Seagulls traducir inglés
237 traducción paralela
Kırgız'ın kolundaki altın kartaldan... Kuzey Buz Denizi kayalıkları üzeridekilere... Kuzeyin baykuşlarına...
From the golden eagle on the arm of the Kyrgyz... to the eider on the cliffs of the Arctic Ocean... to the owls of the North... to the seagulls of the Black Sea
Birlikte martıları seyredecektik, hadi.
I want you to help me feed the seagulls. If you come along with me, colonel.
Deniz, martılar on tane tekne, birbiri ardına her birinde 22 müzisyen.
The sea, the seagulls ten boats, one after the other in each one, 22 musicians.
Martı gibi uçacağız.
We'll be flying like seagulls.
Komşularım yalnızca martılar olacak.
I'll only have seagulls for company.
Martılar!
Seagulls!
Ayrıca martılarınızı da sevmedim,
I can't say I like your seagulls much, either.
partinin tam ortasında, bazı martılar çocuklara saldırdı!
In the middle of the party, some seagulls came down at the children!
Şehir resmen martılarla kaplanmıştı.
The town was just covered with seagulls.
Büyük bir martı sürüsü siste kaybolmuş, ve doğruca bir sürü ışığın olduğu şehre girmişti.
A large flock of seagulls got lost in a fog, and headed into the town where all the lights were.
Martıların siste kaybolması ve ışıklara yönelmesi ile ilgili birşey.
About seagulls getting lost in a fog and flying in towards the lights.
O yüzden, her zaman yalnızmış, karabatakların, martıların ve vahşi tavşanların arasında.
So, she was always alone, among the cormorants, the seagulls... and wild rabbits.
Baba Seni gönderdi Martılar için.
You father, he send you to seagulls.
Sanırım sonumun şu martılardan biri gibi olacağını...
I guess he figured I'd end up with one of those seagulls he saw me with at...
( Martı çığlıkları )
( Seagulls crying )
Yıllar sonra Britanya'da onların sadece martı olduklarını fark etti.
Many years later in Brittany, he realised they had only been seagulls.
Şu isimler yola çıkış yerine gelsin :
[Seagulls Squawking]
Senin adan da gürültülü.
The waves, the seagulls...
Bak, fosseptiğin üzerinde uçan martıları görebiliyorsun.
Look, you can see the seagulls flying over the cesspool.
Belki martılar saatte 62 milden hızlı uçamıyor.
Maybe seagulls can't fly faster than 62 miles per hour.
Martılar asla karanlıkta uçamaz.
Seagulls never fly in the dark.
Martılar, canlıların en tembeli, en pisi, en açgözlüsü en şüphecisi ve en en sakarıdır.
Seagulls are the laziest, dirtiest, most vicious... Suspicious, clumsiest.
Martılar gitgide daha çok ağlıyorlar.
With seagulls crying louder and louder.
- Sadece deniz, martılar...
- Just the sea, seagulls...
İzlediğim en korkunç şeydi.
That was the most horrifying thing I've ever seen! - Seagulls.
- Martılar ama konuşamazlar.
- If seagulls could talk, sure.
Martılar bir sürü kazın saldırısına uğruyordu.
Seagulls died bombing flock of geese.
[Martı sesleri]
[Seagulls Squawking]
Martı olamayacak kadar küçükler. Ayrıca beyaz da değiller.
They're too small for seagulls, and they're not white.
Pistte onları takip edecek bir martı sürüsü olacak adamım.
There'll be a flock of seagulls following'em around the track, man.
Burada bütün martılarla tanıdık sayıyorum kendimi.
Here, with all these seagulls, I consider myself acquainted.
[Martilar bagrismakta]
[Seagulls Calling]
Alırsak ne olacağını da söyleyeyim.
[SEAGULLS CAWING]
Martılar her zaman kıyıya yakın uçar.
Seagulls always stay near land.
Sen, bezgin herif. Neden geldiğimizi biliyor musun?
You, Flock of Seagulls, you know why we're here?
Olmaz, martılardan nefret ederdi.
Oh, no, no, she hated seagulls.
Gözlerim martıları yeniden bulacak.
My eyes will recover their seagulls
Bu 1982 deydi ve Martı Sürüsü gibi kesilmiş saçım kızın çenesini gıdıklamıştı.
But it was 1982 and my Flock of Seagulls haircut was tickling her chin.
Tamam, şimdi, ne... martıları düşündüğün zaman ne hissediyorsun?
- Ok, now what do you feel when you think of seagulls?
Belki sadece gözlerini kapamalı ve martıları koklamalısın.
Maybe you should just close your eyes and smell the seagulls.
Flock of Seagulls'ı seviyor musun?
Do you like Flock of Seagulls?
Sarhoş polisin martılara ateş etmesi dışında.
Except when that drunken cop started firing at those seagulls.
..
[Seagulls cawing ] [ ship horn blaring in distance]
Petrol sıkıntısı ve bir sürü martı var.
There's a gas shortage and a Flock of Seagulls.
Edward, sen sahilde denize, açılınca mı oldu?
Edward, were there seagulls | being killed on the beach while you were sailing?
Martılar bile sustular.
Even the seagulls have gone quiet.
Martıları izlemek için en iyi zamandır. Ne? Anladım.
The best time to watch for seagulls.
Martılar.
Seagulls.
Daha çok martıya benziyorlar.
They look like seagulls. No.
- Martıları.
- Seagulls.
- Kim yemek ister?
[Seagulls Squawking]