Saatim traducir inglés
1,501 traducción paralela
Saatim geldi.
That the time?
Dışarı çıkmak istiyorum... saatim... olmadan... fakat bendeki herşey bej.
I want to go out... without my... watch... but everything that I own is beige.
İşten çıkış saatim.
That's when I get off work.
Saatim zamanı göstermiyor.
My watch doesn't tell time.
Ve şimdi yeni Eva Braun'u bulmak için üç saatim var.
And now I've got three hours to find a new Eva Braun,
48 saatim var.
I got 48 hours.
Saatim bozuldu!
My clock's fucked.
Ameliyat sırasında bayılacak olursan, böbrek kötüleşmeden yarım saatim olacak.
If you faint during the operation, I have half an hour before the kidney begins to deteriorate.
Dinle, güreşten sonra yarım saatim var.
Listen, I got a half-hour after wrestling.
Bu hafta iki boş saatim var.
I have two times available this week ;
- Birkaç saatim kaldı.
- I've still got a couple hours.
Birkaç saatim vardı.
" I have a few hours.
Teorik olarak bir saatim daha var.
theoretically, you have me for another hour.
Saatim durmuş galiba.
My watch stopped.
Saatim var.
I have a watch.
Saatim nerede acaba?
Where does the time go?
Biyolojik saatim bir bomba, Melfin, ve işliyor.
My biological clock is ticking, Melfin, and it's a bomb.
Sadece birkaç saatim kaldı.
I only have a couple of hours left. Here.
Üç saatlik sınavımdan sadece bir saatim kaldı. Kampüse 20 dakika uzaklıklayım.
I have one hour left in my three hour exam. I'm 20 minutes away.
Üç saatim daha var.
- I got three more hours.
Sadece dört saatim vardı, Malcolm.
I only had four hours, Malcolm.
Yani güzelleşmek için üç saatim var.
That gives me three hours to look presentable.
Sizin için sadece 48 saatim var.
I've only got you for 48 hours.
Saatim.
My watch.
Saatim, cüzdanım, kimi kandırıyorum ki kondomum.
I've got my watch, my wallet, my who-am-I-kidding condom.
Eğer sekiz saatim olamazsa, bağışıklık sistemim dağılacak.
If I don't get eight hours, my immune system crashes.
Dinle! Bu kitabı bitirmek için 12 saatim var.
Listen, I've got twelve hours to finish this book...
Ve sonra benim işe gitme saatim gelecek.
And then will come the time to go to my work.
Çocuğa istediğini yap... ama bu benim saatim.
Do whatever you want to the kid... but that's my watch you're holding.
Oh, bu benim saatim!
Oh, that's my watch!
Saatim hakkında endişelenme.
Don't worry about my watch.
Saatim bozuk.
My watch broke.
- Benim saatim var. 7 : 30'da durmuş.
- I have a watch. It stopped at 7 : 30.
Dört saatim kalmış.
I only have four now.
Ama Oyuncakçı'nın dünyayı ele geçirmesini engellemek için birkaç saatim var.
But I only have a few hours before the Toymaker takes over the world.
Sadece yarım saatim kaldı.
I only have half an hour left.
çok güzel efendim evlenirken diktirmiştim saatim nasıl? kıyafetim nasıl?
" How's my suit?
Uyku saatim çoktan geçti.
It's so past my bedtime.
Saatim!
My watch!
Saatim bozuk.
My watch is broken.
Dondurmalı sandviç makinesinin fişini çektim... ve gardiyanlar hepsi erimeden yemeye çalışıyorlar... yani yarım saatim var.
I unplugged the ice cream sandwich machine... and the guards are all eating them before they get too melty... so I've got like a half an hour.
- Hayır, yanmış bir motor var. Yenisini yarışa hazır etmek içinse 24 saatim var.
No, what I got is a blown engine and 24 hours to get the new one ready for race day, so, uh,
- Benim saatim geldi.
- It's time for me to move on.
Ameliyatta ölmeden önce bir kaç saatim var.
I've got a few hours to kill before my operation.
Saatim senin çığlığın kadar güvenilir değil.
Which are? My alarm is just not as reliable as your scream.
- Saatim çaldı mı? - Kapattım.
- Did the alarm go off?
- Çalar saatim kapanmış. - Yumurta ister misin?
You want some eggs or something?
- Hayır üzgünüm saatim yok.
- I'm sorry.
Saatim var.
Got this watch.
O benim saatim.
- That's my watch!
Bir saatim var.
I got a whole hour.