Shout traducir inglés
3,352 traducción paralela
- Bağırman gerekmiyor!
- You don't have to shout!
- Artık bağırma.
- Don't shout now.
Buyurun, bir alo deyin, o halleder.
Here, give yer man a shout. He'll sort you out.
Senin yöntemini uygularız o zaman. Git hastaya iyileşene kadar bağır.
Well, we'll do it your way- - go shout at the patient till he gets better.
Arkasından Havaili bar korumasına, sonra rapçıya Grammy ödüllerinde bağırmak istiyorsanız, sesini alçaltın!
Then I graduate to beach lifeguard, then Hawaiian tropic judge, then rapper, so if you want a shout-out at the Grammys, keep it down!
Bağırma len, ni bağırıyon.
Don't shout idiot.
Bu kayıt televizyonlarda gösterildiğinde tüm dünya bu kız için gözyaşı dökecek,... ben de yaygara koparıp son ana kadar bu kızın hayatını kurtarmak için çabaladığımı ama Pakistan Başbakanının uykusunun bu çaresiz kadının hayatından daha önemli olduğunu herkese anlatacağım.
When this recording will be played on the television the entire world will cry for this girl I will shout and tell everyone that I tried to save her till the last moment but the sleep of president of Pakistan was more important than this helpless girl's life.
Son haykırışları olabilir.
It could be his last shout out.
- Bağır o zaman.
Why can't you shout it?
Eğer birinin "Ben Warwick Davis!" diye bağırdığını duysaydım, "Warwick Davis kim lan?" derdim.
If I heard someone shout, "It's Warwick Davis!" I'd be like, "Who's Warwick Davis?"
Her şeyde sevecek bir yan bulan ben "Cehennemde adımı kulağına bağırsınlar sana hakkımı helal etmiyorum" dedim.
I who find something to love in everything told him... "May they shout my name in your ear in hell I have no blessing for you."
- Arkadaşlar, kaptan için "Yaşa!".
Men, shout hurray for the captain.
- Bağırma!
- Do not shout.
Yardımını istiyorum.
They shout for help.
Sana her anlatmaya geldiğimde bana bağırıyordun.
Whenever I come to tell you, you shout at me.
- Haykır şimdi, başka kimse yok - Tanrı bekliyor
Shout it now, there's no one The lord is waiting
Haykır, çok şükür diye
Shout hallelujah
- Haykır, çok şükür diye
Shout hallelujah
- Hayır, ona bağırma.
- No, don't shout at her.
Yeni ben diyor ki : "Söyleyiver gitsin!"
The new me says, "shout it from the mountain tops!"
Ne? - Bayan Das'ın ciğerleri bu kadar çok bağıracak havayı nerede saklıyor?
- Where does Ms. Das get the oxygen from in her lungs to shout so much?
Onu uzaklaştırmaya çalıştım fakat onlar bana döndü.
I tried to shout them off but they turned on me too.
"Damdan adını haykıramam, bunu sır gibi saklamalıyız gözyaşları ruhumu parçalara ayırıyor."
"That we must be discreet, " that I can't shout your name from the rooftop, " tears my soul asunder.
- Bağırmana gerek yok.
- You don't have to shout.
Arayalım.
Let's give him a shout.
"Kuzey Amerika'daki yağlı müşterilere gidiyorum."
" Big shout-out to the fat cats of North America.
Sadece evsizlere ateş eden asker özentilerinden değiller.
They're not just military geeks who imported guns lo shout the homeless.
Blacula, Backula'ya avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Blacula gives a shout out to Backula.
Kendinden emin bir şekilde gül ve tüm dünyaya sesini duyur.
Smile and shout out to the world
Canınıza mı susadınız?
Do you want me to shout again? Look at the ceiling, the ceiling...
Şef, bağrışma var!
Gaffer, there's a shout!
Hepimiz bağıralım ya da şarkı söyleyelim!
We should all shout or sing!
Bağırmana gerek yok.
You don't have to shout.
Ağlıyorsunuz ve isyan ediyorsunuz.
Cry and shout...
Bağırmana gerek yok.
You don't need to shout.
Yoruldum çünkü bütün günümü biri acaba bana "sürpriz" diye bağıracak mı diye merak ederek geçiriyorum ve kimse de bir halt bağırmadı.
I'm tired because I spent all day wondering whether someone was going to shout "surprise" at me, and no-one fucking did.
"Sürpriz" diye bağırmak mı...
Shout "surprise"... What? !
# Bükül ve haykır benim gibi #
♪ Twist and shout my way out ♪
Sanki normalde gazetelere manşet veriyoruz.
Yeah,'cause normally we shout the troubles from the rooftops.
Pip!
A SHOUT IN THE DISTANCE Pip!
Bu kadar bağırmana gerek yoktu, ayrıca.
You don't have to shout, though.
Bağırsınlar, söylemesinler
Shout, don't sing.
Saldırı sırasında garip bir biçimde terörist örgütlerinin adını bağıran herifler.
The guys who oddly shout the name of their terrorist organization as they're attacking.
- Niye bana bağırıyor?
It's Avril Lavigne. Why does she shout at me?
İkinizi buraya getirmemizin amacı konuşmak, bağırmak değil.
The point of bringing you two together is to talk, not to shout.
Tüm gece dünyaya haykırır tüm gece yalnız başıma ağlarım.
Shout at the world for one night Cry alone for one night
Ne diye arkamdan bağırıyorsun?
Why do you shout at me from behind?
İnsanların arkamdan bağırmasından nefret ettiğim için.
Because I hate having people shout at me from behind
Sen bana birkaç kelimenle bağırmayı dene, ben de yaylı tüfeğimle ayağını vurayım.
You shout a few words at me. I'll shoot you in the foot with a crossbow.
- Bağır.
Just shout something.
Kalın bir çizgi çektiysen.
THEY SHOUT AND LAUGH 'If you have a fat line, it's a rush, man.