Uğraştım traducir inglés
4,173 traducción paralela
Bana astronot olmak istediğini söyledi ve ben bunun için dün gece 3 saat uğraştım o minicik, küçücük uçuş kostümüne parçalar diktim.
She told me she wanted to be an astronaut, and that's why I spent three hours last night sewing patches on a little, tiny flight suit.
Geçmiş müzakere stratejileri için uğraştım.
I've tried that strategy in past debates.
Pederi gücendirmemek için çok uğraştım ama...
I was trying really hard not to offend your minister...
Çok uğraştım.
I tried so hard.
Düzeltmek için çok uğraştım. Onlar için...
I've come too far for this, for them.
Bu pasta için saatlerce uğraştım.
I worked hours on this cake.
Gümrük memurlarından daha kötü adamlarla uğraştım.
I've dealt with scarier guys than customs officials.
Boş yere mi uğraştım o kadar?
I did all that for nothing?
Unutmak için çok uğraştım.
I've tried so hard to forget.
Dip boyam geldiydi İsmail abi. Onunla uğraştım yani.
My roots needed a fix, Ýsmail Abi.
Uğraştım, sen de duydun.
I tried.
Hayatım boyunca senin gibi pisliklerle uğraştım.
I've put up with shits like you for most of my life...
Ama onlar için epey uğraştım. Ve parkın kurallarını düzenlemeye çalıştık.
But I did a lot of pro bono work for them and we were trying to challenge their park's regulation.
Biliyormusun bunun için çok uğraştım yaz boyunca onu takip ettim, onu buraya getirdim, ailesini öldürdüm sadece boşvermek için mi, sadece yaşama izin vermek için mi?
You think I went to all this trouble tracking your offspring down, bringing him here, killing his parents just to walk away, just to let you live?
" Başka bir yol bulmak için o kadar uğraştım ki, Chris.
" I've tried so hard to find another way, Chris.
Bunca yıldır onunla uğraştım.
Hustle with him all these years.
Tatlım, 8 yıl çetelerle uğraştım ben.
Honey, I worked gangs for eight years.
Bütün gün buna uğraştım.
I've been trying all day.
Onu hapisten çıkarmak için çok uğraştım.
I did so much to get her in jail.
Az önce birkaç bela tiple uğraştım!
Just sorted out some right Herberts!
Azaltması için uğraştım ama acıya dayanamadı, seslere.
I tried easing him back... but he just couldn't bear the pain, the voices.
Senin bileğini bükmek için yıllarca uğraştım ahbap.
I spent a lot of years trying to bring you down, bub.
- Çünkü unutmak için çok uğraştım Tuşla
-'Cause I tried so hard to forget... - Dial.
O şeyi bulabilmek için çok uğraştım.
I went through hell tryin to get a hold of that thing.
Doğru şeyi yapmak için çok uğraştım ve karşılığını aldım.
I've worked hard to do the right thing, and I've been blessed.
Bütün gün mahkemede savcıyla uğraştım.
I apologize. I have been tooth and nail with the DA in court all day.
Bunun için çok uğraştım.
I've worked hard for it.
Onu yetiştirmek için çok uğraştım.
I worked hard to raise him.
Bruce Amanda'nın bir hobi edinmesi için ne kadar uğraştım hiçbir fikrin var mı?
Bruce, do you have any idea how hard I've worked - to get Amanda to take up a hobby. - Mm.
Burada neyle uğraştığımız hakkında en ufak bir fikrin yok.
You have no idea what we're dealing with here.
Ama benden söylemesi ; rögarda Gelumcaedus varsa neyle uğraştığınızı iyi biliyor olsanız hayrınıza olur.
But I'm telling you, if you got a Gelumcaedus in the storm drain, you better be damn sure you know what you're up against.
Kiminle uğraştığımızı bilmemiz gerek.
We need to know who we're dealing with.
Harici bir kaynakla uğraştığımızı varsayıyorsun.
You're assuming we're dealing with an external source.
Osmanlılar ordularını Viyana kapılarına yürüttüler, burada Avrupa ve İslam arasındaki ilişkiyi belirleyen savaş yapıldı ve Osmanlılar milliyetçilikle, köktencilikle ve isyanlarla yüzleştiler ve bugün Mısır, Türkiye ve Suriye'de hala yankılanan gerginliklerle uğraştılar.
And how rising from the ashes was a new Turkish state that many have held up as a model for the region the Ottomans once ruled. And that is now being forced into steering a path between its Ottoman past and its modern-day destiny.
Bir şeylerle uğraştığını görmek çok güzel, tatlım.
It's so nice to see you doing something you love. Aw!
Hayır, özür dilerim bununla uğraştığın için.
I mean, it's- no, I'm sorry you have to deal with, like- -
Dinle, yaptığın ve uğraştığın her şey için minnettarım.
Listen, I appreciate everything you've done, everything you've tried to do.
Daha önce uğraştığımız birisi!
Someone we've dealt with before.
Ayrıca, Chris eğer benim saçma gecemi daha iyi hale getirmek için bu kadar uğraştıysa eminim senin ezik hayatını da mükemmel hale getirir.
Also, if Chris puts that much effort into making my stupid night better, I'm sure that he'll make your lame life perfect.
Nelerle uğraştığımı görüyor musun, Clint?
You see what I've been dealing with, Clint?
- Neyle uğraştığıma bir bakın.
- See what I'm dealing with?
Fedaral bir soruşturmayla işbirliği falan yapamam. Ama ne ile uğraştığımı izah etmek için bir şeyler yapmalıyım.
I can't cooperate with a federal investigation, but I-I have to do something to... account for what I was involved in.
Uğraştığımız kişi bir katil.
We're dealing with a murderer.
İlk gününde seni bu mesele ile uğraştırdığım için üzgünüm.
Sorry for the mess on your first day.
Bak Nick, kiminle uğraştığını bilmiyorsun, tamam mı?
Look, Nick, you don't know who you're fucking with okay?
Alexander, yapmaya uğraştığın şeye minnettarım... ama yeterince doluyuz.
Alexander, I appreciate what you're trying to do... but our plate is full.
Ama uğraştığımız kişilerin artık bir işi kalmadı.
But the people we've been dealing with just haven't got the business, anymore.
Önce iki yıldır uğraştığımız işi sabote ediyorsun.
First you sabotaging our common enterprise -
Neyle uğraştığımı görüyor musun, Paul?
You see what I'm dealing with, Paul?
Şu sikikle uğraştığımı görüyor musun?
You see what I'm dealing with, this fucking guy?
Eğer Claire ve benle uğraştısanız, o çocuğun kime ait olduğunu ortaya çıkarırım.
And if you mess with me an Claire, I'll make it my business to find out whose.