Umutsuzluk traducir inglés
515 traducción paralela
Düşmanın topraklarında - umutsuzluk içinde kayıp, çaresizce üşümüş ve korkunç derecede aç bir şekilde...
In the enemy's country, hopelessly lost, helplessly cold and horribly hungry.
Hep aynı umutsuzluk
Always the same hopelessness
Ve sonra, umut ve yaşamın, umutsuzluk ve ölüme karşı zaferinin habercisi Ave Maria'yı işitiriz.
And then we hear the Ave Maria, with its message of the triumph of hope and life over the powers of despair and death.
Umutsuzluk şu an üzerimizde ama bunu da atlatacağız. İnsanlığın ilerlemesinden korkanlar ezilip gidecekler.
The misery upon us is but the passing of greed, the bitterness of men who fear the way of human progress.
Güzel fakat umutsuzluk derecesinde yetersiz bir amatör olan Bayan Susan Alexander dün gece yeni Chicago Opera Binası'nın açılışında bir...
"Miss Susan Alexander, a pretty but hopelessly incompetent amateur... "... last night opened the new Chicago Opera House...
Bu çocuksu aptallık, umutsuzluk denizinde bizim için bir sandaldır.
This childlike stupidity is a raft for us..... in a sea of despair.
İçinde umutsuzluk kalmasın.
Keep no desperation inside.
Aslında hiçbir şey sürmez. Ne mutluluk, ne de umutsuzluk.
Nothing lasts, really - neither happiness nor despair.
Umutsuzluk.
Despair.
Umutsuzluk mu?
Despair?
Izdırap ve umutsuzluk dolu bir hayata mı?
Back to a life of misery and despair?
Daha sonra umutsuzluk çökerdi.
Then there was despair.
Umutsuzluk uyuşturucu gibidir.
Despair is a narcotic.
Bende de Umutsuzluk Zümrütü var.
I have the Hopeless emerald.
Ve onunla birlikte, gençliğimi de. Umutsuzluk artık benim meyvem olmuştu.
And with it, I left my youth which had promised so much, and whose only fruit has been despair.
- Umutsuzluk için de söylüyor.
- She sings from despair.
Ve umutsuzluk.
And despair.
Neden bu umutsuzluk? - Yeni bir hayat için bu umut fazla.
Too much hope for a new life.
Bu yunanca kelime, yazarı derinden etkiledi. Bu suç ve umutsuzluk izini, eski kilisenin duvarlarında hangi acı çeken ruhun bıraktığını merak etti.
The word made the author wonder what kind of tortured soul would want to leave behind this kind of infamy and crime on the old cathedral.
Anılan devirden beri onlar dağlara baksa da her nerde olursa olsun, açlığın en kötüsünü umutsuzluk ve karanlıkta kaybolmayı bilen insanın bedeni burda, bu mahkeme salonunda zindana, ateşe ve kılıca rağmen hâlâ yaşıyor.
... as they would look to the mountains whence cometh our strength. From time remembered, wherever man's body has known hunger and oppression, lost in darkness and despair, and here, here in this courtroom living still, in spite of dungeon, fire and sword...
ona umutsuzluk vermemeliyiz.
I can't have her despondent like this for the operation.
Umutsuzluk ve umut.
Doubt and faith.
"Umutsuzluk içinde çırpınarak, başkanın karısından..." "... randevu alması için senatöre yalvardı. "
Grasping at straws, she pleaded with the senator to make an appointment for her with the president's wife.
"Bir cezaevi, altındaki ateşin kin ve öfke ile canlı tutulduğu..." "... koskocaman bir umutsuzluk kazanıdır. "
A prison is a vast boiler of despair, stoked by hatred and anger.
Umutsuzluk...
Despair...
Bunu umutsuzluk veya çaresizlikten dolayı söylemiyorum.
I do not say this out of bitterness or despair.
ama aşk bir gün umutsuzluk getirmeli
But love must bring Despair one day
Evlerine geri dönemezler ve umutsuzluk içindeler.
They can't return home and are desperate
Dünya, umutsuzluk ve acı içinde yaşıyor ancak kendini adamış bir kaç kişi tarafından en azından ayakta tutuluyor.
The world lives in pain and despair... but is at least kept alive... by a few dedicated men.
Umutsuzluk ve bunalımla mücadele etmelisin.
Fight against despondency and depression.
Umutsuzluk.
Despair...
Kod kelimeleriniz ise ; " "Umutsuzluk zamanı geçmişte kaldı".
Your code words will be : "Now is the winter of our discontent".
"Umutsuzluk zamanı geçmişte kaldı".
"Now is the winter of our discontent."
Biraz umutsuzluk.
A bit of despair.
Bu bana umutsuzluk veriyor.
Nothing. I'm desperately happy.
Son iki dansçı bir sağa bir sola giderek, tökezleyip topallayarak, ayılıp bayılarak umutsuzluk ve yenilgi denizini geride bırakıp zafere ulaştığı zaman.
Only when the last two dancers stagger and sway, stumble and swoon, across the sea of defeat and despair to victory.
Bu zor zamanlarda yollarımızda yorgun argın yürüyen umutsuzluk girdabındaki zavallı mültecileri düşünüyorum.
In these difficult times, I think of the poor refugees, who, in the depths of despair, trudge across our roads.
Büyük umutsuzluk hissediyorsun.
You feel great despair.
Burası acılanmaya uygun bir omuz umutsuzluk anında tutulacak bir el kalbini dökebileceği bir kap.
This is a shoulder for the grieving a hand to be gripped in despair a vial to pour one's heart into.
İçimde bu umutsuzluk varken mi?
With the despair that I have in me!
Suçla tabi, anca bunu yaparsın. ... umutsuzluk okyanusunda kaybolan ufak bir kabahatten ne çıkar ki?
To bitterness and drink, and doing mean things.
Bu intihar, doğru kelime mi bilmem,... ne umutsuzluk, ne çaresizlik ne de umutsuzluk belirtisidir.
This suicide if such a term is appropriate... Will not any sanse reflect despair... or helplessness or holessness.
Öfkemi çaldı ve bana umutsuzluk verdi
Rob me of anger and give me despair
Sizsiz, bugün umutsuzluk içinde olurdum.
If you weren't here with me, I would be in despair.
Ama umutsuzluk herkes için değildir.
But not the same despair.
Umutsuzluk yüzünden mi?
Is it because of despair?
Bir yavru kavurucu sıcağa doğru körü körüne yürümeye başlıyor ve ebeveynleri umutsuzluk içinde seyretmekten başka birşey yapamıyor.
One little one begins to walk blindly away into the searing heat and his parents can only look on in despair.
Ülkedeki bütün bilginler umutsuzluk içinde.
All the wise men in the land are in despair.
Umutsuzluk içindedin, hatta intiharın eşiğindeydin.
You were in despair, almost suicidal.
Bu tablo ve onun Umutsuzluk diye bilinen eseri sanatçının belirgin olmayan, anlamsız profilini yansıtır. Fırça darbeleri ve renk çalışmaları arasında büyük bir kopukluk olması Norveç Basını tarafından, Korku veren fütüristik sanat saçmalığı denilerek ağır eleştiriler alır.
But this canvas and his work known as Despair with the artist's featureless and blank profile its large disconnected strokes of heavy colour running over each other are heavily attacked by the Norwegian press as
Ama bütün bir hafta boyunca sebatla bağlı kalınan böyle kararlar... bir umutsuzluk anında bozuluverir.
But such resolutions, steadfastly held for a whole week are abandoned in a few moments of despair.