Tenis traducir inglés
2,826 traducción paralela
Üvey Stan, tenis dersleri almaya başlaması gerektiğine karar vermiş.
Step-Stan decided that she should start taking tennis lessons.
Tenis kulüplerinde bu tarz yiyecekler yok, değil mi?
They don't have that kind of food at country clubs, do they?
Babanın Vietnam'da olduğu zamanı hatırlıyorum da öyle azardım ki, kurutucuyu tenis ayakkabılarıyla doldurup üzerine otururdum.
I remember when your daddy was in Vietnam. I'd get so horny, I'd fill the dryer with tennis shoes, And sit on it.
Hayır... Tenis.
No... tennis.
Onları yakaladık yakalayacağız. Belki öncesinde onları tenis oynamak için davet edebiliriz.
Uh, we're about to take them down, so maybe beforehand, we invite them over for a game of tennis...
Çay ve tenis falan.
tea and tennis.
Tenis kortu var mı? ...
Is there a tennis court here...
Evet, tenis kortu, dalış kortu ve fitness salonu da var.
Yes, there are tennis court, squash court and fitness room.
Tenis'in "T" si.
'T'as in'tennis'...
Biraz önce, tenis çantasını alıp çıktı.
Earlier, he was holding a tennis bag and left.
Tenis kulübü ne tarafta acaba?
Where can I find the Tennis Club?
Tenis kulübünü nerede bulabilirim?
Where should I go to find the Tennis Club?
Ha Ni'yi tenis oynarken izlemeye mi geldiniz?
Did you come to watch Ha Ni play tennis?
Wimbledon maçlarını izlediğinizde Sharapova beyaz tenis kıyafetlerini giyer ve zarifçe havada süzülür.
When you watch the Wimbledon matches, Sharapova wears those white tennis uniforms. And she does the swishing!
Bu gece, Ha Ni ve Seung Jo aynı takımda bir tenis maçı yapacaklar.
Later tonight, Ha Ni and Seung Jo will be playing tennis on one team.
Baek Seung Jo'nun peşinden koşan, tenis kulübündeki şu kız.
You know the girl in the tennis club who's all over Seung-Jo Baeg...
Sunbae! Bugünlerde tenis antrenmanlarına neden gelmiyorsun?
Why don't you come to practice tennis nowadays?
İyi tenis oynar mısın?
You play tennis well?
Geçen yılın liseler arası tenis şampiyonu.
The winner of last year's high school tennis nationals.
Affedersin. Ne zamandır tenis oynuyorsun acaba?
Excuse me, but how long have you been playing tennis?
Resmen "Hayatımda ilk defa tenis oynayacağım" diye haykırıyorsun.
"This is the first time in my life that I am playing tennis", so you appear.
Yağmur yağdığında bile tenis oynayacak mıyız?
You play even when it's raining?
Üzgünüm ama hayatımda ilk kez tenis oynuyorum.
I'm sorry but this is the first time I'm playing in my entire life!
Yetmezmiş gibi iyi de tenis oynuyorsunuz!
Isn't that just a bit too unfair?
O çok değer verdiğin çocuğun peşine düşüp tenis oynamaya kalktın ve burnunu incittin.
You followed your significant other to play tennis, which you have no clue how to, and came back with a damaged nose.
Tenis nasıl?
Tennis?
Üstelik lisedeyken tenis turnuvalarında tanışmışlar.
And when they were sophomores in high school they met at the tennis competition already.
Hem de çok iyi tenis oynuyor.
She's smart and plays tennis very well too.
Burası okulumuzun tenis sahası.
This is the tennis court.
O gün hastalanmadın, değil mi? Çok fazla tenis oynadın.
You didn't you get your body sore, on the other day you hit so many balls.
Saatlerce tenis oynamıştın.
You were at it for four hours!
Özellikle tenis kulübünde, sakın yayayım deme.
Don't go around spreading rumors all over the place either.
Tenis kulübünün 10. yıldönümü partisine gidecek misin?
Are you going to go the 10 year anniversary for the tennis club this week?
Öylesine, tenis kulübündeyiz ya! Bir sürü Sunbae de gelecekmiş.
It's pertaining to the cluband there going to be a lot of Sunbaes coming,
- O kız tenis kulübünden!
- You know that girl from the tennis club.
O da tenis kulübünden Sunbae'niz Kim Gi Tae.
He is also a member of the Tennis Club, Kim Gi Tae.
Tenis maçlarında sık sık karşılaşırdık.
I've met him often during Tennis matches.
Ne tenis kortlarında göründü, ne de restorandaki işinde.
He didn't show up at the tennis courts and even stopped part-timing at the restaurant.
- Tenis kıyafeti. Mars Yolculuğu.
Tennis Apparel.
Beyler, eğer gerçek bir tenis makinesi isyanı olsaydı savaşı kaybetmiştik. Oldu, bitti, gitti.
Gentlemen, if this had been an actual tennis ball machine uprising, we would've lost, game, set, match.
Bundan sonra gerçek tenis oynamaya ne dersin?
- You know, we could always play - on an actual tennis court.
Robby de tenis oynuyor.
Robbie is in T-ball.
Tenis.
T-ball.
Mesela tenis oynamak gibi.
Just like playing tennis.
Yok tenis oyuncusu.
- No, tennis pros.
Evine gelip bütün gün tenis izlemekten gına geldi artık.
I'm getting kind of sick of going to your house all the time and watching tennis.
45 dakika sonra tenis maçım var.
I'm playing tennis in 45 minutes.
Bayılacaksın. lucy orda yüzer tenis oynar
He would love that. And Lucy could swim or play tennis. Okay.
- Tenis oynadığını bilmiyordum.
I didn't know you played tennis.
Tenis kulübüne gitti demek ki.
Ahh, he went to the Tennis Club.
Tenis kulübünün her bir üyesine herkesin duymasını istediğim önemli haberlerim var.
Well, members of the tennis club...