Sevimli traducir inglés
9,660 traducción paralela
Güzel Loz Feliz apartmanında sevimli anne-babası Nick ve Mandy Hutchison'la yaşadığını da bu şekilde öğrendim.
I read everything I possibly could, which is how I found out that Charlie Hutchison is an only child who lives in a sweet Los Feliz apartment with his adoring parents, Nick and Mandy Hutchison.
Tam aksine garip şekilde sevimli. Gerçekten mi?
On the contrary, he is actually oddly cute.
Ne kadar sevimli, değil mi?
Isn't he cute?
- Evet, tehlikeli derecede sevimli.
- Yeah, dangerously adorable.
Bu sevimli tüy yumakları mı?
These cute little fuzzballs?
Belki sevimli bir sörfçüyle tanışırsın.
Well, maybe you'll meet a cute surfer.
Sevimli sörfçü mü dediniz?
Ahh! Cute surfer?
Çünkü bir ikiz olarak geçireceği son birkaç haftasını sevimli radyoloğuyla geçirmekle meşgul. Ayrıca ben de kalan zamanımı değerlendirmek istiyorum.
Because he is busy enjoying his last few weeks as a singular twin with his sugar daddy radiologist, and I'd like to enjoy mine.
- Artık sevimli değil!
It's not cute anymore!
Alvin, birinci sınıf bir suçlu hakkında konuşmadığına göre en kötü ihtimal toplum hizmetinde otoban kenarlarında çöp toplar ki bu da yılın bu zamanları çok sevimli oluyor.
- How do you know? Alvin, unless you're talking a Class A felony, the worst she's looking at is community service, picking up trash on the side of the highway, which can be actually quite lovely this time of year.
İyi şanslar sevimli şeyler.
Stop!
Neden hiç sevimli zeytin ağaçlıkları ya da çimenlikler olmaz ki?
Why is it never a sun kissed meadow or a pretty olive grove?
Kız sevimli, erkek sadık, kıza aşık.
He's sweet, he's loyal, he loves her.
Bence aramızdaki en sevimli kişi aile üyeleriyle konuşmalı.
I think whoever's most compassionate should talk to the family members.
Sen ne hakla benim sevimli anneme korkunç dersin?
How dare you call my sweet mother'frightening.'
Sevimli ve tatlı pek çok kitap vardı.
There are many books that are sweet and cute.
Ne sevimli bir isim.
♬ I know there's ♬
Çok sevimli değil mi?
- Ah, she's very pretty!
Habire tatlı görmek bıktırıcı olabilir fakat aynı zamanda sevimli, beceriksiz, ve çok nazik.
It would've been boring if she was just pretty, but she's cute, adorable and even very kind!
Nasıl bu kadar sevimli olabiliyorsun?
How can you be so pretty?
Siz sevimli Trubshaw bebeğini canlandırın!
You shall play the sweet little baby Trubshaw!
Hangi sevimli kitapı okumak için getirdin?
What lovely reading material did you bring us?
Sevimli bir kız.
She's a lovely girl.
- Ne sevimli bir çiftmiş.
That's a lovely couple.
Ne sevimli bir gün!
What a lovely day!
Yine de sevimli.
It's cute, though.
Orada bazı sevimli küçük hileler, Dusty.
Some cute little tricks there, Dusty.
- O çok sevimli.
- He's so cute.
Ne sevimli.
How charming.
Ne kadar sevimli.
How perfectly charming.
Sevimli olan nesi var? Yalan söylüyor.
What's so charming about it?
Robin son derece sevimli.
Robin's, like, super cute.
"O sevimli yönetmen ve diğerleri ben diyene kadar hiçbir şey yapmayacak."
"that pretty-boy director is locked out, along with everyone else, until I say so."
Sevimli yüzü her şeyin içine ediyor.
His too-pretty face ruins the fuckin'thing.
Ve bence oradaki sevimli çocuğun beni sikmesine izin verilmemeli.
And I don't think that that pretty boy out there should be allowed to shit on me.
Kardeşin, Beckett, burada, diye düşünüyor o ayılar bilir O em üzerinde onları sevimli küçük kolye koyar çünkü.
Your brother, Beckett, here, he thinks he knows bears'cause he puts them cute little necklaces on'em.
Sadece sevimli, yüksek uçan askeri stratejist.
Not just the charming, high - flying military strategist.
Bana sorarsan biraz sevimli bir alışkanlık.
It's kind of endearing, if you ask me.
Kim ne derse desin, sevimli, yumuşak kamp ateşinde elinde tuttuğun viskiyle harika bir gelin olurdu senden.
Regardless of what anyone says, under the benign, soft glove of camp fire with good scotch in your fist, you'd make an terrific bride.
Utangaç görünür ama tıpkı annesi gibi sevimli bir orospudur.
She seems shy, but she is a lovely bitch, like her mother.
"Bana gel bana, seni sevimli uzaylı!" diyecek bir kişi.
"Come, come to me, beautiful aliens!"
Belgesel çekmek istediğimden söz etseydim daha sevimli gelir miydim sana?
Would you think I was being ingratiating if I said I wanted to make documentaries?
Bütün sevimli prenses oyuncakların ismi mi mükemmel?
The names of every "cutie pie Princess" doll?
Birçok sevimli surat gördüm.
Yeah. A lot of pretty faces.
Bu sevimli fotoğraflar için poz vermek zor olmalı.
Must be real hard posing for all these pretty pictures.
Buradaki küçük sevimli Lika gibi değildi,
Not like pretty little Lika here,
Lanet sevimli kafasına bir kurşun yemesinin oranı altıda bir, şimdi değil mi?
Odds are she gets one in six that she gets a bullet In her pretty fucking head, now isn't it?
- Çok sevimli bir elbise.
No, thank you. This dress is adorable.
Burada bir tatil evi satın almak istiyorum demiyorum, ama ağaçlar oldukça sevimli.
It doesn't mean I want to buy a vacation home here, but the trees are quite lovely.
Sevimli hemşire IV damlalığının içine kemoterapi koyacak.
The lovely nurse puts chemotherapy into the IV drip.
Sevimli.
Lovely.