Tiffany traducir inglés
1,459 traducción paralela
Tiffany'de pek bulunmaz.
You won't find many of them in Tiffany's.
Tiffany değil ama ucuz da değil.
You know, not Tiffany, but not cheap either.
Tiffany Stone!
Tiffany Stone!
Tiffany, muhasebeciyi arada onlara avans versin, çatı katındada bir yer ayarlayın.
Tiffany, call accounting and cut them an advance check and put them up in a penthouse.
- Tiffany, ona bir BlackBerry getir. - Peki.
- Tiffany, get him a BlackBerry.
Adım Tiffany.
I'm Tiffany.
Merhaba, Tiffany.
Hi, Tiffany.
Tiffany!
Tiffany!
Onu Tiffani'de Kahvaltı'nın sekiz matinesine götürmüştüm.
I took her to see an exhibition of 8 : 00 the Breakfast at Tiffany's at Paramount.
Tiffany, Lucas, biz çıkıyoruz. Lucas?
Tiffany, Lucas, we're leaving now.
- Tiffany.
- Tiffany.
- Tiffany'i de ne?
- What's a Tiffany?
Siz Kraliçe Tiffany olmalısınız.
You must be Queen Tiffany.
Tiffany, hayır!
Tiffany, no!
Ama sonra Kraliçe Tiffany bana vurmaya başladı, uçan kocaman dişlerin saldırısına uğradık ve işte buradayız.
But then Queen Tiffany started swatting, some massive flying teeth attacked us and, well, here we are.
Tiffany'den bana bir nişan yüzüğü almıştı.
He'd bought this ring from Tiffany's.
Sebep "Tiffany'de Kahvaltı" filmiydi.
It was "Breakfast At Tiffany's."
Buna inanamıyorum. Bu başımıza gelenler bir kabus olmalı.
Considering we went from Tiffany's to Target in one single night.
Tiffany, 7 numararlı masa bir diet cola iki de miller istiyor.
Tiffany, table seven needs a diet Coke and two Millers.
Tiffany, masaları hazırladın mı?
Tiffany, are your tables set?
Annem bana Tiffany ismini vermek istemiş.
My mother wanted to name me Tiffany.
Tiffany'de Kahvaltı başlıyor. Seyretmek ister misin?
'Breakfast at Tiffany's'is on.
- Tiffany'de Kahvaltı'yı seyrediyorum.
- What are you doing? - Watching'Breakfast at Tiffany's.'
Önümüzdeki hafta Amber ve Tiffany adında altı kızla... bir sıcak su havuzunda pina colada'mı yudumluyor olacağım.
This time next week, I'll be sucking down piña coladas in a hot tub with six girls named Amber and Tiffany.
- N'aber Brian?
Hey, Brian. Hey, uh, Tiffany...
Nasılsın Tiffany?
How you doin'?
Tiffany'nin numarasını vereyim.
Go upstairs. I'm gonna get you Tiffany's number.
Tiffany'yi arayayım.
I'm gonna be a lawyer.
Tamam, Tiffany'yi ara.
I'm gonna go call Tiffany. OK, go call Tiffany.
Gerçekten konuşman gereken kişi Tiffany.
The person you really should be talking to is Tiffany.
Tiffany, insanlara bunu yapamazsın.
Tiffany, you don't just do this to people.
- Kabul et, Tiffany dokuzuncu sınıftan beri Bobby'e ilgi duyuyorsun..
- Face it, Tiffany you've been crushing on Bobby ever since ninth grade.
Artık içmeyeceğin konusunda konuşmamış mıydık Tiffany?
Didn't we just talk about you not drinking, Tiffany?
Tiffany.
Tiffany.
Tiffany, yapma.
Tiffany, come on.
Tiffany?
Tiffany?
Tiffany, biliyorum sensin.
Tiffany, I know it's you.
Ben Tiffany değilim.
This isn't Tiffany.
- Tiffany seninle konuşmaya geldi mi?
- Did Tiffany come up to talk to you?
Ah, bu sıradan bir Tiffany lambası değil.
Uh, this is not an ordinary Tiffany lamp.
- Bu bir Tiffany.
- It's Tiffany.
Sonra, Aygır'la çıkmaya başladım ve herkes,... Breanna, Tiffany, Woody falan, herkes arkadaşım oldu, sonra da insanlar beni fark etmeye başladı.
And then I started going out with Horse and I became friends - with Breanna and Tiffany and Woody and... everyone. And then people started to notice me.
Bu, Amber Tiffany.
It's Amber Tiffany.
O Amber Tiffany, gidip öylece konuşamazsın onunla.
You can't just go up and talk to her. She's Amber Tiffany.
Amber Tiffany de vardı.
Amber Tiffany was there.
Gerçekten Amber Tiffany ile tanıştın mı?
Hey. So, did you really meet Amber Tiffany?
Sahilden sadece yarım mil kadar uzağız ve, karavan Tiffany mavisi.
We're only half a mile from the beach, and well, it's Tiffany blue.
Tiffany nasıI?
How is tiffany?
Tiffany bir telefon aldı. Bu aramızda kalmalı.
Tiffany received a call - This has to stay between us.
O kadar basit değil, Tiffany.
It's not that simple Tiffany.
Tiffany, bana makas ve tüy dökücü şeritlerden getir.
Tiffany, bring me scissors and depilatory strips.