Pulled traducir inglés
15,818 traducción paralela
Doktor fişi çektiğinde de oradaydım.
And I was there when the doctor pulled the plug.
- Kablo hattını söktüm.
Pulled out the cord.
Tetiği o mu çekti bilmiyorum ama emri o verdi.
I don't know if he pulled the trigger, but he gave the order.
Reyes elindeki tüm ipleri çekti ve duruşma hızlandı.
Reyes pulled every string she has and fast-tracked the trial.
Tetiği kimin çektiğini söyle.
You tell me who pulled the trigger.
Seni de sürüklediğim için üzgünüm.
I'm sorry I pulled you guys into it.
Yaptığınız onca şeyden sonra bizden iyilik mi istiyorsunuz?
You're asking for favors, after all the shit you've pulled?
Doğru ofisi bir mektup ve vizesini iptal ettirebilirim.
One letter to the right office... and I get her visa pulled.
Ben olsa bu ataerkil saçmalığı yapmazdın.
You would never have pulled this patriarchal shit with Ben.
Aynı anda yüz farklı yöne çekilmek nasıl bir his anlıyorum.
I understand what it's like to be pulled in a hundred different directions at once.
Park etmeden önce sokağın etrafında üç tur attı.
It's rolled around the block three times before it pulled up.
Ve sen de Elektra'yı kendi tarafına çektin değil mi?
And you've pulled Elektra to your side, haven't you?
Sen zamanında bizi oradan çıkarmasaydın kötü sonlanacaktı da.
And they would have, if you hadn't have pulled us out of there.
Zaman Efendileri tarihin belirli noktalarından alınmış çocuklarla ve yetimlerle doludur.
The Time Masters fill their ranks with children, orphans pulled from throughout the course of history.
Küçüklüğümün aklını başına getirdim biraz önce.
Ugh. Just pulled younger me's head from out of his ass.
- Mick'le başardığımız ilk işlerden.
It's from the first job I ever pulled off with Mick.
Arabayı kenara çekip, onu bulduğumda çoktan...
By the time I pulled over and found her, she was already...
Bir kaç şey ayarlamış olabilirim... Neden?
Well, I may have pulled a few strings... why?
Bak Decker, fişimi çektiler benim.
Listen, Decker, they pulled the plug on me.
Sıkıcı bir dersten çıkardım, biraz bağ kurarız dedim.
Pulled her out of a boring class for some bonding time.
Bebeğin araba koltuğunun altında bulundu. Kadının aracını kenara çekseydik, uyuşturucu arayacağımız son yer orası olurdu.
Found underneath the baby's car seat, which is the last place we'd look for drugs if we pulled her over.
Gümüş rengi bir Accord da John Barnes'ı almak için durdu.
And a silver Accord just pulled up for John Barnes.
Bizi VIP alanına almaları için patronumu araya soktum... Yüzümü kara çıkarma Wheeler.
Pulled a lot of strings with my boss to get us into the firm's skybox, so do not let me down, Wheeler.
Ateş ediyorsun!
Oh! You pulled the trigger!
Enkazı kazıp onu çıkardığımızda hala hayattaydı.
When we dug through the rubble, we pulled him out, and he was still alive.
Önce o silahını çekti.
He pulled his gun, he pulled his gun.
Billy the Kid bir kez daha arkasında iki ölü polis bırakarak imkansız bir kaçışı gerçekleştirmişti.
Once again, Billy the Kid has pulled off an impossible escape that leaves two deputies dead.
Yeni çetesiyle birlikte Jesse James ardı ardına başarılı tren soygunları gerçekleştirdi.
With a new gang by his side, Jesse James has successfully pulled off a series of train heists.
Beni oyuna getirdiğin için seni oradan çıkarmadım.
- I didn't get you out of there because you pulled one over on me.
Yaptığın şey sayesinde yönetici tarafından büyük, kötü çete kızı olarak mimlendim, anlıyor musun?
And thanks to what you pulled, I've been marked by Admin as this big, bad gang girl, you see?
- Sağlık astsubayı bacağından 7.62'lik bir kurşun çıkarmış.
HM2 Logan pulled a 762 slug from his leg.
Tokanı çıkardığım an.
The moment that I pulled out your bobby pin.
Atladım, kordonu çektim, paraşüt dolaştı.
I jumped, pulled the cord, and the parachute got all tangled.
GA beni görevden alıp izne gönderdi.
The GA pulled me out and put me on medical leave.
Şu çevirdiğin oyunlar başımı çok ağrıtıyor.
You know, that stunt you pulled is causing me a lot of headaches.
Amerikalı bir genç öldü, senin sokaklarından kaçırılıp organ karaborsası kurbanı oldu.
A young American man is dead, abducted from your streets, pulled into the black market organ trade.
- Onlar da gitmiştir.
- They pulled out, too.
Trafikte durdurdu beni.
He pulled me over.
Derileri vücutlarından yüzülmüş.
Their skin was pulled from their bodies.
Bak, bu yerlerde yaşaması önemli gözüküyor. Ama kayıp kişiler raporlarına baktım.
Look, it seems significant he lived at those places, but I just pulled up his Missing-Persons report.
Darbe kendiliğinden olmaz.
See, a coup isn't pulled together in a vacuum.
Kate'in incelemek için aldığı dosyalar.
Files Kate pulled to look into.
Karen'in karşısında yaptıklarını konuşmamız gerekiyor.
We need to talk about what you pulled in front of Karen.
Şu İsa'nın, lanet balığı denizden çıkarıp cehenneme yolladığında ortaya çıkan kırmızı, mavi ve sarı ışıklardan koyabilirim.
They would twinkle with red, blue and yellow light, just as the damned Jesus fish had when it pulled him out of the fog and into hell.
Walker ile Vasquez bize ihanet edip Dışişleri Bakanlığı makamı için yolumuza taş koyduklarında çekinme, şüphe etme lüksümüz yoktu ve bana bunu sen hatırlatmıştın.
When Walker and Vasquez... betrayed us, pulled the Secretary of State right out from under my feet, there was no room for doubt, and you made me remember that.
Peki ama kendimi neden ipleri usta bir idareci elinde olan kukla gibi hissediyorum?
And yet why do I feel like a marionette, my strings pulled by a clever manipulator.
Aksi halde benim nefesimi keserlerdi.
Otherwise they would have pulled the plug on me.
Biri bana lisansını çektiğini söyledi. birkaç yıl önce.
Somebody told me they pulled her license a couple of years ago.
Hayatım, o lavabodan ıslak bir sandviç ekmeğini çekerken ona "ekmeği yakala" demen tutup getirmek olmuyor.
Honey, she pulled a wet hot dog bun out of the sink, and you said, "get the bun". That doesn't count as fetching.
Merak ettim de, bu kaset yardım derneğine gidecekken nasıl oldu da birden arka cebinden çıkarttın?
I'm just curious, because this tape was on its way to goodwill, and all of a sudden, you pulled it out of your back pocket.
Anlaşması olmadı.
His deal got pulled.