Solunum traducir inglés
2,235 traducción paralela
O zamana kadar, kalp ve solunum ölü taklidindedir.
Until then, heart and respiratory rates mimic death.
Tamam. Solunum cihazı isteyin.
I'm in, call for a vent.
Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu var. Şu an hayati tehlikeyi atlattı ama çok yüksek ekspirasyon sonu pozitif basınç gerekiyor.
She has Adult Respiratory Distress Syndrome, stable for now, but she's requiring a very high positive and expiratory pressure...
İyot kristalleri, kalsiyum karbonat, solunum borusu ve gazlı bez.
Uh, some iodine crystals, calcium carbonate and a... breathing tube and some gauze.
Küçücük bir miktar bile solunum yetmezliğine neden olabilir.
The smallest amount would Trigger respiratory failure.
Her neyse, solunum ve uyku problemleri vardı.
Anyway, he had problems breathing and sleeping.
Göğse aralıksız akım uygulanınca solunum kasları çok kasılır.
The application of a sustained current across the chest causes tetanic contraction of the respiratory muscles.
Solunum cihazıyla bile.
Even with the machine.
Becca Wells, solunum 20'de ama hayati fonksiyonlar stabil.
Becca Wells, respiratory rate of 20, but otherwise, vital signs are stable.
Solunum sistemi durursa ya da enfeksiyon yüzünden ölürse ya da keşke ölseydim dedirtecek şekilde, çeşmeden akar gibi BOS sızması olursa?
His respiratory system freezes, or he dies of infection, or he leaks CNS fluid like a fire hydrant, which would make him wish he were dead.
Eğer eroin alıyor olsaydım bir solunum krizini daha göze almadan içki içemezdim.
Because if I am on heroin, I can't drink that without risking another bout of not breathing.
Solunum sesleri azalmış.
Soft breath sounds.
Kuvvetli solunum seslerini zayıf olarak karıştırdıysan bronkospazm yerine laringospazm olabilir ki bu da onun yaşadığı gibi, basit bir panik atakta görülebilir.
If you misinterpreted the breath sounds as soft instead of loud, it's laryngospasm instead of bronchospasm. Which she can get from a simple panic attack, which she was having.
Akut solunum yetmezliği olan 54 yaşında kadın. Anafilaksisi, akciğer ve soluk borusu lezyonu yok.
or tracheal lesions.
Solunum cihazına bağladık.
We put him on a ventilator.
Solunum yolu cihazını getir.
Let's get that airway. Let's get that airway package.
Solunum yolu paketi. Sedyeyi getir.
Let's get the backboard.
Buraya solunum aygıtı getir, çabuk.
Bring the equipment down here, quickly.
Kafasına gelen darbe, solunum sistemini zayıflatmış bu da resmi ölüm sebebi olan boğulmaya katkı sağlamış.
The blow weakened her respiratory system and that contributed to the official COD, which was suffocation.
Sonra bu onu neredeyse öldürecek bir solunum yolları enfeksiyonuna dönüşmüş.
Turned out to be some kind of serious respiratory infection that nearly killed him.
Solunum yolu açmam gerek.
I need to trach him.
O günden beri solunum cihazına bağlı yaşıyor.
The guy hasn't taken a breath without the aid of a machine ever since.
- Acele etmeliyiz, ölebilir. - Solunum neredeyse yok.
'We must hurry, this couldRespiration...
Tabi, eğer sakinleştirici verilip solunum cihazına bağlanmamışlarsa.
Well, not if they're all intubated and sedated like mine.
Birden fazla travma, derin koma, solgunluk, düşük nabız, şiddetli solunum ve siyanoz.
Multiple traumas, deep coma, pallor, weak pulse, severe tachypnea and cyanosis.
- Pekala, bir tane suni solunum aleti hazırla.
Drop an OPA and start bagging him. Bagging him.
Suni solunum yapmaya başla.
Sir, can you hear me?
Sıkı durun. - Solunum problemi ve kanaması var.
Yeah, he's our first ride.
Kyle'ın solunum cihazına ihtiyacı var.
No, you can't. Kyle needs his inhaler.
Onu solunum cihazına bağlayabilirim çünkü kendi başına nefes alamamaya başlayacak fakat tüm bunları yapsam bile o ölecek ve sarıldığı son insan ona dokunabilen son insan ben ya da bir hemşire olabilir veya sen olabilirsin.
I can put her on a ventilator,'cause she'll no longer be able to breathe on her own, but even with all of that, she's going to die. And the last person who will have had her hands on her, who will have been able to touch her, well, it's gonna be me or--ora nurse. Or it could be you...'cause you don't want to miss this.
Şu anda solunum cihazına bağlı.
Right now she's on a ventilator
Bu yüzden solunum cihazından ayrılma ihtimali pek yok.
So it's unlikely She'll be able to come off the ventilator.
Ama eğer yanlış giden bir şey olursa kendimi solunum cihazına bağlı bulmak istemiyorum.
But if something goes wrong,
Solunum borusunu sokamadık.
Clamped down so we couldn't intubate.
Solunum güçlüğü çekiyor.
He's in respiratory distress.
Cansız yatarken bulundu, ilk anda tepkisizdi. Solunum yetersiz.
Found down, immediately unresponsive, shallow respiration.
Göğsünde çok sayıda bıçak darbesi var ; bilinç gelip gidiyor ; solunum zayıf.
Multiple stab wounds to the chest ; in and out of consciousness ; difficulty breathing.
Solunum yolları kontrol edildikten sonra göğüs tüpü takılmalı.
We need to check his airways and we need a chest tube set up.
- Solunum 18.
- Respiration 18.
- 70'lik manitol ve solunum maskesi.
- Push 70 of mannitol and start bagging.
Tamam, ama morarman düzelmezse, tüpe ve solunum cihazına ihtiyacın olacak.
Okay, but If you don't turn around fast, we're gonna need intubation and a ventilator.
Ruhlarını yapay solunum cihazına mahkûm etmişler.
They're trapped in an iron lung of the mind, see?
Solunum cihazı bağlı, sıvı veriyorlar.
He is on oxygen, getting the fluids.
Dili solunum yolunu kapatıyor.
Her tongue's blocking the airway.
NPA çıkar. ( Solunum yolunu açmak için kullanılan bir tüp )
Drop an npa.
Solunum yolları açık.
Airway's clear.
Kaburgalarda kırık, solunum güçlüğü.
We got broken ribs, shallow breathing.
Sanırım, yeni solunum torbası gerek.
I... I think she needs a new bag.
- Solunum güçlüğü çekiyor.
He's in Respiratory distress.
- Solunum cihazına bağlı.
- He's on a ventilator.
Dolaşım sistemi hastalığına bağlı olarak özellikle, miyokardiyal damar tıkanıklığı solunum sistemi hastalıkları kronik akciğer hastalığı gibi astım, anfizem, ve kanser, özellikle akciğer kanseri, gırtlak ve dil kanserini sayabiliriz.
In particular, myocardial infarction, Diseases of the respiratory tract, Such as chronic obstructive pulmonary disease,