Traveling traducir inglés
4,488 traducción paralela
Ta buraya kadar geldiysen, belki de sorun teşkil ediyordur.
You traveling all this way makes me think maybe that's a problem.
Varacak bir yerin olmadan mı yola çıkıyorsun?
You're traveling aimlessly?
Adam elinde İngiliz anahtarıyla mı uzaylı dünyalar arasında gidip geliyor?
That guy's traveling back and forth between alien worlds with a wrench?
Bu onun Bangkok yolculuğunun kaydı ama pasaportu Gümrük'ten hiç geçmemiş.
There's a record of him traveling to Bangkok, but his passport never cleared Customs.
Zamanda geri gitmek gibi.
It's like traveling back in time.
Anunnakiler, insanlara Nibiru için geldiğini söyledi ve insanlar Niburu'nun bir yıldız olduğuna inandılar, bir kapı ve yıldız geçiti açılıyordu, Anunnakiler tam olarak da yıldız geçitleri ve solucan delikleri arasında seyahat ediyordu.
The Anunnaki said that they came from the Nibiru, and they believe that Nibiru is a star, a gate, and a crossing place, opening up the possibility that the Anunnaki are actually traveling the stars through star gates and wormholes.
Andrea'cığım son bir kaç aydır dünya seyahati yapıyor ama şükran gününü annesiyle geçirmek istedi.
My Andrea's been traveling for the last few months but she wanted to spend Thanksgiving with her mom.
- Çatılardan kuzeye doğru gidiyor.
- She's traveling north on the rooftops.
Emin ki, çok para kazanıp, çok gezmiş sözleşmeler ve bir çok şey imzalamışsınızdır.
Hey, you know, I'll, I'll bet you could make a lot of money traveling around and signing at conventions and stuff.
Sedona A 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ve 28 yaşındaki garson Salt Lake City - hem için bir yıl boyunca eksik ve hem de yalnız seyahat.
A 19-year-old college student from Sedona and a 28-year-old waitress from Salt Lake City- - both missing for over a year and both traveling alone.
Yalnız başına gezen küçük bir kız.
A little girl traveling alone.
Beraber seyahat ettiğin dişi şeytana mesajımız var.
We've got a message for that she-devil you've been traveling with. Alice?
Geziyor da.
And traveling.
- Başkalarının köpeğini yürüyüşe çıkaran insanların Polaroid fotoğraflarını çekerek ülkeyi bir uçtan bir uca dolaşıyorum.
I'm traveling cross-country taking Polaroid pictures of people walking other people's dogs.
Teğmenin buldukları geçen yüzyıldan kalma gezgin karnavalların bilet koçanı.
Anything of use? All the lieutenant's found so far are ticket stubs from traveling carnivals from the last hundred years.
En değerli oyuncu olduğu için steps yapmış olmuyor mu yani?
Oh, so that's not traveling'cause he's the MVP?
Hele bir evlenin, tüm işlerimi size devredeceğim ve dünyanın uzak yerlerine seyahate çıkacağım.
Once you guys are married, I'll hand over all my business to you, and just go on traveling the remote places of the world.
Altımızdan bir liman yunusu sürüsü geçiyor!
We are traveling through a porpoise school!
- Bana biraz para verirsen...
If you fund my traveling, I can find her...
Mandrake, Gonca'nın peşine düşecektir ama yalnız bir Yaprak Adam dikkatini çekmez.
Mandrake will be looking for this Pod... but he won't be looking for a Leafman traveling alone.
Kötü bir seyahat arkadaşıyımdır.
I'm a miserable traveling companion.
Görüyorumki tatile bir küçük kız ve iki- -
And you are traveling with one little girl and two... - Big girls.
Üç gün içerisinde, pek çoğunuz benimle beraber Pensacola'ya seyahat edecek. Olimpiyat seçmeleri için.
In three days, several of you will be traveling with me to Pensacola to participate in the Olympic trials.
Bunu size söyleyen Arap, sizinle yolculuk edecek mi?
- The Arab man who told you this, is he planning on traveling with you?
Bobby, unvanın peşinden gitseydi 3 yıl boyunca dünyayı gezerek turnuvalar yapmak anlamına gelecekti.
If-if Bobby were to go for the title, it would mean traveling around the world playing tournaments for three years.
- Kim yolculuk ediyor?
Who's traveling?
Ailem sürekli seyahat ederdi, ta ki buraya gelene kadar.
My family was always traveling, until we came here.
İyi. Bir şikayeti yok.
He's traveling good.
Evet dostum, iş yerini satılığa çıkarıyorum.
Puttin'the business up for sale. Me and Tina are gonna do some traveling.
Bu bazı insanlar için seyahat etmek olabilir.
For some people, it could be traveling.
- Yol parası.
Traveling money.
Bu olay havada yaşanmasaydı iki saniyede adamı bulurdum. Ama havadayken ve saatte 500 mille yol alırken çocuğun telefonunu saptayamıyorum.
If it was on the ground, I'd catch him in two seconds flat, but up here, traveling at 500 miles an hour, I can't track his phone.
İki beyefendi birlikte seyahat ediyorlar.
Two gentlemen traveling together.
Sen de benim ilk tercihim olacak bir yol arkadaşı değilsin ama bu aptal evden gitmek için en iyi ihtimalim sensin.
You're not exactly my first choice for a traveling companion either but you're the best bet I have to get out of this stupid house.
İçip geziyorduk filan...
We've just been like drinking and traveling and stuff.
Yola çıkacaksak şimdi tam zamanı.
If we're traveling, now's the time.
Reverend Stone'un, Traveling Salvation Programı.
Reverend Stone's Traveling Salvation Show.
O kadar çabuk gidiyorsun ki kuşları tamamen gözden kaçırıyorsun.
You'll miss the birds completely You're traveling so fleetly
Iyi gezdiniz bu aksam.
Sure are doing some traveling tonight.
Ayrıca yolculuğa çıkıyorum. Miami'ye oradan Bahamalara gideceğim.
Plus, I'm traveling to Miami and the Bahamas.
Yanınıza pek bir şey almamışsınız bay Smith.
You're traveling light, Mr. Smith.
Daireler çizerek dolaşıyormuşuz gibi hisseden var mı?
Does anybody else feel like we're traveling in circles?
Bilinçaltının derinliklerine iniyoruz, Michael.
We're traveling deep into your subconscious, Michael.
Çünkü günlük 256 km yol 4 ila 6 saat arası araba kullanmak demektir.
Because traveling 256 km daily.. ... Is 4-6 hour long drive.
Seyahatleri severim.
I like traveling.
Seyahat etmek kadar keyifli bir şey daha olamaz azizim.
Charles, nothing is more pleasant than traveling.
Hayalet ayı efsanesi 100 yıl öncesine dayanır. Azman ayının bir gezi şovunun parçası olduğu zamanlara.
The legend of the ghost bear begins 100 years ago when a monstrous bear was part of a traveling show.
Bizim Mars'ta ve Ay'da yaşam aradığımız gibi
Just like we are traveling to moon and mars in order to reach them
Ailemle otobüste yolculuk ettiğimi söylüyor.
It says me with my parents traveling in the bus.
Bu arkadaşım Mahia, Amerikalı, arkadaşları ile birlikte seyahat ediyorlar.
Sammy, this is, uh, my friend, Maya. She's traveling with her friends from America.
Okyanusların ötesine... seyahat etmek,
Traveling...