Racket traducir inglés
1,473 traducción paralela
- Bu gürültüde uyuyamazsın baba Dalga mı geçiyorsun?
- You can't sleep in this racket.
Yaptığı gürültüye inanamazsın. - Şekil değiştirme alıştırmaları yapan birisinin çıkardığı sesleri dinlemek nasıl bir şey biliyor musun? - Quark!
You wouldn't believe the racket he makes.
Miles, Kira'nın springball raketini sakladı Çünkü o, onun bebeğini taşıyor ve o her hangi bir risk almak istemiyor ve o onun kontrol etmesini istemiyor...
Miles hid Kira's springball racket because she's carrying his baby and he doesn't want her taking any risks and she doesn't want him controlling her...
Fabrika bir paravanmış.
" The factory became a numbers racket front.
Samuray stili eski model koruma işi.
The old protection racket, samurai style.
Lanet gürültü!
Bloody racket!
Göründüğünden biraz daha karmaşık.
- It's more complicated than that. - lt's a tough racket, actually. - Right.
Büyük Al Capone gibi koruma parası mı alacaksınız?
The great Al Capone bogman protection racket.
Bu korkunç gürültü de ne?
What is that hideous racket?
Zırıltı değil bu, müzik!
It's not racket, it's music.
Galiba tenis raketi yüzüne çarpmış.
I think she'd been hit in the face with a tennis racket. She is... was...
Gazetelere çıkabilmek için her şeyi karıştırmış, bu onun kendi velvelesi.
Stir things up so as to get in the newspapers, that's his racket.
O şamatacıların arasında uyuyamam ben.
I can't sleep in there with all that racket.
- Biri sustursun şu aptalı!
- Somebody stops that racket.
Tam bir curcunaydı.
There was a hell of a racket.
Tenis raketi ile onları savuşturur ve : "Artık sana inanıyorum, Scully!"
She's swatting them off with a tennis racket, " I believe you, Scully!
Biz örgütü aynı sokaktaki gibi yönetiyoruz, ama sen, sen O'Reily'i öldüreceksin, ibneyi öldüreceksin.
We run the racket same as on the street, but you, you're gonna kill O'Reily, you're gonna kill the faggot.
Bu toplara, o raketle vurmayacaksın değil mi?
You don't plan to hit these balls with that racket, do you?
Raketin yeni mi?
Oh, hey, new racket, huh?
Sadece bu raketle oynuyormuş.
In fact, it's the only racket he plays with.
Elaine, sadece bu raketle oynadığını söylediği için buna... 200 dolar ödedim.
Elaine, I paid $ 200 for this racket because he said it's the only one he plays with.
Ne hakkında konuştuğumuzu bildiğini sanıyordum.
You know, I spent $ 200 on a racket.
Raket?
Racket?
Lisa, şu gürültüye son ver!
- # # [Saxophone] - Lisa, knock off that racket!
Mesleğiniz nedir, Bay Brochant?
What's your racket, Mr Brochant?
Ne kadar gürültülü.
What a bloody racket.
O gürültüyü yapan kim?
Who's making a racket out there?
- Kes şu gürültüyü, be kızım!
- Cut that racket, girl!
Kes şunu bi'dakka.
Kill that racket.
Arkadaşın raket ile harikalar yaratıyor.
- She's a dab hand with the racket, your friend.
Bırak patırtılarını yapsınlar, bize vız gelir.
Let them make their racket, we don't care a bit.
Demek niyetin bu!
Oh, so that's your racket!
Dün geceki gürültü patırtı da neydi?
Hey, what was with all that racket last night?
Ne gürültü patırtısı?
What racket?
Amy'nin konuşması gürültü patırtı anlamına mı geliyor?
Amy talking is racket?
Benimle konuşmuyordu. Yani evet gürültü patırtı anlamına geliyor.
She's not talking to me, so, yeah, racket.
- Bazı dolandırıcılık işlerinden.
- Some time-share racket.
Tenis raketimle kayaklarımın arkasında.
They're behind my skis and my tennis racket.
Bu kasabada yağ işlerini biz yürütürüz.
We run the grease racket in this town.
Ayrıca kürek işlerini de yürütürüz.
We also run the shovel racket.
O şamata neydi?
What was that racket?
— Kes şu patırtıyı.
- Stop the racket.
- Bu gürültü de ne?
- What is that racket?
Bugün tehlikeli bir soygun 31 yaşındaki bankacı Arvid Blixen'in silahlı soyguncunun kafasına tenis raketiyle vurması sonucu engellenmiş oldu.
An armed robbery was stopped today when the 31 year old bank accountant Arvid Blixen struck the armed robber in the head with his squash racket.
- Raketinizi hep yanınızda mı taşırsınız?
- Do you always carry your racket with you?
Ayrıca bu Henning'in raketi.
And this is Henning's racket.
Önce kafama bir tenis raketi indiriyorsun... Sonra beni hapse yolluyorsun... En sonunda da havaya uçurmaya kalkıyorsun.
First you hit me in the head with a racket and then u get me put in jail.
Bu ne gürültü!
What a racket!
Şu zırıltıyı keseceksin.
You stop that bloody racket!
Gürültü yapmayın, şimdi duyacak.
Don't make a racket, he'll hear us.
- Neler oluyor?
- What's that racket?