Rı traducir inglés
2,346,922 traducción paralela
Ama senin saçmalıkların yüzünden en büyük müvekkilim riske girecekse işte orada uslu çocuk olmayı bırakırım.
But when your bullshit puts one of my biggest clients on the block, that's when I'm done playing good soldier.
Roma İmparatorluğu sandın sanırım burayı.
- This isn't the Roman Empire.
Seni müvekkilini elinde tutmakla uğraştırırlarken müvekkilime telif ihlali davası açmaları tesadüf mü sence?
- You think it's a coincidence they're forcing you to close on one of your clients while suing one of mine for patent infringement?
O Bratton'dan geldi. - Onların taktiklerine aşinadır.
He came from Bratton.
Son çeyrekte faturalandırılmayacağını müvekkilimize söylemen de aynı şekilde.
- Nice move telling our client he's not gonna be billed for last quarter.
- Sanırım zam konuşmanın vakti geldi.
Thinking it's time I got a raise.
Sanırım öyleyiz.
- I guess we are.
Sanırım Stephanie Patel, Bratton'ın müvekkillerimizi almasına yardım ediyor.
- I think Stephanie Patel may be helping Bratton poach our clients.
Bir risk aldı ve artık insanların hazır olmadığımı düşündüğü bir pozisyondayım.
He went out on a limb, and now I have been promoted to a position that people think I'm not ready for.
O halde sanırım yapman gereken tek bir şey kaldı.
- Oh, that's great. - So I guess... this means there's only one thing left for you to do.
Pekala, bu durumda yeni firmana bilgi sızdırıp sızdırmadığını öğrenmek için buradayım.
- Okay... - in that case, I am here to find out if you're giving your new firm privileged information.
Çünkü şirketimize yaptığın zavallı saldırıyı geri püskürttük.
'Cause we just shut down your pathetic assault on our firm.
Daha önce önemli olduğunu düşünmüyordum fakat birisi içerden bilgi sızdırıyor.
I didn't think it mattered before, but they've got someone feeding them inside information.
- Ayrıca Zane hayır diyebileceği için hem bir yıllık hem de yardımcı avukatlar işe almak için yetenek avcılarının nabzını yokladım.
- We were, but we can't. - And since Zane might say no, I put out some feelers with headhunters to see about getting some first-years and paralegals.
Hayal kırıklığına uğrarsın sanmıştım.
- Thank God. - I thought you'd be disappointed.
Müvekkilim demek istedin sanırım ".
Don't you mean my clients? "
Bunu duymak hoşuna gitsin ya da gitmesin Harvey parçalanmış bir evi dışardan bir saldırı kadar hiçbir şey birleştiremez.
And whether you like hearing it or not, Harvey, nothing unites a divided house
- Sanırım sana teşekkür etmeliyim.
- I guess I should thank you.
Bu nesnelerin enerjisi sizi şaşırtır ve yönünüzü saptırır. Sonra şunu sorarsınız : " Ne...
Those objects hold that energy and they twist you... and turn you in the wind, and you start asking, you know, " What was- -?
Çözülmemiş bir cinayet dosyasını araştırıyoruz.
We're looking into an old unsolved murder case.
- Hayır tabii ki.
- Not at all.
- Epey hızlı hareket ettim ondandır.
- It was crazy fast!
Hayırdır Sezar mı kesildin başımıza?
- What are you, Caesar now?
Ama her türlü şeye hazır olsan iyi edersin. Çünkü Bratton bir sene önce neredeyse kaybedeceğini bildiği müvekkilinin peşinde. Benimkine ne için dava açacak hiçbir fikrim yok.
But you better be good and ready, because Bratton knew enough to come after a client you almost lost a year ago and to sue mine for something
Hayır konuşamazsın çünkü şu an...
- No, you can't, because right at this moment...
Sayın yargıç karşı taraf başka bir şirketle dün ortaklık anlaşması yapmıştır. Ki bu şirket de bugün telif ihlali üzerinden müvekkilimizden birine dava açmıştır.
- Your Honor, they entered into a fee-waiving partnership agreement yesterday with a company that's suddenly claiming infringement against one of our clients today.
Sayın yargıç müvekkilleri ciddi oranda zarara uğratmıştır.
- Your Honor, their client caused real damages.
- Hayır ciddiyim.
- No, it's the truth.
- Kızın buraya dönme ihtimali sıfır.
- she's ever coming back here.
Hayır, Rachel.
- happening here...
- Birisi bu şekilde davranıyorsa bulunacak daha çok şey vardır diyorum.
- I'm saying that when someone acts like this, there's more to find.
Hayır, mesai yapıyorum.
I'm working late to pay for it.
- Hayır, Oliver olmaz.
- that Oliver can get enough to... - No, not Oliver.
- Hayır Alex, bunu yapamam.
- No, I'm not gonna do that.
Bu sınırı geçemem.
- I can't cross that line.
Hayır, öyle değil ama anlaşmayı imzaladım.
- No, I don't, but I signed it.
Şimdi bana bir dava hakkında sır tutamayacağını mı söylüyorsun?
- You're telling me you can't keep a secret about working one Goddamn case?
Şirketin ne yaptığını biliyor mu? Ama bu işin peşini bırakmazsan anlatacağım tek kişi onlar olmayacak. Hayır.
Does your firm know what it is that you did?
Ben de dedim ki : "Hayır orospu çocuğu, öyle demek istemedim."
- And I said, " No, motherfu... er, I don't.
Hayır, Alex.
- No, Alex.
Hayır, öyle değil.
- No, that's not it.
Belki baban haklıdır.
- Maybe your father's right.
- Hayır, demek istediğim ikimizin de şu anda evlilik için vakit ayıramayacağımız konusunda haklı olabilir fakat bunun hiçbir zaman olmayacağını düşünüyorsa haksız diyorum.
- Mike... - No, I mean that he's right about how hard it is for us to throw ourselves into our wedding right now, but... he's wrong if he thinks we never will.
Donna, beni ne şimdi ne de 12 yıldır hiç yüz üstü bırakmadın.
- Donna, you haven't let me down in 12 years, and you didn't start now.
- Hazır olduğumu söylemiştin.
- Harvey. - You said I was ready.
Onlar da artık hazır olduğunu biliyorlar bir sonraki sefer için arkandalar.
And now they know you are, and they're behind you for the next time.
Hayır.
- No.
- Hayır edemedim.
- No. I couldn't.
30 yıldır serbest gazetecilik yapıyorum. İşimi yapıp geçinebileceğim her yere gittim.
I've spent the last 30 years as a freelance writer... going wherever I could to do my job and make a living.
İki yıldır sizin harika hizmetlerinizden yararlanıyoruz.
We've been using your excellent services for about two years.
Facebook'ta yoksun ama e-postan vardır.
- Uh-huh. 'Cause you're not on Facebook, - but you have e-mail?