Valiz traducir inglés
489 traducción paralela
- Valiz mi?
- Pack up?
Valiz mi?
Luggage?
- Valiz anahtarlarını istememiştim.
- I forgot to ask you for the trunk keys.
Erkekler için, fermuarlı her türden valiz mevcuttur.
We have all types of traveling bags for men with zippers.
Ruh yerine bir valiz.
Instead of a soul, a suitcase.
"Büyük, bir valiz dolusu"
♪ With a great big valise full ♪
- Valiz vagonunda bir gerici var.
We got a stretcher in the baggage car up ahead.
Mr. Charles kendisine bir valiz hazırlamamı istedi.
Mr. Charles asked me to put some things into a bag for him.
Otelde kalıyor idiyseniz, Geride sahipsiz bir valiz bırakmışınızdır.
If you were at a hotel, you walked out leaving unclaimed luggage.
Leander, sevgilisini görmek için Çanakkale Boğazı'nı yüzerek geçerken yanına valiz alma zahmetine katlanmamıştı.
When Leander swam the Hellespont to his beloved, he didn't bother to take a suitcase.
Deri valiz bulmak çok zor.
Leather's hard to get.
- Babamın elinde bir valiz vardı.
- Father had a suitcase with him. - Did he?
Valiz için çok teşekkür ederim.
How are you? Thanks ever so much for the baggage.
Bir gün, bir valiz çaldım.
One time I stole a valise.
- Bir kısmı... ve birkaç da valiz var.
- Part of it... and some trunks.
İsterseniz yukarı çıkıp nişanlıma yolculuk için bir valiz hazırlayın.
Why don't you go upstairs and pack some things for my fiancee?
Şuradaki kahverengi valiz.
That brown one over there.
İki portmanto, iki valiz, iki şapka kutusu ve bir yemek sepeti.
Two portmanteaus, two dressing cases... two hat boxes, and a large luncheon basket.
Ayrıca bu valiz bir sürü eşyayla dolu.
Plus this suitcase full of stuff.
- Son valiz bu mu, Bay Hunter?
- This the last of the bags, Mr. Hunter?
Hayali bir valiz taşıyordum, işportacının eşyalarından biri.
I was carrying an imaginary valise, one of those pitchman's outfits.
Valiz boş mu dedin?
You say the valise is empty?
Evlat, bu valiz dolu.
Son, this valise is loaded.
Valiz yok, çizgi roman yok. Teşekkür ederim.
No luggage, no comic books.
Birkaç valiz gelecek.
There'll be some luggage coming out.
Son 10 ya da 15 dakikada buraya kaç tane valiz kaydettiniz?
NOW, HOW MANY PIECES OF LUGGAGE HAVE YOU BOOKED IN IN THE LAST 10 TO 15 MINUTES?
Cambridge'den Marcus adına gelen bir valiz.
COMING IN FROM CAMBRIDGE FOR MARCUS.
Öncelikle, yanında hiç valiz getirmedin.
First of all, you didn't bring any luggage.
Bir valiz hazırlansın. Elbise ve tuvalet gereçleri konsun lütfen.
Get us everything what is necessary.
Bir valiz hazırlansın. Elbise ve tuvalet gereçleri konsun lütfen.
Please arrange for a suitcase with clothes and necessities.
Okyanusa kadar valiz taşımak istiyorum.
I'd carry your suitcases to the ocean.
Valiz.
Luggage.
Büyük valiz kapanmıyor.
I can't close the big suitcase.
Bütün valiz çorap dolu..
All those socks?
Bir valiz almak istediğimi hatırlıyorum.
I remember I picked up a suit-case.
Kahverengi valiz, Lewis grubuna gidecek.
That brown rawhide bag goes up to the Lewis entourage.
İki valiz almanı istiyorum.
I want you to pick up two suitcases.
Luca valiz nerede?
- Luca, where's my bag?
İki valiz birbirine benzeyince..
I have the two suitcases leveled out.
Dallas, valiz yok.
Dallas, no trunk.
Tex Charles'i öldürdüğünde bu valiz de yanında olmalı.
Charles must have had it with him on the train when Tex killed him.
- Valiz getirmedin mi?
- Haven't you got any Ιuggage?
Dışarıda bir sürü valiz kaldı.
There's a lot more bags out there.
Kısa bir hafta sonu tatili için fazla büyük bir valiz değil mi?
Such a large suitcase for one small weekend?
Bir valiz hazırlayın, Bay Stillwell.
You better pack a bag, Mr. Stillwell.
Yarın için bana bir valiz hazırlar mısın?
Would you pack me a bag for tomorrow?
- Valiz.
- A suitcase.
Valiz mi?
Pack?
- Valiz hırsızına benzer bir halim mi var?
Do I look like a suitcase stealer to you?
Evimde kiracı olan Profesör Marcus'a, neresiydi o Cambridge'den bir valiz gönderilmiş. Bir valiz.
IT'S A TRUNK.
İki ya da üç valiz.
Two or three bags.