Uzayda traducir inglés
1,947 traducción paralela
Neyse ki, uzayda kimse bu kaderle karşılaşmadı.
Luckily, no one in space has ever suffered this fate.
Bu boyutta bir delme etkisi, uzayda felakete yol açan bir olay meydana getirebilir.
An impact of this size would be a catastrophic event in space.
Ancak uzayda olan felaketler uzaya çıkarken ya da uzaya dönerken yaşanan kazalarla karşılaştırıldığında daha önemsiz kalıyor.
But the disasters that have happened in space... still pale in comparison... to the disasters of getting into space and returning.
Mars'ın ötesine şu anda yıllar içinde gittiğimiz yolculuklarda uzayda sıkışıp kalma ihtimali çok daha büyük olacaktır.
As we venture to Mars and beyond... with journeys lasting years at a time... the chances of becoming stranded in space... will become much greater.
Fakat diğer parçacık evreni, bizimkinden görünmeyen fazladan bir boyuttaki uzayda.
But there are other branes in the universe, separated from us by an additional unseen dimension of space.
Einstein in evreninde uzayda sabit durduğunuzda zamanda kesintisiz, gelece doğru seyahat ediliyor ve zamanda sabit bir hızla seyahat ediyorsunuz.
In Einstein's universe, when you sit still in space, you travel through time, you travel into the future, and you travel through time at a fixed speed.
Aslında uzayda ışık hızı ile hareket edemezsiniz, bu yapamayacağınız bir şey.
Actually, you can't travel through space at the speed of light, that's what you can't do.
Biri bana göre hareket ettiğinde, uzayda hareket etmek için, uzay zamanı geçmek için kullandıkları ışık hızının birazını kullanırlar.
When someone moves relative to me, they use some of their speed of light through space time to move through space.
Uzayda hiçbir kuralın olmadığını biliyor muydun?
Did you know that in outer space, there are no laws?
Sen ve ben uzayda evlenebilir miyiz?
Briggs : Could you and I be married in outer space?
Zamanı durdurabiliyorum ve uzayda gidebiliyorum.
I can stop time, and move through space.
Uzayda süzülen, o göz alıcı küreler?
The beautiful spheres gliding through space?
Nebula... Gazlardan oluşan ve uzayda asılı kalan engin, parıldayan bulut kümesi.
Nebula vast glowing clouds of gas hanging in space.
Uzayda asılı kalan, parıldayan bulutlar bir zamanlar Güneşimize benzeyen bir yıldızdın etrafını sarmalamışlar.
Luminous clouds, suspended in space encircling what was once a star like our own sun.
Yani, eğer karanlık madde varsa, bu ; uzayda boş bir noktanın bile olmadığı anlamına geliyor.
If dark matter does exist it means there's no such thing as empty space.
Bu galaksinin uzayda dönmesi gerekiyor, fakat bir şey ona engel oluyor. Görünmez, çok güçlü bir şey. Karanlık Madde.
This galaxy should spin off into space, but something is holding it here something invisible, powerful, dark matter
Uzayda daha ileri gitmek, zamanda da daha geri gitmek demek.
Further through space, and further back in time
Kanocu ne kadar güçlü olursa olsun, aşağıya doğru gidecektir. Uzayda da aynısı olur.
The Flame nebula.
Dev radyo teleskopları uzayda bu sinyalleri alır. Anten açısal ve yükseklik bakımından hareketli olacaktır.
In the extreme heat and turmoil of the explosion, heavier elements are forged.
Işık uzayda milyonlarca kilometre yol kat ederken yıldızın kendisi ölür.
LEE Chun-hee While the light is taking a million light year traveling in the space, HAN Ji-hye the star itself dies leaving its own light.
Her gün, uzayda yürüyen astronotun uzay yürüyüşünü gerçekleştireceği noktaya gitmesini sağlayan kola astronotu koymak gibi görevleri yapmak için robot kolu kullanıyorum.
Every day, I operated the robotic arm... to help by putting one space walker... at the tip of the robot arm to move him to the location... that he needs to do space walk activities.
Şimdi bunu gerçekten uzayda deneyeceğiz.
Now we're going to try it out for real.
Kendini uzman Soyuz pilotu Yuriy ile bir buçuk yıldan fazla uzayda kalmış adam olan Sergei ile ya da Deniz Kuvvetleri komutanıyla bir tutarsın ve işinin olumlu yönlerini görürsün.
Put together an ace Soyuz pilot like Yuri... Sergei, a man who's already logged more than a year-and-a-half in space... and a Navy SEAL for a commander... and you've got the right stuff for the job.
Burada olduğumuzu düşünüyordum da... Yaşam destek ekipmanı kılavuz ve yol gösterici istasyonu uzayda hareket ettirecek, kontrol edecek jetler var.
I was thinking we were here.... lt has life-support equipment... guidance and navigation... jets to control the station, to move it around in space.
Uzayda nasıl duş alırsınız ve su kullandığınızda su nasıl akar?
How do you take showers in space, and if you use water... how does the water flow?
İnsanlık araştırmaları faaliyetlerimiz, uzayda insan vücuduna ne olduğunu ortaya koymak için yaptığımız insan deneylerine mükemmel bir kaynak teşkil edecektir.
The human research facility will be an excellent source... for performing human experiments to make sure we understand... what happens to the human body in space.
Uzayda çalışmak tüm insanlığı birleştirir. Sanırım aslında birçok ülke uzay istasyonu için çalışıyor kendi tarihi ve kültürel birikimlerini de istasyona taşıyorlar.
Working in space really makes people bond... and I guess the fact that many countries... are working on building the space station... is bringing the culture and history of each country in the space station.
Bütün bu şeyleri binlerce kilometre uzakta farklı ülkelerde, farklı sistemler kullanarak üretebiliyor olmak ve beraber bunları uzayda bir araya getirmek ve de bunlarla çalışmak benim için gerçekten olağanüstü.
It's remarkable to me that we've been able to build these things... thousands of miles apart in different countries... using different systems... and put them together in space, and for them to work.
Uzayda 3 boyut vardır, Bunu biliyoruz.
Space has three dimensions, we all know that.
Düz ve yassı gibi görünen bir uzayda yaşamaya alıştığımız için... bunu canlandırmak çok zor.
It's difficult to represent it since we are so used to living in space which appears to be straight and flat.
Merak ettim de, eğer dünyamız uzayda seyahat halinde olan bir toz tanesi olsaydı, bunu nasıl anlardık?
Hey. You know I just wondering If our world were, say, a tiny speck floating through space, how would we know?
Sanırım uzayda dolaşan bir toz tanesinde yaşıyoruz.
As if we were a speck floating through space.
- Mürettebatımı cesurca uzayda...
That is a prescription. - I got brave...
Uyan artık Luna. Buraya sadece uzayda patlar mıyız görmek için gönderildik.
Wake up, Luna... the only reason why we are here is to to see if we explode in space.
- Uzayda mısın?
In space?
Buradan ayrılmazsak, uzayda kalacağız!
If we don't get out of here, we'll be left behind in space!
Neurinolar yeni tedavilerin uzayda denenmesini istiyor.
The Neurinos wants the new treatments to be tested in space.
Uzayda yeterince yer var!
There is plenty of space out in space!
Sürüş sahasına gidip uzayda sanal bir yarış yapmaya ne dersin.
So let's go to over the driving range and had a view of virtual race in the space.
Bu sorunu halletmeye çalışmaktansa herkesin uzayda kalması daha kolay olacak.
Rather than trying to fix this problem it will be just easier for everyone remain in space.
Madem olay uzayda geçiyor, Skeeto aptal bir uzaylı gibi konuşmalı.
Hey, since it's outer space, Skeeto should talk like a goofy alien.
Bu adanın eşsiz özellikleri, Dharma girişiminin hem uzayda, hem zamanda benzersiz deneyler yapabilmesini sağlayan bir tür Casimir etkisi yarattı.
The unique properties.of this island have created a kind of casimir effect, allowing the Dharma Initiative to conduct unique experiments in both space and time.
İlk gösterimizde deneğimizi, dört boyutlu uzayda 100 milisaniye ileri taşımaya çalışacağız.
"In our first demonstration... " we will attempt to shift the test subject "100 milliseconds ahead in four-dimensional space."
Güneş uzayda kendi etrafında bir şekil oluşturuyor.
The sun makes a shape around it in space.
Elma uzayda oluşan eğrileri takip ediyor.
The apple follows the curves made in space.
Uzayda nasıl sıçıyorsunuz?
How do you crap up there?
Tavşan kaç tazı tut oynuyoruz, ama uzayda.
It's gonna be fun on a bun, in space.
- Yani uzayda.
- So he lives in space.
Uzayda uçuşan ve yaşayacak bedenler arayan birçok ruh var.
I mean, up in space you got all these souls flying around looking for bodies to live in.
Kötü rüyaları olmasa, bir ceviz kabuğuna koyup kendimi sonsuz uzayda bir kral farzedebilirdim.
I could be bound in a nutshell, and count myself a king of infinite space, if it had not bad dreams.
Uzayda uçuyorum.
I could slam dunk in space.