Varmı traducir inglés
38,096 traducción paralela
Bakın evde başka kim varmış.
Look who else we got to come out of the house.
Neleriniz varmış bir görelim.
Let's see what you got.
Şimdi, bu genç hanımların nesi varmış görelim bakalım?
Let's see what these young ladies got, huh?
Çalışmalara göre hayat arkadaşı olan sekssiz antagonizma * durumundaki erkekler için sağlığa faydası varmış.
Studies have shown that there are health benefits for men who reside in a state of sexless antagonism with a life partner.
Pekala, kimde Mesih komplesi varmış?
And now who has the messiah complex?
araban varmı, telefonun ve yüzün var mı?
do you have a car, a phone and a face?
Sonu adenla biten bir sürü isim varmış.
Wow, that's a lot of-aden names.
Sabah annen geldi. Senin okulda bir çocuk varmış.
Your mom came by this morning, and she told me a boy at your school...
Bomba patladığında yerinde olmamasının mantıklı bir nedeni varmış.
He had a good reason for not being in his seat when the bomb went off.
National City'nin yeraltı uzaylı dövüş kulübü varmış.
In the ring. National City's got itself an underground alien fight club.
Görünüşe göre bu uzaylının 1.50 boylarında bir de yardımcısı varmış.
Apparently this alien had a 5'2 " sidekick.
Bakın bakın... burada ne kadar güzel şeyler varmış.
My, my... Look how many pretty things there are.
- Bilgi işlemcimizin bir lideri varmış.
- Your IT prophet has a lead.
Kendini kopyalama yeteneğin mi varmış?
Did you learn a new power where you can duplicate yourself?
- Demek benim yeni bir yeteneğim varmış?
- So I have a new power?
Şikago'da yarım kalan bir mevzu varmış meğer.
It turns out I've got unfinished business in Chicago.
Archie'yle randevusu varmış ama o gelmemiş
He had an appointment with Archie but he didn't show.
Takım arkadaşalarında ayak mantarı olan varmıymış?
Pedis.
Takım arkadaşalarında ayak mantarı olan varmıydı?
Any of your teammates get pedis?
Şey iş yerinden arkadaşım ve yardımıma ihtiyacı varmış.
And, uh, she's from work, and she needs my help.
Güvenlik görevlisiymiş, üsse tam erişimi varmış.
She worked perimeter security, had full access to the base.
Elon Musk'ın bizim gelişmiş bir medeniyetin oyunundaki karakterler olduğumuza dair bir teorisi varmış.
Elon Musk has a theory that we're all just characters in some advanced civilization's video game.
Olabilir ama Westchester'daki bir boru hattını denetlemek için randevusu varmış.
Maybe, but he had an appointment to evaluate a gas pipeline in Westchester County.
Yanında telefonu varmış.
She had a cell phone on her.
Curtis'in kuzeni Rance Kerley'nin Dillon'ın dışında domuzları büyütüp yerel marketlere sattığı 1 hektarlık arazisi varmış.
Rance Kerley, cousin of Curtis, two acres of land outside of Dillon which she raised and sold pigs to local markets.
Hein, Larsen, and Shaw'ın... ortak bir noktaları varmış meğerse.
Hein, Larsen, and Shaw all have something in common.
Ama süper güçlerin varmış gibi hissetmek istersen bunlardan birini dene.
But if you ever want to feel like you have superpowers, try one of these.
Tamam. Bir sorunun varmış gibi davranalım.
Uh, okay, let's pretend you do have a problem.
Bakalım burda neler varmış?
Ooh, what are these?
İstihbarat raporlarına göre bir tane varmış, kara borsadan.
Intelligence reports they have one, a black-market
Şikago'da yarım kalan bir mevzu varmış meğer.
I've got unfinished business in Chicago.
Steve, dinle, bilmen gereken bir şey var, ama dilim pek varmıyor anlatmaya.
Steve, listen, there's something going on that you need to know about, but, I can't really get into it over an open line.
Santa Anna'ya katılacak bin kişilik bir birlik daha varmış.
Reported about another 1,000 troops just joined Santa Anna's party outside.
Odada 7 çocuk varmış.
There was seven children in the room.
Suikast girişiminin arkasında kim varmış?
So, who was behind the assassination attempt?
Başkan'ın konvoyu 15 dakikaya varmış olur.
POTUS motorcade is 15 minutes out.
- Tamam. Bir varmış bir yokmuş, Kötü Kraliçe Pamuk Prensesi öldürmeye ve bu ikisini ayırmaya ant içmiş.
Once upon a time, the Evil Queen vowed to kill Snow White and separate these two.
Sanki hatırlamaya ihtiyacımız varmış gibi.
As if we needed reminding.
Birinin domuzu varmış.
He's holding the pig up to eat the leaves of a tree.
Evet, Litla-Htaun Hapishanesine göre senin gözetimine izin verildiğinde Andy'in cinayetten yatması gereken iki yılı daha varmış.
According to Litla-Hraun Prison, Andy was two years into a homicide stretch when he was furloughed to your custody.
Duyduğuma göre o müzede inanılmaz arabalar varmış.
I hear that museum has some amazing cars.
- Pekâlâ, birazdan kalkmamız lazım çünkü siyasi bir toplantı varmış ve trafik sıkıştı bile ve seni Los Angeles hava alanına bırakmam lazım.
Well, we should leave soon because there's some political rally and traffic's already terrible, and I have to take you to LAX.
Geçtiğimiz 13 günün çok önemli, hızlı gelişen olayları bugün barışçıl bir sonuca varmış gibi görünüyor... Khrushchev'in tüm füzeleri Küba'dan geri çekme emrinin ardından.
The monumental, fast-moving events of the past 13 days apparently reached a peaceful conclusion today... following Khrushchev's orders to withdraw all missiles from Cuba.
"Bir zamanlar, güzel bir kızı olan fakir bir değirmenci varmış."
"Once upon a time, there was a poor miller who had a beautiful daughter."
Başka neler varmış görelim bakalım.
All right, let's see what else we got here.
Ancak en son bir çocuğun notudan şüphe ettiğimde olay çocuğun kaçırıImasına varmıştı.
But the last time I doubted a kid's note, turns out he was being kidnapped.
Kulağa ailevi meselelerin varmış.. ... gibi geliyor.
Sounds like you're having some family issues.
Beni aradılar. Galiba, Zorn'nun acil durumu varmış.
I guess I'm Zorn's emergency contact.
Tamam, neyi varmış görelim.
All right, let's see what we got here.
Biri daha varmış.
There is another.
Beni bekleyen bir adam varmış.
What happened? There was a... A man.