
- You're the prettiest sheriff I've ever seen.
Bark, bu yaptığın belki de en güzel konuşmandı.
Bark, that's probably the prettiest speech you ever made.
Sahip olduğunuz en güzel elbise bu.
It's the most prettiest dress you own.
Elbette. Bana, şimdiye dek yakaladığım en iyi vurguna mal olsa bile.
Even if it did cost me one of the prettiest jobs I ever lined up for myself.
Bu beyefendi sizin, gördüğü en güzel kız olduğunuzu düşünüyor.
This gentleman here was just saying you're the prettiest girl he'd ever seen.
Sen gördüğüm en güzel boyunbağısın.
You're the prettiest millstone I ever had around my neck.
Green Lawn mezarlığındaki en güzel mezartaşının Stubbs'ın başucunda duran mezartaşı olduğu söylenir.
Well, folks say that now Stubbs'forehead... is holdin'up the prettiest tombstone in Green Lawn Cemetery.
Gerçekten de Mohawk Vadisi, bu ülkedeki en güzel yerlerden biridir.
The Mohawk Valley is the prettiest place in the whole country, for a fact.
Şu ana kadar gördüğüm, en sevimli çirkinlik bu.
That's the prettiest ugliness I've ever seen.
Bayan Susan Paine hayatımda gördüğüm en güzel kız.
That Miss Susan Paine is about the prettiest girl I ever did see.
Sana bir Türk sigarası önerebilir miyim?
Well, can I offer you a nice Turkish prettiest?
Kalın filtreli sigaralarım gitti işte.
There goes me prettiest number-nine cork tips.
En yeni doğanı hep en sevimlisi oluyor.
The new one was always the prettiest.
- En güzel hangisinde duruyorsan onu canım.
- Whatever you look prettiest in, my dear.
"Sanırım sen, hayatımda gördüğüm en güzel şeysin."
I think you're the prettiest thing I've ever seen. "
"Dünyadaki en sevimli ellere sahip olduğunu inkâr edemezsin."
"You can't deny you have the prettiest hands in the world."
Ayrıcalıklı sınıfın ayrıcalıklarının keyfini sürmesi başka bir keyif.
The prettiest sight in this pretty world is the privileged class enjoying its privileges.
Biliyorsun, gördüğüm en güzel kız sen değilsin.
You know, you're not the prettiest girl I ever saw.
Ama gördüğüm en güzel saçlara sahipsin.
But you've got the prettiest hair I ever saw.
- Ne kadar moral verici bir hikayeymiş.
- You think of the prettiest stories to tell.
Hayatımda gördüğüm en güzel şey.
If this ain't the prettiest thing I ever seen in all my life.
O uzun, sarı saçlarıyla Pearl en güzeliydi.
I guess Pearl was about the prettiest, with all that long, yellow hair.
Bu arada, eğer ben senin yerinde olsam, bu gece çok güzel görünmeye bakardım.
By the way, if I were you, I'd look my prettiest tonight.
Kaybolan alışkanlıkların en güzeli için bile zamanları vardı : Serenat.
And even that prettiest of all vanished customs the serenade.
Ah, Lucy, sen bu dünyadaki en güzel şeysin.
Heh, Lucy, if you aren't the prettiest thing in this world...
Hala Lochester'ın en güzel kızısın.
You're still the prettiest girl in Lochester.
- Lochester'ın en güzel kadını.
- The prettiest woman in Lochester.
Lochester'ın en güzel kızı.
The prettiest girl in Lochester.
Bu duyduğum neredeyse en güzel iltifat.
That's about the prettiest compliment I've ever had.
- Oranın en güzel kızı.
"The prettiest girl on the block."
Charlie, bu gördüğüm en güzel elbise.
Charlie, that's the prettiest dress I ever saw.
En güzel çiçekleri götüreceğim.
I'll take the prettiest flowers.
Kasabanın en hoş bayanlarından birisidir.
She's one of the prettiest girls in town.
Bebeklerinin de en tatlılarından olduğunu söylerler.
They say they have much the prettiest babies, too.
- En güzel elbise senin.
You gave her the prettiest dress.
Brooklyn'deki en hoş burun.
It's the prettiest nose in all Brooklyn.
İspanyol Kayasına ayak basan en güzel kız olmalısın.
Prettiest girl ever to set foot on Spanish Bit.
Partideki en güzel kız sensin.
You're the prettiest girl at the party.
Konuşan ben olmasaydım şehirdeki en güzel kız olduğunu söylerdim.
You know, if it wasn't me talking, I'd say you were the prettiest girl in town.
New York'ta, Bermuda'da birer hafta. En iyi oteller, en eski şampanyalar, en leziz havyarlar, en iyi müzik ve en güzel eş.
The highest hotels, the oldest champagne, the richest caviar, the hottest music and the prettiest wife.
Orada tavşan avlardım. Bugün gördüğünüz en şirin evler.
Dozens of the prettiest little homes you ever saw, 90 % owned by suckers who used to pay rent to you.
Sen de en güzel elbiseni giy.
You get in your prettiest dress.
- Çok şirin minik şeylerdi.
- They was the prettiest little fellas.
İşte bu senin en şirin olduğun zaman.
That's when you're the prettiest.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]