Servet traducir inglés
3,048 traducción paralela
Bu savaşa biraz servet yapmak için katıldın.
You joined this war to make some fortune.
Bir servet kazanabilirsin. "
You'd make a fortune. "
Ayrıca yarın doğum günüm ve gece görüş gözlüğüne bir servet ödedim.
Plus, it's my birthday tomorrow, and I just splurged on night-vision goggles.
Zengin bir adamla karşılaştığınızda bir servet avcısıyla da karşılaşırsınız. Ve servet avcısı, tüm serveti ele geçirmek için bekleyip durur.
Wherever you find a rich man, you are bound to find a gold digger waiting to take him for everything he's got.
Bu gece Hollywood'daki bu yerde bu servet avcısı, elinde küreğiyle birlikte.
Well, tonight, somewhere in these Hollywood Hills, this gold digger really was using a shovel.
Önce hepsi birer servet avcısı sonra ise birer ineğe dönüşüyorlar.
They start out as trophy wives and end up just like cows.
"Kalbimi söküp çıkardığın için sağ ol, servet avcısı kaltak."
"Thanks for turning my heart out, you gold-digging bitch"?
Babam adam kaçırmadan servet kazandı
My dad made a fortune from the kidnappings...
Kardeş Bully! Güç ve servet için askerlerini terketmezsin değil mi?
Bro Bully, don't you abandon your troops even power and fortune?
Evet sanrım... Eğer mevcut ekonomik sistem yok olsaydı o zaman ortalama bir kişi, döküntü içinde servet bulmuş olabilirdi.
Yeah I think so... if the existing economic system were destroyed then the average guy would be able to find wealth in the rubble.
Yani bagaj ücreti tek başına bir servet ederdi.
I mean, the baggage fees alone would've cost a fortune.
Evet, birkaç yıl önce,... evinin onarımına neredeyse bir servet harcadı.
Yeah, well, he - - a couple years ago, he spent a fortune in renovations.
Laura, bize söyler misin, en çok istediğin şey nedir, servet mi yoksa şöhret mi?
Laura, tell me, what do you desire most, wealth or fame?
Ufuğun ötesinde bir servet bekliyordu.
A fortune awaits beyond the horizon.
Ticaret kafam ve senin doğal yeteneğinle bir servet kazanabiliriz.
With my business savvy and your natural ability, we could make a fortune.
Zengin karının servet avcısı kocası olacaksan kilona dikkat etmek isteyebilirsin.
If you're gonna be a trophy husband for a rich wife, you might want to watch your waistline.
Bunun bana söylediği şey bir sürü saçma şeyi sanat haline çeviriyor ve bundan bir servet kazanıyor.
What speaks to me is she's elevated being full of crap to a genuine art form. And made a fortune doing it.
Plaklara bir servet harcamadan klasiklerle tanıştırabiliriz.
We could introduce him to the classics without having to spend a fortune on records.
Senden farklı olarak babam bir servet kazandı.
Well, unlike you, my father made a fortune.
Ve kitap basıldığından beri Darrow üniversitesi, Servet kazanacağız!
And since darrow college published the book, we're gonna make a fortune!
Bir gün bir servet sahibi olabilir.
He could bring in a fortune one day.
Bir servet kazanacağım.
I'm gonna make a fortune.
Bayan Ha arkasında büyük bir servet bıraktı.
She left a large sum of money behind.
Ola internette kumardan servet kazanmış.
Ola gambled a fortune up on netpoker.
Belki servet içinde yaşıyordu ki böylece okulda göz alıcı elbiseler giyebiliyordu.
Maybe she was living beneath her means so she could dress to impress at the school.
Kıyafetlere servet harcamıştı.
She spent a fortune on clothes.
Bir servet istiyorlar.
They all cost a fortune.
Ziyadesiyle servet eden eşyalar çalıyor.
Ooh. He steals items of incredible excess from the wealthy - -
İklim ve Enerji Bakanımız, sıradan motorculara yeşil vergi diye bir servet ödetiyor.
Our climate and energy minister has cost the average motorist a fortune in green taxes.
Oysa kendi kızı bekleme listesine girmesin diye bir servet harcıyor.
Yet she spends a fortune to have her own daughter side-step the waiting list.
Ünlüleri kaşlarını yanlış kopardıklarına dair inandırırım onlarda böylece doğrusunu yapmam için bana servet öderler.
- OH, I CONVINCE CELEBRITIES THAT THEY'RE PLUCKING THEIR EYEBROWS ALL WRONG, AND THEY PAY ME A FORTUNE TO DO IT RIGHT.
Bu bir servet.
It's a fortune.
Servet, serveti unutma.
And the fortune. Don't forget about the fortune.
Onu bir ahır yerine burada tutarak bir servet kurtaracağım.
I'm gonna save a fortune, keeping him here instead of in the stables.
Biz, kızların zaafıyız, bizim için servet harcarlar.
"We are the weakness of girls, they squander all their wealth on us."
Bizim için servet harcıyorlar.
"They squander their wealth on us."
Onlar bize servet harcıyorlar.
They splurge their wealth on us. "
- Gelmeleri için bir servet harcadığın çalışanlarını motive edecek olan kişiler.
- What? - The ones you paid a fortune to come - and motivate your troops.
Tekila şirketinin halka açılmasıyla servetine servet kattı.
We caught up with billionaire mavericks owner mark Cuban who just made another boatload of money on his tequila company going public.
Söylentiye göre M240'lar üzerinden servet yapmış.
Rumor is he made a fortune moving M240s.
Sanat eserleri üzerine harcadığı bir servet.
A fortune he spends on art.
"Ne ün, ne servet istiyorum"
¶ don't want fortune, don't want fame ¶
Bir servet avcısı olduğunu biliyordum.
I knew you were a gold digger,
Servet avcısı alarmı!
( clearing throat ) Gold digger alert.
Sanırım artık arkadaşıma senin bir Servet avcısı olmadığını söyleyebilirim.
Now I can tell my friend that you're not a gold-digger. What's that all about?
Bu demek oluyor ki ortada avlanacak bir servet var.
Well, that would imply that there's some gold to dig.
Ama tabloidi "Sadece Gerçek", bize servet kazandırdı.
But his tabloid, Nothing But the Truth, has made us a fortune.
Kız servet değerinde, Finch.
Kid's worth a fortune, Finch.
Ve bu hayırsever size hatırı sayılır bir servet bıraktı.
And this benefactor has bestowed upon you a handsome property.
Bir servet.
A fortune.
Pip'e bir servet mi kaldı?
Pip'as a fortune?