Problem traducir inglés
99,303 traducción paralela
Sorun olmaz.
No problem.
Içeri etmeyiniz.'
We're having a little tiny Vardy problem.'
Ben dışarı girince, biz onların sorunu değil, tahmin ediyorum.
I'm guessing that, once we're out, we're not their problem.
Bunlar mutluluk düşmanı olarak acısını tespit ve bir sorun olarak keder karşılaşan oldu herkes,
They identified grief as the enemy of happiness and everyone who was experiencing grief as a problem,
Sorun robot gibi, insanlar gibi düşünmüyorum, sihirli mezgit olduğunu.
The problem is magic haddock, like robots, don't think like people.
- Gerçekten hiç zahmet olmaz.
Really not a problem! No!
Rahatsızlık verme niyetinde değildim lakin bir sorun olduğunu hissettim.
I have no desire to intrude, but I felt there was a problem...
Amerika'ya üç defa gidip geldik. Bizi almada hiç sorun yaşamamıştık.
We've been to the United States three times now, and we've never had a problem obtaining visas.
Acil olan durumla ilgilenirken geleceği güvenceye aldıklarından da emin olurlar.
They handle the immediate problem and still make sure to secure the future.
Sorunlardan birini çözmüş olabilirsin ama çok daha ciddi bir sorun kapıda bekliyor.
Well, you may have solved one problem, but you made the crucial one much harder to solve.
Bu durum benim prensiplerime ters.
And I just have a philosophical problem with that.
Peki sorun ne?
So, what's the problem?
Sorun ne şimdi?
What's the problem?
Sadece bir sorun bulmamız lazım.
We only need to find a problem.
O soruna çoktan bir çözüm bulmadım mı sanıyorsun bebeğim?
Do you think I don't already have a solution to that problem, dear Dollie?
– Sorunu tamamen çözdüm.
I've completely solved the problem.
"Sonuç olarak burada ele alınan sorun üstünde çalışırken arkadaşım ve meslektaşım M. Besso'nun sadık yardımını aldım ve çok sayıda değerli önerisi için ona borçluyum."
"In conclusion, I wish to say that in working at the" problem here dealt with, I have had the loyal assistance of my friend and colleague M. Besso... And that I am indebted to him for several
Sorun çözüldü.
Problem solved.
- Tabii ki.
- No problem.
Hiç sorun değil.
Not a problem.
- Sorun değil.
- No problem.
Rica ederim.
No problem.
Sorun ben değilim.
I'm not the problem.
Sorun Banville.
The problem is Banville.
Benim için sorun değildi bu.
That wasn't a problem for me.
Benim için sorun değil bu.
That isn't... a problem for me.
Uh, sorun değil.
Uh, not a problem, at all.
Şey, problem şu ki, onlar şifrelenmiş.
Well, problem is they're encrypted.
Benimle bir sorun hakkında yarın görüşmek istiyormuş.
Wanted to meet about some problem tomorrow.
Benim aptal maço sorunum işte.
So it's my stupid macho problem.
Vasiyet sorununu anlamaya başlıyorum.
I'm starting to see the problem with the will.
Bazen herkesi kendi sorunuyla baş başa bırakmak lazım.
Sometimes, you gotta let it be someone else's problem.
Sorun da bu.
And that is the problem.
- Sen iyi misin?
- Then we have a problem. - Hey, are you okay?
T, bir sorunumuz var.
Yo, T, we got a problem.
Bir sorun görüyorsan ilgilen.
You see a problem, you deal with it.
Sorun şu ki o rayda da bir kişi bağlı.
Problem is, there's also a person tied to that track.
Keş sorunumuz var.
Uh, we got a meth problem.
Aynısını düşünüyordum.
Yeah, no problem. Was thinking the same thing.
Sorun şu ki bir pazarlıkçı gönderdiler ama kadın bize inanmıyor.
Problem is, they sent us this negotiator, but she don't believe us.
Ama pek sorun olmazdı.
But it wasn't a problem.
Küçük bir sorunumuz var.
Look, we got a... a little problem.
Harika, küçükmüş.
Great, it's a little problem.
Buradaki sorun bu işte.
That is the problem around here.
Sorun sizlersiniz.
You are the problem.
Yarattığın kaltakla bir sorunum yok.
You know, I... I don't have a problem with the cunt you created.
Benim sorunum, senin kaltak olman.
My problem is with the cunt you are.
- Sorun değil, hadi gidelim.
No problem! Let's go.
Sorun değil.
Oh, it's no problem.
- Sorun değil.
No problem. I'll clear it up.
Onlardan haber almadıysan sorun çıktığından emin olamazsın.
If you haven't heard from them, you can't be sure there's a problem.