Unreal traducir inglés
617 traducción paralela
Yaptığı manevralar gerçek dışı.
Those maneuvers he's pulling are unreal.
Üçümüz gerçekdışı bir şey yaşıyoruz, doğa ile dalga geçiyoruz.
We're unreal, the three of us, trying to play jokes on nature.
Her şey gerçek dışı görünüyor, ayrıca heyecanlıyımda.
It all seems so unreal, but I'm excited, too.
-... gerçek dışı gibi.
- It's unreal, isn't it?
Soğuk ve gizemli!
Cold and unreal.
Bu çok inanılmaz. Tüm bu insanlar burada dans edip iyi vakit geçiriyorlarken.
It's so unreal, all these people dancing.
Sahte ışık, karanlık ve gölge ve türlü türlü korkutucu...
Unreal light, darkness and shadows and all sorts to be afraid of...
Ben gerçekten uzaklaştığım halde o olduğu kadar gerçek ve neden hayalet bir yaşam sürdüğümü merak etmeye başlıyor.
She is so real that I become even more unreal and start wondering why I live my ghost life at all.
Bir şekilde hepsi gerçek değilmiş gibi görünüyor.
It all seems so unreal somehow.
Gerçeği gerçek olmayandan ayırt edemediğim bir duruma geldi.
It got so I couldn't tell the real from the unreal.
Gerçek olmayan, bana daha gerçek geliyordu sadece.
Except that the unreal seemed more real to me...
Ondan önce olanların hepsi rüya gibi.
Everything before that seems unreal.
Şaşırtıcı ve gerçek olmayan bir akıma kapılıp büyülenmişti.
He'd been caught in an exciting, unreal current.
Rüyadan daha düşsel olabileceğini
More unreal than a dream
Bu akşam her şey inanılmaz görünüyor.
Everything seems unreal tonight.
Etrafımdaki şeyler, piyano, bastığım yer, gerçekten de var mıydı?
Was what surrounded me, the piano and the floor, unreal?
Bu gerçek değil, inanın bana.
It's unreal, believe me.
Ve bu muhtesem, gerçek dışı orta yerinde Maria vardı. Bazı yönleriyle hepimizden daha çok gerçek dışıydı.
And in the middle of all this fantastic unreality was Maria... more unreal, in a way, than any of it
Seni o kadar çok hayal ettimki, bunların uzun zaman önce kurduğum bir düş olmadığına inanmak çok zor.
You have been unreal to me for so long it is hard to believe that all of this is not something I dreamed a long time ago
Daha önce gerçek değil miydi?
Was she unreal before?
Şu anda her şey düş gibi, sen bile.
All of this looks a little unreal, even you.
Bu ıssız denizlerde gerçek olmayan bir şey seni beklerdi.
Something unreal about this waiting out here on a deserted sea.
Sizinle beraberken ne kadar uzak görünüyor bu.
How unreal that is in your company.
Daha önce kimsenin görmediği gerçekdışı bir şey.
Something unreal, something never seen by anyone before.
Buraya gelince, yolculuğumuzun tuhaf dehşeti gerçekliğini yitirdi.
Now that we are here, all the strange terrors of the voyage seem unreal.
Onu hiç görmedim bile, bana göre o gerçek değil, yok öyle biri.
I've never seen him, to me he is unreal, untrue
Gerçek dışıydı, bence.
It was unreal, I thought.
Tamamıyla gerçek dışıydı hepsi.
It all seems so unreal.
Film kişinin gerçek olmayana gerçek görüntüsü vermesine olanak tanır.
Afilm permits one to give the appearance of reality to that which is unreal.
"Gerçek olmayan" derken kastettiğin?
What do you mean by "unreal"?
Hayal olan, oyuncular ve gerçek olan filmi sahneye koymaktan ibaret.
The unreal are the actors, and the reel nothing more than a thing to put film on.
Belirsizlik içinde, düşsel bir geçmişte insanlar sessizce, gelişigüzel ve kimse bilmeden ölür ; diğerleri de görevlerini yerini getirmeye devam eder. Görmeden, çamur içinde çiğnenmiş cesetlerin üzerinde yürüyerek.
In the vague, unreal background, people die, silently, casually anonymously, as others perform their duty victims trampled into the mud, over whom she walked, unseeing
Sanırım bu çok gerçekdışı olduğu için.
I think it's because it was so unreal.
Taşra hayatının buradan uzakta olunca gerçek görünmediğini ama geri dönünce, uzun yıllar sonra olsa bile,..
That provincial life seems unreal when you're away... But when you return, even after many years... you're thrown back into it
Gerçekdışı dahi olsa, daha geniş bir bakış açısı kazanmam gerekiyor.
I must regain a broader perspective, even if it's unreal.
Gerçek olmayan bir eylem bu.
It's an unreal action.
Hiç kimse de bunun gerçek olup olmadığını, sen içten misin yoksa yapmacık mısın diye sormaz.
No one asks if it's real or unreal, if you're true or false.
Sonuç büsbütün gerçekdışı oldu.
So the conclusion was unreal.
Gerçek değil.
Unreal.
Her şey çok hayaliydi, anlamsız.
Everything is unreal, meaningless.
Gerçek olmayan bir durum gibi ama bu acı gerçeğin kendisi.
In the midst of what seems so unreal, a harsh reality.
Tüm bunlar gerçek değil.
All of this is unreal.
Mermilerin gerçek olmadığını biliyorum, o nedenle de zarar veremezler.
I know the bullets are unreal, therefore they cannot harm me.
Mermiler gerçek değil.
The bullets are unreal.
Yüzlerce genç cesur ve kahraman insan savaşıp ölür bu ulaşılamayan ve gerçek olmayan şey uğruna.
Hundreds and hundreds of young heroes fight and die for that inaccessible and unreal thing.
Dehşet verici bulduğum şeylerden biri de Pétain destekçisi insanların çıkıp Direniş için ne yaptıklarını söylemeleri oldu.
Sometimes, it's unreal. "Oh Mr. Gaspard, " if only you knew what we did, what I did for the Resistance... " Go ahead, pal, tell me all about it.
İnanılmaz. İnanılmaz!
unreal, unreal!
" madde gerçek olmayandır ve geçicidir...
" Matter is the unreal and temporal.
Benim gerçekleşmeyen her rüya kadar gerçekdışı olmamın sebebi de bu.
Nobody does. That's why I'm as unreal as every other dream that didn't come true.
Gerçek dışı maskara, defol!
Unreal mockery, hence!
Ne demek istiyorsun?
What do you mean, unreal?