English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ R ] / Refused

Refused traducir inglés

4,796 traducción paralela
Kabul etmediler.
They refused.
Onlara ikinci bir şans verdim yine kabul etmediler.
I gave them a second chance, and once again, they refused.
Bu kadar zamandır benden sakladığın bumuydu?
That's what you've refused to share with me all this time?
Mary ve Oğlunun ölümü ile ilgili detayları neden vermediklerini araştır.
Find out why they've refused to give Mary any details on her son's death.
Onlara konuşma şansı verdim ama reddettiler.
I gave them the chance to talk, but they refused.
- Baban ödemeyi mi reddetti?
And your father refused to pay?
Ama tanık ifade vermeyi reddetti, yasadışıydı bu yüzden yargıç davayı reddetti.
But the witness refused to testify, probably an illegal, so the judge threw it out.
Bu düşünce, genç bir Spartalı erkeğin orduya katılmayı reddetmesine benziyor.
That's like thinking that a young Spartan male could have refused to join the army.
Pilotun bulunamadığını söylediniz bu olayı daha ilginç kılıyor.
THEY REFUSED TO COMMENT. CHUCK ZUKOWSKI, WHO HAS BEEN INVESTIGATING ANIMAL MUTILATIONS
Hayır, o reddetti.
No, he refused.
- Reddettiğini bilmiyordum.
I didn't know you had refused.
Eşiniz fırsat verildi hikayesinden vazgeçmesi, ama o reddetti.
Your partner was given the opportunity to recant her story, but she refused.
- Sen öyle san! 3 yaşındayken ona çubuk şeker almamıştım.
Once when she was 3, I refused to buy her a candy bar.
Dediğim gibi, şimdiye kadar görmeyi reddettiğin şey, senin vicdanın.
As I said... that is your conscience... revealing what you've refused to see... until now.
Gelmeyi reddetti.
He refused to come.
Küçükken lahana yemeyi sevmezdim ama bir keresinde babam yemek masasındayken saati gözümde sallandırdı ben de şikayet etmeden bir tabak dolusu kadar yemiştim.
As a child, I refused to eat cabbage, yet, on one occasion, my father dangled the watch in front of me at the dinner table, and I ate a plateful without complaint.
Bay Dudley'den yerimi değiştirmemi istedim ama kabul etmedi. Şuna baksana.
I asked Mr Dudley to move us, but he refused.
Ödemeyi önerdiğinde reddetmeliydim.
Hmm? I should've refused when you offered to pay.
Sonraki sene diğer yarışmacılar o kadar korkmuşlardı ki benimle dövüşmeyi reddettiler.
The next year, the other competitors were so scared, they refused to fight me.
Yargıç Cohen yorum yapmayı reddetti.
Oh, boy. Judge Cohen has refused to comment.
Bence şirketi kurtarmak için ona yalvardın, o reddetti. Ve onu öfke nedeniyle öldürdün.
My guess is that you begged him to keep the company alive, he refused, and you killed him out of rage.
Geçen hafta başvurusu reddedildikten sonra Denizci Birliği işe alım memuruyla kavga ettiği için Comey'nin adına tehlike işareti konmuş.
Comey was also red-flagged last week for fighting with a Marine Corps recruiter after he was refused an application.
Ama sen reddettin ve o tren çoktan kalktı...
But you refused my help, and that ship has sailed.
Sizin de gördüğünüz gibi, Scabbit tekrar mahkemeye gelmeyi reddetti. Hayır.
And as you can see, Scabbit has again refused to appear in court.
Yalnız kalmayı seçti. - Golemiyle beraber.
But he refused, beyond control.
Kardeşlik birleşip onun kalbini durdurmak için nazar duası etti.
But he again refused. With no other choice... -... the Sisterhood bound together...
- Vazgeçmek kitabımda yoktur!
- I refused to give up!
Beşinci devam filmi de o kadar kötüydü ki Steve Guttenberg bile filmde oynamayı reddetti.
In a fifth sequel that's so bad even Steve Guttenberg refused to be in it...
Müşteriye götürdüm, Almam ben bunu. "dedi." Bu nasıl tüp? " dedi.
My customer refused to take it.
Almasaydın.
If only you'd refused.
Değil İsmail abi, rahmetlik babam mezarından kalksa gelse "Hakkımı helal etmem sana." dese, gene giydiremez o gelinliği bana.
Forget Ýsmail Abi, if my own dad rose from the dead... And refused me his blessing, he still couldn't me in that dress.
Domuz alman için sana borç vermeyi reddettiğim zamana ne diyorsun peki?
What about the time when I refused to lend you the money for that hog?
Benimle dövüşmeyi reddetti, sonra azı dişliyle birbirine girdiler.
She refused to fight me, then her fangs got into it.
Biraz para istedim, vermedin.
I just ask for a little money and you refused
Birazcık para istedim, vermediler.
Just ask for a little money and they refused
Hayır, bütün takımı kabul etmiyorum.
No, I mean your entire team has been refused.
Çöpten bir şeyler toplayan insanlara ise bir yılbaşı önerisi verebilir miyiz?
And can a binman reasonably expect a Christmas tip when he has point-blank refused to dispose of a broken toaster?
Ama o beni reddetti.
But she refused me.
Genç bir çocuk intihar etti. Çünkü bu şirket ona bir içecek satmayı reddetti.
A young child has committed suicide because this company refused to sell them a drink.
1930'LARDA, YAHUDiLER TOPLAMA KAMPLARINA GONDERiLME OLASILIGINA iNANMAYI REDDETTiLER.
In the'30s, Jews refused to believe they could be sent to concentration camps.
1972'DE, OLiMPiYATLARDA KATLEDiLMiS OLABiLECEGiMiZi ANLAMAYI REDDETTiK.
In'72, we refused to fathom we'd be massacred in the Olympics.
En az olanı verseydi bile bana yeterdi.
Why does he refused to give Little excess troops?
Çünkü senin pek değerli türünle karşılaşınca numuneleri toplamayı reddetti.
Because when he met your oh-so-precious species, he refused to collect a specimen.
... ama bağışlamayı red etti.
... yet she refused to donate hers.
İşte sana bir tartışma konusu... kocan olduğu için mi, onu seviyordun, yoksa, boşanmayı reddettiği için mi, onu seviyordun?
Here's an argument... you love him because he's your husband, or do you love him because he refused to give you a divorce?
O, benim bir çok şeyimi reddetti... Çocuk, kariyer.
He refused me a lot of things... children, a career.
Orospularını bile gizlemeyi reddetti.
He refused to hide his whores.
Banka hesaplarına beni de ortak etmeyi reddetti, emeklilik poliçesine, ya da hayat sigortasına.
He refused to put my name on his accounts, on his retirement, on his life insurance.
Beni bir çok şeyden mahrum etti.
He refused me a lot of things.
Diğer haberlerde ise ; Beyaz Saray, Demokratik Ulusal Komite'nin Watergate merkezine yapılan zorla girişle ilgili yorum yapmadı.
In other news, the white house refused to comment on the recent break-in at the Watergate headquarters of the Democratic national committee.
Reddettik ama bundan pişman olduk.
We refused but regretted it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]