Prone traducir inglés
626 traducción paralela
Vücudunuz suyla hemen hemen düz bir şekilde temas kursun.
Enter the water in an almost prone position.
Damadın bir süre için gereğinden fazla alıngan davranması normaldir.
A bridegroom is prone to be overly susceptible for a time.
- Gri daha yumuşak ve lekelere karşı dayanıksız değil.
- Grey is softer and not as prone to stains.
Çığ eğilimli dağlık alanlara, Ocak ayında oldukça fazla kar yağdı... şimdi, atacağımız herhangi bir yanlış adım, bizi savaşa götürebilirdi.
It led through avaIanche-prone mountainsides, and in January there were heavy snowfalls... now, any step we made brought us on the edge of war.
Yanımdaki çocuk yüzükoyun şekilse ateş ediyordu ve dediğim gibi şaşıydı.
So the guy next to me, he's shootin'from a prone position, and he's cross-eyed, like I told you.
Diğer nöbetçiler ele geçirilecek olanları gözetliyorlar. Silahlarını yüzükoyun pozisyonunda onlara doğrultuyorlar ve kendinden geçme başlıyor.
Other sentries watch over those who are going to be possessed, aiming their rifles at them, in standing-up prone position... and the trance starts,.. slowly..
Demek istediğim ; senin yaşındaki birisinin birşeyler kırmaya meyilli...
I'm saying that when one is as old as you are, and is prone to breaking -
"kazaya eğilimli" sözünü hiç duymuş muydunuz?
Have you ever heard the term, "accident-prone"?
dDisk iteleme oyunu eğik pozisyonda kesinlikle oynanamaz.
Shuffleboard simply cannot be played from the prone position.
Birleşik Devletler Piyadesindeki en sakar asker sensin.
You're the most... accident-prone soldier in the entire United States infantry.
Pozisyon al... yere yat!
Position : prone!
Adı James B. W. Bevis.
MR. BEVIS IS ACCIDENT-PRONE, A LITTLE VAGUE,
1950 yılının, 5 Temmuz günü, Castelvetrano Via Fra'Serafino Mannone yolundaki, Bay Maria'nın avlusunda görünüşünden 30 yaşlarında olduğu anlaşılan bir erkek cesedi yerde yüzükoyun yatmakta, sol bacağı düz vaziyette sağ bacağı ise neredeyse dik açı oluşturacak şekilde bükülü vaziyettedir.
In the year 1950, on this fifth day of July, in Castelvetrano, on the Via Fra'Serafino Mannone, in the De Maria courtyard, lies a male corpse, apparent age 30 years, lying in a prone position, with the left leg extended and the right leg bent at nearly a right angle.
Ve ben de aynı derte eğilimliyim.
And I am prone to the same affliction.
Sanırım çok sakarım.
I guess I'm just accident prone.
sana sakar olduğumu söylemiştim.
I told you I'm accident prone.
Elektronik bir sistem ne kadar karmaşıklaşırsa... o kadar hata vermeye meyilli hâle gelir.
The more complex an electronic system gets... the more accident-prone it is.
- Ve Perico böyle hayallere eğilimli.
- And Perico is prone to fantasize.
Yedek subaylara biraz katı davranma eğilimi vardır.
Well, he's prone to be a bit hard-nosed with reserve officers.
Yatakta yüzükoyun sigara içmek yok.
There is no smoking in the prone position in bed.
Yüzükoyun sigara içerken yakalanan geceyi hücrede geçirir.
Any man caught smoking in the prone position in bed... spends a night in the box.
Biz de kaza yapıyorduk dimi?
We do seem to be accident-prone, don't we?
Daha sonra sokakta gördüğü leprikanı kalaylayınca kendisinin mübalağaya eğilimi olduğuna karar verdim.
Of course, the old man swore one time he saw a leprechaun in Loew's 83rd, so I figured he was prone to exaggeration.
Sanırım biraz sakarım.
I seem to be accident-prone.
Hayalperest.
He's prone to fantasy.
Hangi hayvan mükemmelliyetçi takılmaktadır?
Which pets are prone to hardly any flaws?
Bebekken bile her türlü hastalığa yatkın görünüyordu.
Even as a baby, he seemed prone to every possible kind of illness.
Sana o zaman her şeyi söylememiştim bende yükseklik korkusu olabilir.
Well, I didn't quite tell you everything at the time but I'm prone to airsickness.
Memur bey, ben hastanenin ayakta tedavi gören bir hastasıyım... ve anksiyete ataklarına bir eğilimim var... o yüzden lütfen bana terapatik bir nezaketle davranın.
Officer, I am an outpatient from the hospital... and I'm very prone to anxiety attacks... so please treat me with therapeutic courtesy.
Bildiğim bir şey varsa, o da ani ereksiyonlara yatkın biriydi.
He was prone to random erections, that's one thing I do know.
Hala hayal alemindesin.
You're still in your cavity-prone years.
Olay yerinde kaç kişinin cesede baktığını gördün mü?
You notice how many people in the subway look murder-prone?
Ben cesede baktım mı?
Do I look murder-prone?
Birisinin en zayıf anı aslında... tam da zafer kazandığını sandığı andır!
One is prone to fail at the time when one is complacent with one's success
inanilmaz derece kaza yapan birisi.
She's amazingly accident-prone.
Kötü bir adam değil, tüm kaçaklar gibi melankoliye eğilimli.
Not a bad chap, though like all defectors, prone to melancholy.
Sevgili Helen... Anlattığın birkaç olay için sana tavsiye vermem çok zor. Fakat biliyorum ki sen mantıklı bir kızsın, kendini isteri krizine kaptırma.
My dear Helen, it is difficult for me to advise you since you present so few facts, but I know you to be a sensible girl, not prone to hysterics.
Çok sakarsın.
You're so accident-prone.
gerek yok ama kaza geliyorum demez.
It's rural... but we're still prone to accidents.
Holt size bunu söylediğinde ikiniz ne durumdaydınız?
Were you prone when Holt told you that?
Birazcık sakarım da.
I'm a little accident-prone.
- Biraz sakarım da.
- I'm a little accident-prone.
Çocuklar, senenin bu zamanlarında okul kırmaya istekliler.
At this time of year, children are prone to taking the day off
- Ben... sık sık burnum kanar, o yüzden...
I'm, uh... prone to nosebleeds, so...
Ancak pisboğazlar son derece dengesizdirler vahşileşmeye meyilli mutasyon geçirirler ve gördükleri her şeyi yemek isterler.
But they are highly unstable, prone to mutate wildly and eat everything in sight.
Herkes yüzükoyun yere yatsın!
Everybody down, prone position, crawl!
Eğer öyleyse, hepsi de ciddi hipoksi tehdidi altında.
If so, they'll all be prone to severe hypoxia.
Ben bunun, mantıksızlığa yol açtığına inanıyorum.
I believe it is prone to irrationality.
Şiddete eğilimli, saplantılı, zorlayıcı bir kişilik. L.A. polis memuru olarak geçirdiği 18 yıl boyunca pek çok aşırı fiziksel güç kullanımı.
violence prone, obsessive / compulsive personality, a history of excessive physical force throughout his 18 years as a Los Angeles police officer.
Ben soğuğa duyarlıyım.
I am prone to cold.
Şiddete meyilli, kavgacı bir grup olan selenit madencileri arasındaki bir ihtilafı çözmek için çağırıldığım Pentarus V'e yapacağım mekik yolculuğuna hazırlanıyorum.
I am preparing to leave by shuttlecraft for Pentarus V where I've been asked to mediate a dispute among the salenite miners, a contentious group unfortunately, prone to violence.