Tutkulu traducir inglés
1,386 traducción paralela
Biz kanıtlayacak çok şeyi olan tutkulu bir birimiz.
We're an ambitious young squad with everything to prove.
Bence tutkulu müşterilerinin sayısını birkaç tane azalt.
I guess you're gonna have to take on a few less desirable clients.
Biliyor musun, kim tutkulu ve bağlı ve blah blah blah -
You know, who's committed and passionate and blah blah blah -
Yani o alanda tutkulu bir bağ kurmakta zorlanmıyorsunuz ama...
So it seems engaging passionately is comfortable in that arena but not so in other areas.
Tutkulu mu?
Passionate?
En çok değer veren, tutkulu...
One of the most caring, passionate...
Eğer çarşafımı çıkarırsam, tutkulu bir şekilde sevişebilir miyiz?
If I took my burka off, do you think we might make passionate love?
Gerçekten de ilk tutkulu cinsel uyanışımda bekaretimi güzel hizmetkarımız Isabel'e verdim.
In my first really passionate sexual awakening, I did in fact lose my virginity to our beautiful housekeeper, Isabel...
Aşığın tutkulu bir savunma yapıyor.
Your lover makes a passionate plea
Biz öldükten çok sonra yabancılar adımızı duyup kim olduğumuzu ne kadar cesur savaştığımızı, ne kadar tutkulu sevdiğimizi merak edecek mi?
Will strangers hear our names long after we + IBk-re gone and wonder who we were how bravely we fought how fiercely we loved?
Tutkulu ilişkilerle ilgilenmeye alışığım.
I'm used to handling red-hot affairs.
- Sınırsız, tutkulu.
- It's relentless, it's obsessive.
Sevimliden öte tutkulu olmam gerekiyor.
I have to be more than charming, I've got to be passionate.
Yazılmış en zengin çalışma. Ve neşeli ve tutkulu. Ve de oyunculuk.
None of the rich studies in... in wit and... and charm, passion and hysteria of the French, and the, uh... and the Venetian theaters.
Bu da o tutkulu şema.
Here is a fragment of that ambitious chart.
Evet, çeyrek finallerde Tom Cavendish'e karşı şanslıydım, ve daha iyi odaklanarak... daha tutkulu oynadım, şey...
Well, I had a bit of luck against Tom Cavendish in the quarters, and I played a more focused game... passionate game, uh...
Ben derim ki ya tutkuya sırtını dön ya da daha tutkulu başka bir şey bul.
I say turn your back on temptation or substitute something more tempting.
Tutkulu!
Passionate.
Tutkulu, ve ikimiz de bunun ne kadar cezbedici olduğunu biliyoruz.
She's got a crush, and we both know how nice that is.
Ben tutkulu biriyim, o yüzden seks benim için çok önemli.
I'm a very passionate person, so sex is very important to me.
- Karın da tutkulu.
- Your wife is passionate.
Konuşmanın başında tutkulu olduğunu anladım.
I knew you were passionate once we started talking.
İkiniz de, çok, ama çok tutkulu kadınlarsınız.
You know, you're both very, very passionate women.
Çok tutkulu.
She's passionate.
Ben de eve gidip, parlak ve... tutkulu bir seks yaparız diye düşündüm.
So I was thinking takeout and unbridled, passionate sex.
Senin gibi tutkulu bir adamı polisi temsilen kullanabiliriz.
We can use an ambitious man like you representing the constabulary.
Hoş bir öğrenci, bir oyuncuya karşı çok tutkulu görünüyor.
One cute student is quite passionate about a player.
O gözü dönmüş, tutkulu, korkak bir herif.
He's a desperate, ambitious, frightened guy.
Tutkulu dudaklarım yakıcı... ve...
My burning lips of passion... And...
Çok tutkulu bir tip, ben karizmatiklerden hoşlanırım.
No way! He's way too passionate-like. I like a cool-like guy.
Ne tutkulu öpüyor.
She is kissing with passion.
Ve sen şimdi eskisinden daha tutkulu olursun.
And you become ever more passionate
Çünkü hamile kadınlar canlı, tutkulu ve seksidirler.
Because pregnant women are about life, abundance, and sex!
Jenny ve benim tutkulu bir ilişkimiz var, ama şu aralar sadece entellektüel boyutta, oldu mu?
Jenny and I have a passionate relationship, but, uh, currently it's purely intellectual. Okay?
Hareketli, tutkulu.
Restless, passionate.
Tutkulu bir aşk yaşamış olsakta...
But we have made massively violent love.
O tutkulu bir adamdı ve hayvanlarla çalışmayı severdi. Bazı hayvanlarla çalışmayı daha çok severdi.
He was a passionate man, and he liked to work closely with the animals, too closely, some said.
Tutkulu.
Passionate.
Yetenekli, tutkulu ve hırslısın. Ayrıca arkanda 1. sınıf bir yönetmenin desteği var.
You've got talent, passion, ambition, and if I may add, the backing of an A-list director.
Hatta her ne kadar rahatsız edici bir görüntü olsa da bu, nefret kurbanı olmuş her gay adamın haklı tepkisidir. Dolayısıyla da bu, tutkulu ve tavizsiz bir sanat eseri olarak görülebilir.
In fact, I'd argue that disturbing as these images may be, they are a legitimate expression of every gay man's outrage at... at being victimized, and therefore can be justified as a... a passionate and uncompromising work of art.
Herkes bilmeli ki dün gece Elliot Reid ve ben bir buçuk saat süren tutkulu bir sevişme yaşadık.
Everyone should know that last night, Elliot Reid and I made passionate love for a good hour and a half.
Jordan, sen önceden kestirilemez, tutkulu bir insansın ve her gün bana meydan okuyorsun.
You are an unpredictable, passionate person and you challenge me each and every day.
Dünyalarınızı paylaşmazsanız, en tutkulu ilişki bile soğur mu?
I couldn't help but wonder. Without sharing your worlds... can even the hottest relationship stop cold?
Ama tutkulu herkes yazabilir.
But anyone with passion can write.
Çok tutkulu bir adam.
He's a very passionate man.
Dinleyin, bunda ne kadar tutkulu olduğunuzu biliyorum... bu ilaç sizin bir çeşit Kutsal Kadehiniz, ama
Listen, I know how passionate you are about this this drug is sort of your Holy Grail, but...
Onun bir şeylerle tutkulu bir biçimde ilgilenmesini istiyorum.
You know, I just wanna see him passionate about something.
İki yıl önce Amandari'deki o tutkulu günü yad edelim.
She will be arriving shortly. Looking forward to it? Smile a bit more.
Müzik tutuşturuyor geceyi Tutkulu bir ateşle
The music ignites the night With passionate fire
Anlayışlı olmalıyız. Tutkulu olmalıyız.
We must use understanding and compassion...
Tutkulu insanlarız, şehvet kanımızda var.
We're passionate people ; it runs in our blood.