Vardık traducir inglés
17,171 traducción paralela
Ve reglin de ne zaman iğrenç olduğu kanısına vardık?
And when did we decide that menstruation is so disgusting?
60. metreye vardık ve Justin'le ben gruptan kopmaya başladık.
We hit 60 meters, and me and Justin, we start pulling away from the pack.
Neredeyse vardık.
We almost there.
Bunları Cliff yazmış ve onların sikiştikleri sonucuna vardık.
Cliff wrote it and I've concluded they were, in fact, fucking.
Büyük ve ıssız bir evde sadece babamla ben vardık.
It was just my father and I in a big, lonely house.
Sanırım hepimiz nasıl devam edilmesi gerektiği konusunda fikir birliğine vardık.
I believe we're all in agreement on how to proceed.
Sonrası tamamdır. Kuzeye vardık mı daha da bizi kimse geri getiremez.
Then we make it so once we get north, ain't no one has no cause to bring us back.
Ne olmuş? Benimle konuşan bir tek kişi vardı. O da beni mekanın sahibi sanıp... kızının düğünü için iyi bir fiyat alma peşindeydi.
Just out of curiosity, did you have sex with him and me yesterday?
Küçükken tanıdığım bir kız vardı.
Okay, there was this girl that I knew growing up.
İlkinde harika bir işim, kocam ve doğurkanlık zirvemdeyken bir çocuğum vardı ve yüzümde patladı.
The first time I got a great job, a husband, and a kid during my peak fertility years, and it blew up in my face.
Eben'in karısı ve bir kızı vardı ve sanırım, sizin de bir kızınız var, değil mi?
Eben had a wife and daughter, and I believe you have a daughter, don't you?
Kıdemli gardiyanla ilgili bir şey vardır mutlaka, kamuya mal olmuş bir bilgi filan.
Surely, there's something on a warrant officer that's a matter of public record.
Üzerinde epey düşündükten sonra bilincin bir yük, ağırlık olduğu kanaatine vardım ve onları bu yükten kurtardık.
I have come to think of so much of consciousness as a burden, a weight, and we have spared them that.
O daha çok sıkıntı çekiyordu ve yardımıma ihtiyacı vardı.
Harder for him and... he needed my help.
Sütunlar çatıdaki boşluktan dışarı çıkıyorlardı ve yeryüzü, çatının üzerinde kalacak şekilde ayarlanmıştı,... ve bunların üzerinde uzanan bir çeşit baca vardı.
The pillars went through a hole in the roof and the earth, which was arranged on top of the roof, and then there was a little, kind of, chimney on top of that.
Patates kızartan bir herif vardı, senin giysilerine yağ kokusu sindi ve tek başınaydın, havaalanında tek başına kalmıştın öyle değil mi?
A dude cooking fries, your clothes soaking up the smell of grease... And you were alone, all alone in the airport, weren't you?
Ondan sonrası flu, sadece bir sürü tüy vardı sonra da birisi bana bir yıl boyunca oğluna aşık anne adını takmayı önerdi.
After that, it was a blur, just a bunch of feathers and then someone offered me a one-year contract to be Mamacita del Amor.
Eğer normal senden hoşlanmayacaksa, hoşlanacak tonlarca kız vardır.
If she doesn't like "just you," tons of other girls out there will.
Kızım sabah işemeye çalıştığımda sanki kukumda öfkeli bir ejderha vardı. Game of Thrones'takiler gibi hem de!
Ooh, girl, I tried to take a piss earlier, it was like there was an angry dragon inside my snatch, you know, like some Game of Thrones shit!
Arka tarafta bir kız vardı, hapsedilmiş, biz de onu saldık işte.
There was a girl in the back, she was locked up, so we let her out, you know.
50 kısa yıl önce bu ülkede yedi milyon küçük çiftlik vardı.
Just 50 short years ago, there were seven million small farms in this country.
Geminde iki kız vardı.
There were two girls on your boat.
Vardıysa bile onu kızarttım.
If there was, I fried it.
Şiddetli hazların şiddetli sonları vardır : kılıç çekme, kan dökme.
These violent delights have violent ends, drawing swords, spilling blood.
Erişim yetkisi vardı. Bu kadar kısa sürede bunu nasıl ayarladın?
It came with a security clearance.
Kendini koruma ile saldırganlık arasında çok ince bir çizgi vardır.
Self-preservation is a very close cousin to aggression.
Bir tünelin yıkımıyla ilgili sözleşme vardı.
There was a contract to demolish a tunnel.
Belki açık alana ihtiyacı vardır Nance.
Maybe she needs some wide open space, Nance.
Hayır, ama ışık vardı.
No, but there was light.
Küçük beyaz bir ışık vardı, ona doğru gittim, o ışığın ortasında küçük bir kız vardı.
And there was a small white light, and I moved towards it. And at the center of that light... was a little girl.
Benimle beraber bir kız vardı.
There was a girl with me.
Konuya geleyim, mikrobiyal araştırma üzerine bir kısım vardı.
Anyway, uh, there was a piece on microbial research.
Bay Decker yaklaşık 2,5 saat önce şu an oturduğunuz sandalyede başka birisi vardı. Adını zikredemeyeceğim bir fondan genç bir delikanlıydı ve pek bir konuşkandı.
Mr. Decker, approximately two and a half hours ago, we had someone sitting where you are now... a young man from a fund that I'm not at liberty to name, and he was downright chatty.
Önceleri balık vardı. Yavaşça diğer türler de gelişti.
First, fish, then other life forms, slowly evolved.
Kısa pozisyonda kaybettiği oldu, evet ama büyük bir pozisyon almışsa mutlaka bir bildiği vardır.
Mm-hmm. I mean, sure, he's lost on shorts, but if he takes a big position, it's because he knows something.
Daha dün, Barbershop Dörtlüsü grubumuzun aylık provası vardı.
We had the monthly rehearsal of our very own barbershop quartet.
Bir kral vardı ve bir cüce vardı ve başka bir ateşli kız bulduk ve ben onu partiye getirecektim ama aşırı doz kokainden öldü.
There was a king, and there was a midget, and then I found this other hot girl, and I was gonna bring her to the party, but then she OD'd on coke.
Yaklaşık iki dakika boyunca motorumu sürdüm ve sonra ne yapıyor olduğumun farkına vardım ve geri dönüp sizi aradım.
I drove for... 2 minutes maybe before I realised what I was doing, And I came back and called.
Eh, bu tasarım severdim eski kız arkadaşı vardı
Well, I had an old girlfriend who used to love that design
Muhtemelen ormanda yol sözü ve boynuma silah dayadı ama benim silahım ve bazıları ölümle sona erecek ve ben olmayacak sizi temin tek olasılık Shean vardır
He said he's probably going to lead me into the woods And put a gun in my neck But it's my gun
Bir de karanlık vardı.
And there was a blackness, a...
Orada bir kız vardı.
There was a girl.
Yani bir kız arkadaşın vardı ve ben seni haftada iki kez görüyordum ve sevişmelerimizin yarısında vicdan azabına dayanamadığın için yüzümü yastıkla kapatıyordun.
You mean when you had a girlfriend and I saw you, like, twice a week and half the times we fucked you covered my face with a pillow because you couldn't handle the guilt?
Zayıflık... herkeste vardır, ancak herkesten farklı şekilde yararlanılır.
Weaknesses... everyone has them, but everyone can be exploited in different ways.
Şeyler her zaman düzgün gitmedi ve bizim inişler ve çıkışlar vardı.
Things didn't always go smoothly and we had our ups and downs.
Başka bir kız daha vardı. Sanırım kötü bir anda çıktım. Ama onu görüp konuşabilirsem durumu düzeltebileceğimi düşünüyorum.
There was this other girl there, and I think I left it in a bad place, but I know if I could just see him and I could talk to him, then I could fix it.
Ufacık ellerim vardı.
I had little hands.
Cafede işten ayrılan kız vardı ya.
The girl at the coffee place that left?
Evet. Kış mevsimiydi ve ateşi vardı. Sonra, o da yüzünden vuruldu.
Yeah, it was winter and she was runnin'a fever and, um, then she got shot in the face.
Başka bir kız daha vardı tam yanında duruyordu, yaklaşık aynı yaşta, 17.
There was another girl standing next to her, about the same age... 17.
Ah, Billie'yle birer içki içtik. Fakülteden birkaç kız daha vardı.
Uh, I had a drink with Billie and some of the girls from med school.