Taşınıyorum traducir inglés
1,473 traducción paralela
Ben eve taşınıyorum.
I'm moving home.
Hey, millet, bunu daha önce konuştuğumuzu biliyorum ama ben başka bir yere taşınıyorum.
Hey, guys, I know we talked about this before, but... I'm movin'out.
Öbür gün taşınıyorum.
I'm moving out the day after tomorrow.
Sarah'ın yanına taşınıyorum.
No, I'm moving in with Sarah.
Milwaukee'ye taşınıyorum.
I'm moving to milwaukee.
Chicago'ya taşınıyorum!
I'm moving to Chicago!
"evlen benimle yoksa Chicago'ya taşınıyorum"
"marry me or I'm moving to chicago"?
Anne, ben büyükannemin dairesine taşınıyorum.
Mom, I'm moving into Grandma's apartment.
Oradan oraya taşınıyorum.
I'm moving around right now.
Hemen taşınıyorum.
I " m moving in right now.
Tekrar eve taşınıyorum
I'm moving home again.
Berbat birşey! Haftaya Michigan'a taşınıyorum.
Hell, I'm moving to Michigan next week.
Evet, işte bu yüzden nişanımla Florida'ya taşınıyorum.
Yeah, that's why I'm moving to Florida with my fiancee.
Sonra birdenbire, bir gün, " Ben taşınıyorum.
Then, all of a sudden, one day, you're like, " I'm moving.
Taşınıyorum.
I'm moving.
Hernasılsa ben taşınıyorum.
I'm moving out anyway.
Fakat Kenny'lere taşınıyorum.
But I'm moving into Kenny's.
Ben, bir ay içinde Phoneix e taşınıyorum.
I'm moving to Phoenix in a month.
Ben, Phoenix'e taşınıyorum.
I'm moving to Phoenix.
Hayır benim çalışma vizem var, buraya taşınıyorum.
No, I have a work visa, I'm moving here.
Ben Emilie'yle taşınıyorum.
I'm moving in with Emilie.
Ve dediğim gibi, ev biraz dağınık fakat ben taşınıyorum, bu yüzden...
And, like I said, the apartment's a mess, but I'm moving, so...
Bir iki hafta sonra taşınıyorum.
- I'm moving up there in a couple weeks.
Sean, ben senin babanım. Senin sorumluluğunu taşınıyorum.
Sean, I'm your father. I'm responsible for your well-being.
Buradan taşınıyorum!
God damn it! I'm moving out!
Daireden taşınıyorum.
I'm moving out of the apartment.
Evden hemen taşınıyorum.
I'm moving out right now.
- Ah, evet, taşınıyorum.
- Oh, yes, I am.
Minnesota'ya tedavi için taşınıyorum.
I'm moving to minnesota for the treatment.
Taşınıyorum.
I'm moving out.
Daha yeni taşındın. Şimdi Lana, Chloe ile yaşadığına göre, ben onun yerini alıyorum.
Well, now that Lana's living with Chloe, I'm taking the place.
Posta çantasını bunca yıldır hep sağ omzumda taşıdığım için leğen kemiğimde dengesizlik oluştuğunu söylüyorlar ama ben onların dediklerine katılmıyorum.
Yeah. They say that it's a pelvic imbalance from schlepping that mail bag around on my right shoulder for all those years, but I don't agree with them.
Kamyonlarda BM personeli taşıyorum.
I've got U.N. personnel in these trucks.
Aziz Augustin'in adını taşıyorum. En sevdiğim tabiri söylemiş olan kişi :
Named after Saint Augustine, who coined my favorite phrase -
Sivillerle dolu bir uçağı düşürdüler, demokrasi için aynı isteği taşıdıklarını sanmıyorum.
Shot down a plane full of civilians, I do not think that share its enthusiasm for democracy.
Yılın altı ayı burada oradan Oraya bilim adamı taşıyorum.
I'm here six months a year dragging scientists around.
Yeterince hayatın vicdan azabını içimde taşıyorum.
I have enough lives on my conscience.
- Kafamın tasını attırıyorsun! Kısa bir sürede nasıl bu kadar iyi anlaştık hiç anlayamıyorum.
The way you irritate me, it's like I've known you for ever.
Çocukken, burnuma bir taş attığını hatırlıyorum Hâlâ eğrilik duruyor.
I remember when we were tots... you threw a rock at my nose, I still have the bump.
Bunu taşıyacağını sanmıyorum.
It's probably got dry rot by now.
Ben annemin soyadını taşıyorum.
I have my mother's last name.
Petrol şirketlerinin bu meseleye bu kadar yakın ilgi göstermek yerine daha büyük bir tehdit oluşturan taşıma petrol üzerine oynanan... oyunlarla uğraşmamalarını anlamıyorum.
I find it difficult to rationalize why the oil industry got so intimately involved in this other than maybe they saw it as a threat to what I would call the Monopoly they... had on providing the transportation fuel.
sizi şafağa kadar parçalara ayırmak hissiyatını taşıyorum.
I feel it's time to sever your link to the coming dawn.
Margaritaville şarkısını 500 kez söyledikten sonra fıçı kafa ve arkadaşının New York'ta satacakları silahları nasıl taşıdıklarıyla ilgili 8000 kelimeyi hatırlıyorum.
So, 500 renditions of Margaritaville later... My first cover. Eight thousand words on how Barrelhead and his friends were transporting handguns for sale to New York City.
Abe'le kalmayı seçtiğini anlayacağım, ama bütün kalbimle inanıyorum ki karnında taşıdığın bebek benden.
I'll know that you've chosen to stay with Abe, "but I know in my heart that the baby you're carrying is mine."
Bakıyorum çoktan taşınmışsın.
I see you've already moved in.
Hiç kullanmadıktan sonra şu telefonu neden taşırsın ki anlamıyorum!
Oh, I don't know why you bother with that phone. You never use it.
Kendimi buranın dışına nakledebilirim ancak bir kişiyi taşır bu yüzden seni bırakmıyorum.
I could transport out, but it only carries one, and I'm not leaving you.
Tamam, ben de yanınıza taşınıyorum.
Okay, I'm totally moving in here with you.
Sadece şaka yapıyorum. Eğer bu kasırgada Eve'in taşıdıklarını getirirse, gökyüzünde binlerce ışık olacak ve suda da çok daha fazla yaratık, bu kez her şeyi kasede alacağım.
If this hurricane comes in carrying anything even close to what Eve had, there's gonna be thousands of lights in the sky and even more E.B.Es in the water, and I'm gonna catch the whole thing on tape this time.
Süper çünkü ben de hala anahtarını taşıyorum.
That's really great because I still have the key.