Screaming traducir inglés
8,696 traducción paralela
Eline bir silah alıp insanlara bağırıp onlara doğrultmandan sonra.
After you wave a gun around screaming, pointing it at people.
O çığlık sesi neydi?
What was that screaming?
Birisi yardım çığlığı atıyor!
I can hear someone screaming for help.
Geriye düşüp kafasını çarptı. Sonra Cindy bağırmaya başladı. Sonra da Anna silahı aldı.
And he lun... he fell back, and he hit his head, and then, Cindy was screaming, and then... and then... and then, Anna got the gun, and then, I got it back.
Bağırıp çağırman gerekecek sonra da bir süre başka bir yerde içecek.
You'll have a screaming row, then she'll smoke somewhere else for a bit.
Çığlık atıyor dostum.
She's screaming, man!
Çığlık attırmaz ya da hastanedeki herkes burada...
Can't have you screaming, or everyone in the hospital is gonna know... Hey!
Her tarafında karıncalar var diye çığlık atıyor.
He's screaming that he has ants all over him.
Adam gaza basıp şimşek hızıyla buradan gidince hatun avazı çıktığı kadar onu öldüreceğini söylüyordu.
He slams the gas, backs out of there like a bat outta hell and she's screaming at the top of her lungs that she's gonna kill him.
Bir hafta boyunca okula gitmediğimi fark ettim ve okula gittiğimde bu yüzden sınıfta durma cezası almıştım ve o gün kızın babası geldi ve birinin kızından faydalandığını söyleyip bağırıp çağırdı.
My conscience grew to where I couldn't go to school for a week. And when I went back, I got in-house suspension for skipping. And that day, the girl's father came in, screaming and accusing someone of taking advantage of his daughter.
Ama bunu Tanrılara bağırarak elde edemeyiz.
But we aren't gonna get it with you screaming to the gods.
Bağıran martılar, aşağıda tuttuğum parçalarımdan beslenirken, hayaller kuruyorum.
♪ Dreaming as the screaming seagulls ♪ ♪ Feed on parts of me I keep below ♪
- Çok aydınlık.
- Dreaming as the screaming seagulls feed on parts of me I keep below, oh, oh, Orion. Or heroin.
Carrie Cooke'un çığlık attığını duydum ve sanığın evine girdim içeri girdiğimde saldırıya uğradım ve bayıltıldım.
I heard Carrie Cooke screaming, I entered the defendant's home. Once inside, I was attacked, I was drugged.
Ajan Hardy, Carrie Cooke'un çığlıklarını duyduğunuzda neredeydiniz?
Agent Hardy, where were you when you heard Carrie Cooke screaming?
Bu iyi bir şey çünkü arama emriniz olmadan müvekkilimin evine girmenizin tek gerekçesi bu, değil mi?
It's a good thing because that screaming is your only justification for entering the home of my client without a warrant, isn't that right?
Carrie çığlık atıyordu.
Carrie was screaming.
Çocuklar rövanş için sabırsızlanıyor.
Kid's screaming for a rematch.
Ve her zamanki garip, kızgın ifadeniz yok.
And not the usual angry screaming strange.
Magazinin "Katil Sentetikler" diye bagirmasini istemeyiz.
We don't want the tabloids to start screaming, "Killer Synth!"
Çığlık atıyorlardı.
They were screaming.
Bağırıp çağırarak içeri girdi.
Oh, they got into it, screaming about bitches and studs.
Çığlıklar duyduk.
We heard screaming.
Her ne kadar hastalıklı derecede huysuz bir eş ve çığlık atan çocuklar yüzünden uzun günler ve uykusuz geceler geçirsem de kendimi kitaba adayacağım.
And I will rededicate myself to the book, despite the fact that that means long days and sleepless nights, since I don't sleep anyways with my screaming kids and morbidly grumpy wife.
Bak, nefret içerikli mektupları cevaplamak dünyadaki en kazançlı iş değil ama kabul edelim ki evde oturup bütün gün tatlı ama yaygaracı çocuklarımızla olmak bir işe yaramayacak.
Look... Answering the hate mail is not the most lucrative job in the world, but let's face it, you sitting at home all day with our sweet but screaming kids is never gonna work.
Bütün gün bağrışıp çağrışan çocuklarımızla evde oturuyorsun bunun için fazla zekisin sen.
You sitting at home all day with our screaming kids- - you're too smart for that.
Kanları çığlık atıyor.
Their blood is screaming.
Hareket etmedi, çığlık attım.
He didn't move, obviously, and I was just, like, screaming.
Ama Bobby Robson, onu duydum, ona bakma cesareti gösteremedim, bağırdığını duyuyordum, "İçeri ortala. İçeri ortala."
But then Bobby Robson, I could hear him, and I dare not look at him, and I can hear him screaming, " Just chip it in.
Tepeler boyu bağırarak koşasım var.
I have half a mind to run screaming for the hills myself.
Onları doğururken ıkındıklarım ve attığım çığlıklar ne uğrunaydı?
All those hours in labor pushing and screaming, for what?
Onu dışarı sürükleyerek çıkardılar. Uzun süre çığlıklarını duydum.
They dragged him out of here, and he was screaming for a long time.
Diyelim ki bacakların havada çığlık atıyorsun ve- - - Ara veriyoruz.
Wait, this pause thing... ( CHUCKLES ) Like, your legs are in the air and you're screaming and...
Yalnız ben de arka tarafta, ağda sırasında çığlık atarken çıkmışım.
Um, FYI, I'm... I'm sort of in the background there, screaming mid-wax.
Yardım edin!
Help me! [muffled screaming]
Uykunda çocukları kurtarmakla ilgili çığlıklar atıyorsun.
You're screaming in your sleep about children, about saving children.
Liam, bağırmayı kesti.
Liam, she stopped screaming.
anuradha.
I heard you screaming, Anuradha.
Kan içindesin, deliler gibi bağırıyordun elinde elektrikli testereyle koşturuyordun.
You're covered in blood, you've been screaming like a madman, running around with a chainsaw.
Birbirimize bağırmaya başladık, beni ittirdi ve çok kızdım.
We started screaming at each other, she shoved me, and I was just so pissed...
- Niye bağırıyorsun?
Why are you screaming?
Bağırman seni adam yapmaz.
Screaming doesn't make you a real man.
Geçen gün bir hamalla bağrıştılar. Dustin West.
He got into a screaming match the other day with another mover, Dustin West.
Sen neden çığlık atıyorsun?
What are you screaming about, girl?
Bunu duydun mu?
[distant screaming ] [ wailing] You hear that?
"Hey dur, ben seni gerçekten tanıyan adamım"
I didn't think screaming, "hey, stop, I'm the guy who can't really recognize you," would be much help.
Dave? Aman Allahım! Dave!
Is somebody screaming?
Yardım edin!
[Screaming] Help!
Brooklyn Nine-Nine, 2.
[everyone screaming]
Hemen gelir. O...
Uh, she should be right out, she's- - [screaming ] [ glass shattering]
Bacağıma bastır...
Don't push on my- - [screaming ] [ laughing]