Soluk traducir inglés
2,048 traducción paralela
Bu, Nick'in babamın yanında soluk soluğa kalmadan durabildiği en uzun süre.
This is the longest I've seen Nick stand next to Dad without hyperventilating.
İkisi de soluk alıyor.
Both of them are breathing.
Soluk bir teni vardı. Neredeyse yeşil gibiydi.
And she was so pale she was, like, almost green.
Soluk borusunu delmelisin.
You need to do a tracheotomy.
Sinirler için, Soluk için...
For your nerves... For your breath...
Twisp 175 boylarında, 60 kilo civarında kahverengi gözlü, koyu sarı saçlı ve soluk tenli bir görünüme sahip.
Twisp is 5'9 ", 135 pounds with brown eyes, dirty-blond hair and a pale complexion.
O mavi televizyon için çok soluk.
That blue is too light for television.
Onları zıplarken, dönerken ve yüzerken görmelisiniz. Soluk alışlarını ve hareketlerini duymalısınız.
You've got to see them jump and turn and swim, hear them breathe and move.
- Soluk alma 12.
- Resp. is 1 2 and falling.
Yatağının altında soluk alan.
The mouth-breather hiding under your bed.
- Soluk-alıp verme durumu?
- Respiration?
Soluk alıp, işeyip, altına yapabildin diye hayatta olduğunu mu düşünüyorsun?
You think because you breathe, piss, shit you're alive?
Sadece tuvaletlerini yapıyorlar kokularıyla bizi boğuyorlar, hayatları için bir şey yapmıyorlar yaşamayı gerçekten isteyenlerin soluk almasını engelliyorlar.
All they do is piss and shit, suffocating us with their stench, doing nothing with their lives, taking the air away from those that actually want to live.
Dördüncüsü soluk renkli bir attı.
The fourth is the pale horse.
Soluk renkli ata binen "Ölüm Atlısı"...
Okay, so there's Death who rides the pale horse.
Aslında soluk değil, yeşil renktedir.
Which, in fact, is green.
Onun soluk renk atlı olduğunu düşünüyorum :
I think that he's the pale horse
Bir soluk al.
Take a breath.
Vücudu soluk kadifeye benzer.
Her body ressembles white velved, precious...
Oradaki soluk alanı görüyor musun?
See that pale spot over there?
- Soluk mavi olan.
- Which blue shirt?
Hayatıma yeni bir soluk getirdin.
You're a breath of fresh air.
Sayfanın burası soluk.
And the paper is lighter here...
"Çoraplarla gömlekler, çarşaflarla kombinezonlar ve Wendy'in soluk pembe elbisesi çamaşır ipinde hafif hafif sallanıyordu."
"The socks and the shirts, the sheets and the petticoats, and Wendy's pale pink party dress all jiggled on the clothesline."
Ama iz soluk görünüyor. Yani işe gelmeden önce yüzüğü çıkarmış olamazsın.
So that tells me you didn't just take that off before work today.
Ringe soluk soluğa girerdin.
You used to get in the ring, wheezing around.
Soluk borusu ezildi.
His windpipe's crushed.
Zamanı geçmiş rock dünyasına yeni bir soluk getirdik.
We... we brought a new life into the stale fuckin'world of rock.
Sonra dönersin, soluk soluğasındır ve bana turtayı verirsin.
Then run back, breathing heavily and give it to me.
Soluk alıp göğüslerini kaldırıyorlar ve sakince taşınıyorlar.
A rest rises up to meet their chest so they're comfortably carried.
Soluk borusuna denk gelmiş. Ne kadar beklersek o kadar acı çekecektir.
The longer we wait, the more it suffers.
Kas spazmları, düzensiz soluk almalar, bilinç kaybı, üşüme?
- Yeah, it was, actually. Muscle spasms, shortness of breath, disorientation, complaints of cold?
Biraz benzin soluk.
You're a bit pale.
Soluk borundan birkaç aylığına ya da sonsuza dek uzak durursan senin hayrına olur. Nasıl bir şey biliyor musun?
As long as you stay off the windpipe for a couple of months, maybe forever, you'll be good.
Ayrıca konuşamazsınız da çünkü soluk borunuzu solunum tüpüyle emniyete almamız gerekiyordu.
And you can't talk because we had to secure your airway with a breathing tube.
- Evet ve eğer beni takip etmeyi sürdürürsen başına büyük bela açacaksın, soluk benizli.
- Aye, and you're gonna get yourself in heap big bleeding'trouble as well, pale face, if you keep following me about.
Soluk borusunu ezmişler.
Crushed his windpipe.
Her şey soluk görünüyor.
"Everything seems faded."
Soluk tüpü takmak gerekebilir.
Grab some I.V. Furosemide.
Sol tarafta soluk sesi yok.
No breath sounds on the left side.
Soluk sesi çift taraflı.
Breath sounds bilaterally.
Soluk borusunun kesilmesi ağır kanamaya ve ölüme neden olmuş.
Cut into the trachea, leading to massive haemorrhage and death.
Sonra sen soluk borumu kırmaya çalıştın.
Then you tried to snap my windpipe.
Soluk yüz.
The pale face.
Rengin hâlâ soluk. Ayrıca- -
You're still off-colour, and besides -
Soluk alma cihazın nerede?
Breathe. No. Where's your inhaler?
Soluk cihazını düşürmüş.
He's dropped his inhaler. Grab it.
Soluk ver.
Exhale.
Rengim soluk gibi mi?
Do I look pasty to you?
Senin rengin hep soluk.
You always look pasty.
Sen hiç soluk değilsin.
You never look pasty.