Vanı traducir inglés
17,378 traducción paralela
Sıvanın daha ucuz olacağını söylemiştim.
I told him plaster would be cheaper.
Amir Sousa ve ben, dışarıdan bir gözetleme karavanıyla operasyonu izleyeceğiz.
Chief sousa and I will monitor the operation from a surveillance van outside.
Ben daha çok Scooby çetesine benzediğimizi söyleyebilirim Bu bok parçası vanıyla.
I'd say we're more like that Scooby gang with this piece-of-shit van.
Minübüs ters döndü ve vadinin içine doğru devrildi.
And this van flips over and topples down into the canyon.
Bu gerzek Meksikalılar bir minübüs dolusu kanguruyu Meksika'ya kaçırıyorlardı.
These wetbacks were smuggling kangaroos in a van into Mexico.
Minibüsü alın.
Oh, hey, well, take the van.
- Minibüste ip var.
We got some rope in the van.
Martha, arabadaki aşna fişnemizden haberdar olduğunu söyledi.
Martha told me that you found out about our little sex romp in the van.
Minibüsün çatısına düşüp iletişimizi kesen adam oluyor kendisi.
The one who caved in the roof of the van and knocked out communications.
Araçtaki konuşmamıza kulak misafiri olmuşsunuz!
You were eavesdropping on our conversation in the van!
Ve bahçıvan?
And the gardener?
- Oradaki döküntü hippi minibüsü.
- That piece-of-shit hippie van back there.
- Ben van'ı kontrol edeyim.
- I'm checking the Van.
İçgüdüme göre hareket edebilirdim, ki bu da kaçmak, bir şeyleri kırmak ve bağırmak, taşı gediğine koyayım diye kendimi kamyonun önüne atmak falan ama... günün sonunda, beklentilerini karşılayan ben olurum, bazen birini şaşırtmayı isterim ama.
And I could do what my instinct is, which is run around and destroy things and scream and try to throw myself in front of a van to make a point, but... end of the day, that would just be me fulfilling all of their expectations of me, and I would love to surprise someone sometime.
- Telefonumu minibüste bıraktım.
I left my phone in the van. Let's go get it.
Ne yaparsan yap, minibüsten ayrılma.
Whatever you do, do not leave the van.
Simon nerede?
I told him to stay in the van.
Araçtan çıkın bayım.
Get out of the van, sir.
- Araçtan çıkın.
- Step out of the van.
Çıkın dedim.
Out of the van.
Joan Van Vechten, Dierdre'yi oynuyor ama bize erkek başrol lazım.
Joan Van Vechten is playing Dierdre, but we need a male lead
Gözetim minibüsünü çaldı.
He stole the surveillance van.
Çeneni kapayıp minibüsten in.
Shut up. Get out of the van.
Minibüse gidebiliriz.
- We can go for the van.
Anahtarı al, minibüse alıp ön tarafa getir.
Get the keys, Get the van, bring it over to the porch.
Görünüşe göre, bütün mal varlığıma el koymuşlar. Ve Polanco'daki evime bir bahçıvan bile tutamıyorum.
Apparently they've seized all my assets, and I can't even afford to pay for the gardener at my house in Polanco.
Bay Van Houten.
Hey, Mr. Van Houten.
Pizzacı, başkan, postacı, bahçıvan ve ben!
Come on, the pizza guy, the president, the mailman, the gardener, the me!
Getirdiğiniz kamyonet bir boka yaramaz, profesör.
It's stuffy. This is a real piece of shit van you brought, professor.
" Van'da cesur Ermeni partizanları...
" The gallant Armenian partisans of Van
Nehrin yanında karavanda yaşıyorum.
I basically live in a van down by the river.
Orduya yetecek büyüklükteki cephane polis kamyonetinden çalınıyor hem de polisin gözü önünde, dört dakikadan az bir sürede.
An entire armory's worth of military might nicked from a police van, right under the nose of the police in less than four minutes.
- Minibüsünden nefret ediyorum, Dave.
- I hate your van, Dave.
Van'ı bir kez daha hakaret edersen, ciddi sözler söyleyeceğiz.
Insult that van one more time, we will have serious words.
Bu minibüs kıçımı tekmeliyor.
This van actually does kick my ass.
Ya Palisades ya da Scooby minibüsü.
It's either the Palisades or the Scooby van.
Siktiğimin arabasını çek, yavşak herif!
Move the fucking van, you prick!
Nakliyeci çağırayım mı?
You want me to call a man with a van?
Sadece keyfin nasıl merak ettim, dostum. Minibüs işlerinde falan sıkıntı yok umarım.
I was just seeing how you're doing, you know, making sure everything's all right regarding the van or whatever.
Simon'u karavanda tek başına bıraktınız.
You left Simon all alone in the van.
Siyah minibüsü gören sadece bir kişi varmış.
There was an eye-witness who saw that black van.
Peki siyah minibüs?
And that black van?
Kumar'ın siyah minibüsünü ödünç almak çok zekiceydi.
It was clever of you to borrow Kumar's black van.
Minibüs için kimse doğrudan sana gelmez çünkü çoğu insan onu kiralıyordu.
The van couldn't have led anyone directly to you.. ... because many people would hire it.
Kamyondan uzak durmanız gerek bayım.
I need you to back away from the van, sir.
Şimdi canlı gidiyoruz. Bugün gösterinin yeni fırtına kovalayan van-cam ile. Ve muhabir Ron mcdonald.
We're now going to go live with "Today Show's" new storm chaser van-cam and reporter Ron McDonald.
Fırtına cila parçası olarak. Van-kam mobil stüdyo.
as part of the storm chaser van-cam mobile studio.
Şu Clissold'un not defteri ya da ajandası kamyonette çıkmamış, hâlâ arıyorsan diye söyledim.
That workbook or pad of Clissold's, it hadn't fallen out in the van, in case you were still looking.
Olay yeri inceleme ekiplerini çağırsan iyi olur.
You'd better call in a van, scene of crime.
Arabayı etrafından sür, tamam mı?
Pull the van around, OK?
Görünüşü göre, hapishane minibüsünün altına tırmanmış.
Apparently, he climbed to the underside of a prison van.