English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ T ] / Tacız

Tacız traducir inglés

363 traducción paralela
Majesteleri babanız Kral'a, bu tacı sizin takmanız için yemin etmiştim.
Your Majesty... I swore to the King, your father, to place this crown upon your head.
Lordum. Tacı başımdan alır mısınız?
My Lord... will you take the crown from my head?
Onu ve tacınızı kurtaracaksak derhal harekete geçmeliyiz!
If we're to save her and your throne, we've got to act now!
Tacınızı ve gerdanlığınızı takmıştınız.
You wore your diadem and a necklace.
Anavatanımızın askeri ihtişamını, doğuda ve batıda ilan eden bir savaş lideri. Bu hedeflere ulaşabilmek için, tüm Rusya'nın Çarı olarak taç giyen ilk lider.
a warlord who heralded the military glory of our Motherland throughout the Orient and the Occident, the first ruler who, in order to reach these great goals, had crowned himself Tsar of All the Russias.
İşte bu yüzden, bu taç giyme gününde işgal edilmiş Rus topraklarını geri almak için yola çıkacağız.
That is why, this coronation day we are going to set about retaking occupied Russian territory.
Böyle yitirdim canımı, kraliçemi, tacımı bir anda, uyurken bir kardeş eliyle. Daha başak vermeden biçildi günahlarım, hazırlıksız, olanca kusurumla yollanıverdim önüne, bütün günahlarımızı dinleyecek yargıcın.
Thus was I, sleeping, by a brother's hand of life, of crown, of queen at once dispatched, cut off even in the blossoms of my sin, no reckoning made, but sent to my account with all my imperfections on my head.
Orduları yönlendiren, kralla taç takan askerlere korku salan köylü kızı sensin.
The peasant girl who leads armies, crowns Kings, and sets soldiers quaking in their boots.
Benim başıma meyvasız bir taç oturttular, elime kısır bir asa tutuşturdular.
Upon my head they placed a fruitless crown. and put a barren sceptre in my gripe.
- Ama taç törenini kaçıracaksınız efendim.
- But you'll miss the coronation, sir.
Kendinizi düşürdüğünüz durumdan bahsediyorum ki bu yüzden taç giymeye uygun olmayacaksınız.
I question your freedom to drink yourself into a condition in which you'll not be fit to be crowned.
Davacı elmas bir baş süsü, bir taç çaldığınızı söylüyor.
The plaintiff attests you stole a headpiece of diamond, a tiara.
Elmas tacı çaldınız mı, çalmadınız mı?
Did you or did you not steal the diamond tiara?
31 Ekim Cadılar Bayramı'nda Ralıdac Bayramı Kraliçemizin tacını takacağız.
On October 31 st, next Halloween we will crown our Queen of Neewollah.
Küçük Ned *, senin için amcaların ve ben zırh kuşanıp nöbet tuttuk kış gecelerinde, yürüdük yazın kavurucu güneşi altında, huzur içinde tacı giyebilesin diye.
Young Ned... for thee thine uncles and myself... have in our armors watched the winter's night... went all afoot in summer's scalding heat... that thou mightst repossess the crown in peace.
Madem ki benden daha yakışıklı olanları ezmek, azarlamak ve yönetmek dışında bu dünya zevklerinden tat almam olanaksız, ben de tacı ele geçirme düşünü kendime cennet yaparım.
Then, since this earth affords no joy to me... but to command, to check... to o'erbear such as are of better person than myself...
Bence şimdi uygun olan, küçük Prensin ufak bir muhafız birliği refakatinde....... Ludlow'dan Londra'ya getirilmesi ve taç giyerek kralımız olmasıdır.
Meseemeth good that with some little train... forthwith from Ludlow the young prince be fetched... hither to London to be crowned our king.
Peki Gloucester amca, kardeşim gelince taç giyene kadar nerede kalacağız?
Say, Uncle Gloucester, if my brother come... where shall we sojourn till our coronation?
Şimdi, biliyorum ki o Tudor Richmond'ın gözü ağabeyimin kızı Elizabeth'te. Bu birleşmeyle tacı ele geçirmeye hevesleniyor.
Now, for I know the Tudor Richmond... aims at young Elizabeth, my brother's daughter... and, by that knot, looks proudly on the crown... to her go I...
O yıldızı da karımın tacı için istiyorum.
And I want that star for my wife's crown.
Zırhım. Savaş tacım.
My armor.
Tacınız yanınızda mı?
Say, you haven't got your crown with you?
Bütün savaşlar gibi, sizin savaşınız da yıkımı ve ölümü baş tacı eder.
Your war, like all wars, glories in devastation and death.
Daha gelişmiş nesiller yetiştirmeyi umut ederek Siz genç Kazaklara okullarımızı açtık. Polonya tacına değer bir eğitim almanız için.
We have opened our schools to you in the hope that we may yet raise a generation of civilized Cossacks, worthy to be counted among the subjects of the Polish crown.
Bu üç taç, yıllardır kayıpmış. Ben diyorum ki, majesteleri, uzun bir sefer ayarlayabilirsek onları bulmamız mümkün olabilir.
The three crowns have been lost for many years but I feel, sire, that if we organized a proper expedition it would be quite possible to find them.
Hırsız tuhaf iş yapmış. Hırsız altın tacı almamış. Yakut ve türkuaz kolyelere de dokunmadan çıkıp gitmiş.
He didn't touch the golden crown and the necklace of rubies.
Bu da, bu altından diyarın, uçsuz bucaksız hazinelerinin baş tacı olan, dağın Beyaz Kalbi, yani kadim Arkentaşı.
And this is the Arkenstone of old, the white heart of the mountain, the central treasure of all the vast treasures of this golden realm.
- Markiz sizi zenginleştirdi Fransız tacına 1,000 tabanca daha!
The Marquise has enriched the French Crown by 1,000 pistoles!
Ölümcül aksesuarları olan bir Aston M-Martin dahil olmak üzere, Dünyanızın sunduğu hiçbir şey için, tek bir taç yaprağını bile feda etmem...
I would not exchange one single petal for anything your world has to offer, including an Aston M-Martin with lethal accessories.
Tar'a ulaştığınız vakit... Başınıza altın bir taç giyeceksiniz.
When you arrive at Tar... you'll wear a golden crown upon your head.
Hepsi senin... Taç, kız ve bütün bu kirli işler.
It's all yours now... the crown, the girl, the whole black business.
Ben tacı geri aldıktan sonra, Webster'a ne yaptığınız umurumda değil.
And once I get the crown back, I don't care what you do to Webster.
Derdi taç ile, kaçağımız ile değil, Diego.
He is interested in his crown, not our fugitive, Diego.
Sadece tacı değil, bir de hayat kurtardınız.
You not only recovered the crown, but you saved a life.
Hayır, madam. Taç giyme töreninden önce kaldığınız odanın yakınında kalacaksınız.
You will be lodged near the room where you lay on the night before your coronation.
İspanya ile bağlarımızı yok edelim ve Don Fernando de Guzman'a El Dorado İmparatorluğu tacını takalım.
Let's sever our ties with Spain and crown Don Fernando de Guzman Emperor of El Dorado.
O bıçak ve kan ve her şey... ve elinizi bir taç gibi tutuşunuz ve izleyicinin soluğunu tutmasına yol açmanız.
That dagger and the blood and all... and holding up your hand like a carnation and making the audience gasp.
Ve işte o geçen yılın kraliçesinden tacını alan dünyanın en güzel kızı, Amerika Güzeli!
And there she is... being crowned by last year's queen... the most beautiful girl in the world... Miss America!
Hepimizin hayaller ve umutlarla dolu olarak, prensimizin taç giyip iktidara gelişini alkışladığımız günden beri.
The Secretary of the Treasury.
O'nun ilahi başına dikenli taç kondu, yüzü tükürükle kaplandı, vücudu ayaklar altında çiğnendi... ve sonra... bir hırsız gibi çarmıha gerildi, bir mızrakla göğsü delindi, herkes onu terketti.
The crown of thorns on his divine head, his face cov ered with spit, his body trampled... And then... crucified like a thief, his side pierced with a spear, left all alone.
Kral Richard'ın tacı soylu kaşınızın üzerinde nasıl da güzel duruyor.
And how well King Richard's crown sits on your noble brow.
Taç yapraklarımı karıştırmıyacağınızı umarım.
I hope you won't pick my petals.
Muhammed bilmiyor mu? Biz tanrılarımızı baş tacı ederiz. Kabe ye sahibiz.
Doesn't Muhammad realize that we live by housing to the Gods?
Gel, hayatım, baş tacımız.
Come, my dear, our gem.
Bu çiçeklerin taç yaprakları ışığın düşük enerjili, uzun kırmızı dalgalarını soğuruyor.
The petals of these particular flowers absorb all the low-energy, long red wavelengths of light.
Libya dikenden tacımız bizim.
Libya is our crown of thorns. Nonsense.
İncili Tacın hırsızı "
The thief who stole the pearl crown "
Adamımız özel timin geldiğini söylüyor.
Our man says the TAC squad's been called in.
Bizim TAC adamlarımız bunları giyiyor.
Our TAC guys wear these.
Bilardoya tek başına giden bir adamımız var.
We got a oneBman TAC team going into a pool hall.
Bakıyorum taç giyme törenim için güzel bir yerin varmış. Yalnız kırmızı bir halıya ihtiyacımız var.
Kelly, I need someone to look like a moron and wear shoe lights.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]