Pulse traducir inglés
5,784 traducción paralela
Nabzı dakikada bire indiriyor.
Slows the pulse to one beat a minute.
Nabzını kontrol edin!
Feel its pulse.
Gelip nabzını kontrol edecektim. Yaşıyor musun diye.
I was just gonna come and check your pulse, see if you were still alive.
Nabzini kontrol ettin mi?
I mean, did you check his fucking pulse?
Ryan, nabzini kontrol et.
Ryan, check his pulse.
Yeterli baskı yapılırsa bir an için nabzı durduruyordu.
'Apply enough pressure and it momentarily cuts off the pulse.'
Nabız kontrolü.
Pulse check.
Nabız düşüyor.
Pulse is dropping.
Güvenli, nabız düşük.
Security. Weak pulse.
# Nabzımı hisset #
Feel my pulse
Performansı bölgeleyen fanilamın altındaki nabzım attıkça olmaz.
Well, not while I've got a pulse under my performance zone male spanx.
EMT elektromanyetik titreşim demek.
An EMP is an electromagnetic pulse.
Fred, elektromanyetik titreşim cihazının nerede olduğunu biliyorum.
Fred, I know where the electromagnetic pulse device is.
Komikti, 40'lardaki Howard Hawks filmlerine taş çıkarır bir ahengi vardı.
It was funny, it had a pulse that raced past Howard Hawk's film from the'40s.
Nabız yok.
I've got no pulse.
Tek isteğim, tatmin etmek kalbini.
I just want To satisfy your pulse
Nabız var ama düzensiz.
I've got a pulse, but it's thready.
Nabzı hala hızlı ve düzensiz atıyor.
Pulse is still fast and thready.
Nabzımı kontrol eder misin?
- Yeah. - Can you take my pulse?
Bu tarafta düzensiz nabız alıyorum.
And I'm getting a thready pulse on this side.
Ne darbe sizi sürücüler?
What pulse drives you?
Tansiyon yetmişe kırk, nabız kırk.
He's 70 / 40, pulse 40.
Nabzını kontrol edeceğim.
I'm gonna check his pulse.
Büyük babada nabız yok geri dönüp herkese öldüğünü söylesek iyi olur.
Granddad's got no pulse and we better get back to tell everyone he's died.
Nabzı zayıf, bu yüzden bellek kaybı ihtimali de olabilir.
He has a weak pulse, so there may be a chance of amnesia.
Ama sanırım iç kanamam var,... nabzım düzensiz, yolda kalbimi tekrar başlatmak zorunda kalabilirsiniz.
But I believe I'm bleeding internally, my pulse is very erratic, you may need to restart my heart on the way...
- Nabzı çok zayıf.
It's a very faint pulse.
Nabız düzenli, kalp atışı normal.
The pulse is regular. The heart beats normally.
Nabzı atıyor.
I got a pulse.
Hassiktir.
- I got no pulse. - Oh fuck!
Nabız alamıyorum.
- I got no pulse. - He's unresponsive.
Nabız ve termal veriler, hepsi tamamen statik.
Pulse and thermal, all completely static.
- Nabzı zayıf.
Her pulse is weak.
Nabzım arttı.
My pulse is racing.
Nabız normal.
Pulse normal.
- Nabız yok.
- There's no pulse.
Her yere kan sızıyordu ve hâlâ nabzı atıyordu bu yüzden...
She was bleeding all over, and she still had a pulse, so I...
Nabzın sabit.
You've a steady pulse.
Nabzına bakıyorum bekleyin.
Wait, I'm going to take his pulse.
Kan basıncı 94 / 63, nabız 58.
B.P. is 94 over 63, pulse 58.
Tüm bedenimde titreşen hoş bir serinlik olarak tarif edebilirim. Hem her yerde olan hem de hiçbir yerde olmayan bir his.
I can only describe it as a cool wave that seems to pulse throughout my body a sensation that is both everywhere and nowhere.
Nick, nabzı çok yüksek.
Nick, his pulse is all over the place.
Nabzı 380.
His pulse is thready.
Yüksek hassasiyetli nabız ölçer, ARD cihazı kırılımı arttırılmış X-Ray tarayıcısı. - Üzerinde hiçbir şey yokmuş.
I'm talking about a high-precision pulse wand, an A.R.D. machine, a diffraction-enhanced X-ray scanner.
Nabzı zayıf, zar zor nefes alıyor.
Pulse is weak, breathing's labored.
... 110'dan fazla. Nabız 120. Göz bebeklerinin ikisi de eşit tepki veriyor.
Pulse 120, both pupils react to light.
Nabız alamıyorum.
Hey. Can't find a pulse.
Nabzı atıyor!
He's got a pulse!
Ne yapacağımı bilemedim.
I checked her pulse, but... she was gone I didn't know what to think of it.
Nabzı düzenli.
His pulse is steady.
Nabız var mı?
Do we have a pulse?