Tapınak traducir inglés
1,366 traducción paralela
15 yıl boyunca annemlerin odanı bir tapınak gibi korumasından sonra bir şeylerin değişmesinin zamanı gelmişti artık.
For 15 years they kept it as a shrine to you. It's time the velvet ropes came down.
- Etrafında bir tapınak oluşturmalıyız.
- We'll form a cult around him.
Burası tapınak gibi. Her hareketini izliyor olmalı.
Look, man, I don't know what this chick told you... but I heard she worked her way through the Kappa Sigs... before setting her sights on Joe.
Ben değilim, Ben soda içmeyin, Bedenim bir tapınak var,
Not me. I don't drink soda. My body's a temple.
Yüzümden tapınak alın,
Get your temple out of my face.
Öldüğün yeri tapınak yapmışlar resimlerinle ve çiçeklerle.
They made a shrine at the place where you died with pictures of you and flowers.
Burası tapınak.
This is a temple.
Tapınak Babil Tanrısı Marduk'a adanmış.
The temple is dedicated to the Babylonian god Marduk.
- Ama bu odaya "tapınak" diyorsunuz.
- Yet you call this room the "temple."
Babanın yaptıkları üstüne kurulu bir tapınak üstündeyiz.
We're living above some kind of shrine to what your dad did.
Tao tapınak ayinindeymiş.
They said he went to a séance at a Taoist temple.
Hangi tapınak?
Do we know which temple?
Buralarda binlerce tapınak var.
There are at least 1000 temples around here.
Bu tapınak nedir?
What is this temple?
1985 deki olay "Tapınak Taşı" ile ilgiliydi.
The 1985 case was about the "templestone"
"Tapınak Taşı" bu olayla alakalı mı?
The templestone is related to this case
O Tapınak taşıydı.
That was the templestone
Bu bizim ve İnoue Vakfının büyük sırrıdır. Tapınak taşı günümüze kadar saklanmıştı...
This our great secret and the Inoue Foundation has kept the templestone completely hidden until now...
Tapınak taşının yarın Japon denizinden geçeceğine inanıyoruz.
We believe the templestone will cross the Sea of Japan tomorrow
Kingman's Bluff'ta tapınak yok.
There's no temple on Kingman's Bluff.
1932'deki büyük depremde tapınak toprağa gömülünce hepsi öldü.
They all died when the temple got swallowed up in the big earthquake of'32.
Kayıp tapınak.
The lost temple.
Ben Zenna Valk, tapınak araştırma projesinin yöneticisiyim.
I am Zenna Valk, supervisor of the temple research project.
Tapınak araştırmalarından öğrendiğimize göre Goa'uld hiçbir zaman hastalanmıyordu.
From our study of the temple, we knew the Goa'uld never suffered from illness.
Kelowna'lılar yıldız geçitlerini yaklaşık 15 yıl önce bulmuşlar, eski bir tapınak olduğu anlaşılan yerde, yanında birçok Goa'uld eşyaları ile birlikte.
The Kelownans discovered their Stargate approximately 15 years ago, along with a number of Goa'uld artefacts in what appears to be an ancient temple.
Tapınak teknolojik açıdan gelişmiş, güçlü bir ırk tarafından kullanılıyordu.
That temple was obviously occupied by a powerful, technologically advanced race.
Josepho o geminin... Tanrı'nın fiziksel alâmeti olan bir... tapınak olduğuna inanıyordu.
Josepho believes that that ship is a temple housing the physical manifestation of God.
Bir tapınak! Ve bir - oh!
There's a library and a temple and a...
Resimlerimi, tapınak duvarlarında gördüğünden eminim.
No doubt you've seen my likeness on the temple walls.
O tapınak Chae-Ohk'un ailesinin küllerinin saklandığı tapınak.
In that temple... the ashes of Chae-Ohk's parents are being kept
Burası bir tapınak.
That's a temple.
Yarattıkları hastalıklara tapınak olsun diye hastaneler inşa ediyorlar.
They build hospitals As shrines to the diseases they create.
Bu tapınak bin yıl önce ailem tarafından kuruldu.
This temple was built by my family a thousand years ago.
Tapınak Fonu, aramalar öğretmenleri, biri yere puan Buda durdu meditasyon.
The temple in the background, called a stupa, marks the spot where the Buddha sat in meditation.
- Eski tapınak?
[Man] Old temple?
- Eski tapınak?
[John] An old temple?
Mandai Krematoryum'unda bir tapınak var.
There's a Pagoda at Mandai Crematorium.
Bu içki ve bu tapınak, burdaki herşey çok garip.
Well, this drink and this temple, everything is all very unusual.
Bu tapınak, Atina'nın koruyucu tanrıçasına adanmış.
This temple was dedicated to the goddess who protected Athens.
Efendim, aslında buraya birde tapınak yaptırmayı düşünüyorum,... ama yeterli miktarda para olmadığından askıya aldım. - Parayı dert etme. Hey, ne yapıyorsunuz?
Father, we have a plan to build a church, but about the fund...
Kini Nui! Büyük Tapınak! Olamaz.
Kini Nui, the great temple.
Tapınak onarılacak.
The temple will be restored
Ama İsa'nın söz ettiği tapınak kendi bedeniydi.
But the temple Jesus was speaking about... was his body.
Peki ya tapınak büyüsü?
CONNOR : What about the sanctuary spell?
Görünüşe göre kutsal tapınak biraz boş gibi, peder.
ANGEL : Well, Blessed Temple's kind of empty, Padre.
Buna karşın bir tapınak fena olmazdı.
Although a temple would be nice.
Connor Angelus'a ilk kez saldırmayı denediğinde Lorne'un tapınak büyüsü onu Abilene'ye kadar uçurmuştu.
The first time Connor tried to attack Angelus, Lorne's sanctuary spell knocked him to Abilene.
- Belki tapınağın içinde bir gölgelik sığınak bulmuşlardır.
- They could have sheltered in the temple.
Peki ya tapınak ;
And the temple? Chidambaram?
- Tapınak kutsal bir yerdir.
The temple is a holy place.
Bu tapınak, üssünüzden yaklaşık 1,5 km uzaklıkta.
This temple is less than two miles from your base.