Steady traducir inglés
5,175 traducción paralela
Sabit dur, Stormfly.
Whoa! Steady, Stormfly.
Biz istikrarlıyız, ve ben sadığım.
We are steady, and I am faithful.
Sabit dur.
Steady.
Sabit dur, kızıl.
Whoa, steady there, red.
Titremeyen bir el gerek.
takes a steady hand.
Bir arada tutman gereken tek şey, sensin.
The only thing that has to remain steady is you.
Onu annesi ispiyonlamış. İddiaya girerim ki o gammazın evinden kurtulabilmek için düzenli bir maaşının olmasını çok isterdi.
his mom ratted him out, so i bet he'd love a steady paycheck to get out of that snitch's house.
Aslına bakarsan bir hesap yaptım. Cyrus'un ağırlığı ile birlikte üçümüzün ağırlığı eklenince birdbark dallarının etkisi azalacak. Ve buda istikrarlı ve yavaş bir şekilde suya inmemizi sağlayacak.
Actually, I've done a calculation, and with the additional weight of Cyrus and the basket, the three of us will counteract the upwards trajectory of the birdbark, causing a slow and steady descent down into the water.
250 metre düz devam et.
Steady for another 800 feet.
Tek bir birey, Sabit hızda odada yürüyerek daire çizmiş, Noktaları koymuş gibi...
As if a single individual, walking at a relatively steady pace, circled the room, peeling off dots... randomly designating certain pieces as sold.
Bağımlılık öfke sorununu arttırıyor yani sosyal beceriden yoksun okulda kalması veya sabit bir iş yürütmesi gerekiyor.
The addiction plus his anger issues means that he probably lacks the social skills required to stay in school or hold down a steady job.
Kalbinizi ferah tutun.
Steady your hearts.
Ramrod. Hızına dikkat et.
Ramrod, keep it steady at this speed.
Nefes alışverişi stabil.
Breathing steady.
Gerçekten iyisin.
You were rock steady.
Çıkacak değildik zaten.
You know, it's not like we were going steady.
Sabit tut.
Keep it steady.
Hazır!
Steady!
" Bu akşamki alelacele hazırlanmış ısınma işi ise endişelerimizi giderecek hiçbir şey yapmadı.
'A hastily arranged warm-up gig earlier this evening...' That was shit. '... did nothing to steady the ship.
Her zaman hazırlanmış bir grup hediye bulunduran bir adam oldum, sırf karmaşadan uzaklaşmak için.
I've always been the type of guy that keeps a steady stream of gifts rolling in just to avoid conflict.
Kız arkadaşına yüzük yapmak için, çiviyi büküp yüzük şekli vermiş diyorlar.
Used to twist nails around his girlfriends fingers for steady rings.
Ava, babam olmadığı için en azından düzenli bir terapistim olması gerektiğini düşündü.
Ava figured if I didn't have a dad, then I should at least have like a steady therapist.
- Sağlam kalın, çocuklar!
Keep it steady, guys!
Ve Coy'un torbacısı, El Drano, ayrıca Prussia'nın devamlı müşterisiymiş.
And Coy's dealer, El Drano... also happened to be Prussia's steady customer.
Görüyorum ki ellerin bugün kaya gibi sabit Kimberly.
Hands steady as a rock today I see, Kimberly.
Solda bir cisim var, Nash, solda bir cisim.
Bogey on your left, Nash, bogey on your left. Steady.
İyi anlaşıyor musunuz?
Are you guys going steady?
Örümcek Adam'ın daha sık görülmesi Amerika'da suçla mücadelede intikamcıların rolüyle ilgili tartışma başlattı.
The steady increase in sightings of Spider-Man has sparked a debate over the role of vigilantism in American crime fighting.
Tekneyi sabit tut!
Hold it steady.
Dün ateşinin sabit olduğunu sanıyordum.
I thought it was holding steady.
Haydi sabit tutun.
Come on, keep it steady.
Tek bildiğim bunun istikrarlı uzun bir süreç olduğu.
All I know is that it's gonna take steady, sustained effort.
Bir tane aldığımda, bütün gün yavaş yavaş bira içmiş gibi olduğumu farkettim tüm gün sabit duruyorum.
I find that if I take small, steady sips of beer all day, I stay on an even keel.
Bacağını sabit tut, Pete.
Hold that gam steady, Pete.
Sıkı tutun onu!
Hold him steady!
Ben diyorum ki sabit yanıp sönen bir ışık zamanlayıcı falan da olabilir.
I'm just saying that it's a steady blinking light, which could be a timer of some kind.
Çünkü o, hayatımdaki tek dengeli şey.
Because he's the one steady thing in my life.
Bekleyin çocuklar.
Steady there, me hearties.
Sabit durun.
Steady.
Sabit!
Steady!
Başla!
Steady!
Devam et, koca adam.
Steady, big guy.
Yavaş ve düzgün bir biçimde içeri çekin.
Bring her in slow and steady.
- Sabit tut.
Keep it steady.
Sabit tutun.
Steady.
Kızımızı sabit tutun.
Just hold her steady.
Hey, sabit dur.
Hey, steady..
Benim için sabit bir iş, değil mi?
Steady work for me, right?
Kilitlendi.
Steady. He's locked in.
- Tamam.
Steady.
Sabit tut.
Steady.