Pursuit traducir inglés
2,273 traducción paralela
Ve beyhude, Şerif Cogburn, "Beyhude yere takip etmeye kalkışma,"
And futile, Marshal Cogburn, "Pursuit would be futile,"
Tüm kusursuzluk aşkı koca bir aldatmaca.
The whole pursuit of perfection is a gigantic hoax.
Ülkem, nükleer silah arayışından Uluslararası Atom Enerji Kurumu'nun himayesinde vazgeçmeyi kabulleniyor.
My country agrees to abandon the pursuit of nuclear weapons with full International Atomic Energy Agency safeguards.
Lincoln 5-9, 6. caddeden doğuya doğru ilerleyen beyaz eski model bir Cutlass'ın peşinde.
5 lincoln 9 eastbound on 6th... heading towards front in pursuit of white oldsmobile cutlass.
Evet, efendim, tam olarak birkaç devriye polisi,... şüphelilerin yerini belirleyip, etraflarını çevirdiklerini anons ettikleri zaman.
Yes, sir, when some of our patrol officers... reporting spotting the suspect and engaged in pursuit.
5 Lincoln 9, kod 3, şüpheli aracı Front Caddesi'nde batı yakasına doğru,... kovalıyoruz- - tekrar ediyorum, Front Caddesi, çıkmaz yolun yakınında- -... batı yakasına doğru.
5 lincoln 9, now code 3, in pursuit of suspect's vehicle... eastbound on front... Repeat... east on front... nearing dead end.
Ülkem, nükleer silah arayışından vazgeçmeyi kabul ediyor.
My country agrees to abandon the pursuit of nuclear weapons.
Takipteyim!
Call it in! I'm in pursuit!
Suikastçıyı takipteyim.
I'm in pursuit of the assassin.
Hava Kuvvetleri helikopterleri hemen peşinde.
Air Force choppers are in pursuit.
Başkan Omar Hassan'ın vahşi ve alçakça öldürülmesi dünyadaki bütün medeni insanları derinden yaraladı. Ve barışın, bazen büyük bedeller ödenerek sağlanabildiğini hatırlattı.
The brutal and cowardly murder of President Omar Hassan was a blow to every civilized person in the world and a stark reminder that the pursuit of peace sometimes comes with a steep price.
Şimdilik, tüm gücümle kocamın başladığı anlaşmayı bitirmeye yoğunlaşacağım.
Right now, I'm concentrating all my efforts on the pursuit of finishing what my husband started with this agreement.
Takip güzergâhını güncellemelisin.
I'm gonna need you to redirect the pursuit.
Takip sırasında başka bir araca geçtiğini düşünüyoruz.
During the pursuit, we believe he was switched to another car.
" Yakılmaya, zincire vurulmaya, dövülmeye ya da kılıçla öldürülmeye arenada şerefin izinden gideceğime ant içiyorum.
" I swear to be burned, chained, beaten, or die by the sword. In pursuit of honour in the arena.
Meşru bir amaca ulaşmak için yasadışı metotlar kullanan bir polis
A cop who has used illegal methods in pursuit of a legitimate goal :
Temel içgüdülerinizi kontrol etmek için itinayla ürettiğiniz silahlarınız artık kendinize değil ölümcül düşmanınıza karşı aynı amaç için doğrultulmuştu :
And the weapons you so carefully constructed to control your own baser instincts, were now aimed, not at yourselves, but against a deadly opponent, in pursuit of a shared goal ;
Yüksek sınıf aileden gelen biri kendini hükümete adayıp ülke yönetimi yolunu seçer veya o hayatı bir kenara atıp kılıçta ustalaşmaya bakar.
This is part of society and life. For the political climate of the country. It's better to forego the pursuit of swordsmanship.
Peşimizde iki tane araç var.
Two vehicles in pursuit.
Tüm birimler, A-43 adam şüpheliyi 1. ve Main'de yaya olarak takip ediyor.
All units, A-43 is in foot pursuit of a kidnapping suspect Eastbound on First Street and Main.
Bu umutsuzca arayışınızda tesadüfe bakın ki ;
In this unfortunate pursuit of yours
Şerif, bilinmeyen bir kişiyi takip ediyorum, muhtemelen düşman, 140 yolu üzerinde.
Sheriff, I'm on foot pursuit of an unknown person, possibly hostile, out on Route 140, over.
A-43. yeşil bir Toyota Tercel'i takipteyiz.
A-43. Show us in pursuit of a green Toyota Tercel, license plate Three Tom Henry Ocean
Desteğin olmadan suçlu kovalayamazsın.
You never enter a pursuit like that without backup.
Mutluluğun peşinde olmak... Bu sizin hakkınız.
And the pursuit of happiness- - it is yours as a right.
O veriler, hayatım boyunca peşinden gittiğim İris'e ait.
The data will unveil my life-long pursuit, Iris.
Kovalamaca bazen biraz karışıyor, anlarsın ya?
Sometimes the pursuit gets a little... messy, you know?
Cesur, güçlü ve merhametli olmalı ama tüm bunların ötesinde gerçeği arayışta amansız olmalı.
He must be courageous, strong, compassionate. And above all, relentless in the pursuit of truth.
Peşindeyiz.
Repeat, in pursuit.
İzlemeyi bırakın ve yeni bir emre kadar merkeze dönün.
Disregard pursuit and return to station until advised further.
Bu araç federaller tarafından bir kanun kaçağı avı için mimlendi.
Sir, we stopped you because this vehicle has been flagged in a federal hot-pursuit manhunt.
Normal bir insan, küçük, zavallı hayatı boyunca aşağı yukarı 21.000 dakika birini öpme hevesinin peşinden koşar.
Anyway, a normal person engages in the pursuit of kissing a mere 21,000 plus or minus minutes in their sorry little lives.
Ama bu sadece okul araştırması yüzündendi.
But that was in pursuit of scholarly research.
Evet, sadece birkaç sıyrık. Emin olmak için soruyorum, O tuhaf maskeli adam senin beyaz ejderhanı çaldığı için... sen şimdi bir Ruhun gücünü kullanarak gelecekten zaman atlaması ile geldin olay bu mudur?
they're just scratches. in pursuit of that white dragon the guy in the oddball mask stole is that about the gist?
Bunun sebebini araştırmaya başladım ve onunla karşılaştım.
I went in pursuit of the cause and that's when I encountered him.
Sınav yapmanın zamanı değil Chloe.
Not a great time for a game of Trivial Pursuit, Chloe.
İşin gerçeği, bu köktendincilerin peşinden gitmenin daha önemli olduğuna inandığım için, dedektifleri sözü geçen davalardan çektim.
And the fact of the matter is, is I pulled these investigators from these other cases because I believed that the pursuit of these extremists was more important.
Bütün birimlerin dikkatine, hız limitini aşan araç polis takibinde.
All available units, high speed pursuit in progress
Cinayet entelektüel bir araştırma değil ben de ölü adam tarzı bir adam değilim...
Murder isn't an intellectual pursuit, And I'm not really a dead-guy kind of guy,
Batı 44.ve 5.caddeye doğru kaçan bir şüphelinin peşindeyiz
Detectives in pursuit of suspect heading west on 44th toward 5th.
Peşimizdeki düşmanlar için.
For when the enemy is in pursuit.
Ben de bir cinayet zanlısının peşindeyim.
And I'm in pursuit of a murder suspect.
Ben adaletin izindeyim.
I am in pursuit of the good.
Sen kendi kutsallığının izindesin.
You're in pursuit of your own sanctity.
Lily'nin 32. yaş günü şerefine pek çok oyun hazırladım ve ilk oynayacağımız oyun "GeneLily Kültür".
In honor of Lily's 32nd birthday, I've got a lot of great games planned, starting with... "Lil-ial Pursuit."
- Laboratuvarına ve adaleti sağlamaya ne kadar yüksek bir bağlılığın olduğunu söylediğin zamanı hatırlıyor musun?
Remember that time You said that thing about your having a higher commitment To the lab and the pursuit of justice?
Yüksek hızlı takibiniz 78 dolarlık zarara yol açtı.
I mean, your high-speed pursuit Caused $ 78 dollars worth of damages.
Tamam, yayan takip eden memurlar var.
Okay, I got officers in foot pursuit.
Telefonu Comet'e veriyorum.
His toadlike ugliness and maniacal pursuit of global domination... was kind of entertaining. You want him back?
Takipteler.
They're in pursuit.
Şüpheli aracı takipteyim.
I need backup. In pursuit of a subject vehicle.