Varsayalım traducir inglés
1,068 traducción paralela
Olduğunu varsayalım.
Just suppose...
Senin haklı olduğunu ve benim de Simon'u sevdiğimi varsayalım.
What if I really love Simon?
Botları olduğunu varsayalım.
Suppose they had a raft.
Varsayalım hayatta kaldı.
And suppose he did survive.
Şimdi, senin hikayene göre Megaera'nın bu ya da şu formda tekrar dünyaya geri döndüğünü varsayalım.
Now, as to your own story let us start with the assumption that Megaera in some form or another has indeed returned.
1927'de kocasını öldüren kişinin aslında Jewel Mayhew olduğunu varsayalım ve cinayeti gören birisi oldu diyelim...
But suppose it was Jewel Mayhew who really murdered her husband back in'27? And supposing there was a witness to the murder?
Burada oturup 5 adamını ölüme bırakacağını varsayalım.
Let's suppose you have killed five men.
Eh varsayalım ki öyle, onlara ne istediğinizi nasıl söyleyeceksiniz?
Well, maybe not as much as you might suppose.
Umarım, köleleri olan bir arkadaşın vardır, ve ondan birisinin onları alacağını varsayalım.
Suppose you had a friend that owned slaves, and suppose somebody's gonna take'em away from him.
- Varsayalım ki, kurtulduk, Kaptan...
- Assuming we get out of this...
Varsayalım, ben Zatoichi'yim.
Suppose I am this Zatoichi character.
Ama varsayalım Seikichi artık tablodan yok oldu.
But suppose Seikichi were no longer in the picture.
Bunun bir tuzak olduğunu varsayalım.
Let's suppose it is a trap.
Yaşayacağınızı varsayalım.
Let's assume you'll have a future.
Pekala, onu tanıdığını varsayalım.
Well, suppose he did know her.
Ciddi olduğunu varsayalım.
Let's say that it's serious.
İyi bir hayat sürdüğünü varsayalım. Değneğinin içine gizlenmiş bir kılıç taşıyorsun.
You pretend your life is good, carrying a sword concealed inside your cane.
Onu aradığımızı bildiğini varsayalım.
Let's assume that it's intelligent, that it knows that we're looking for it.
Sybo'nun çok duygusal olduğunu varsayalım.
Let's assume that Sybo was a sensitive.
Böyle bir varlığın var olduğunu varsayalım.
Mr Spock. Let's assume the existence of this creature.
Yani bebeği doğurduğunu ve kaybettiğini varsayalım.
I mean, supposing you had the baby and you lost it.
Varsayalım ki, hepsi de bir kez karşılaştılar.
Suppose they only met once.
- Varsayalım ki doğrudur...
- Supposing it were true —
Varsayalım ki...
Suppose...
Çocukları olduğunu varsayalım.
Let's assume he has offspring.
Öldüğünü varsayalım, güzelim, seni nereye gömdüklerini merak bile etmezdim.
If you were to die, my pretty, I wouldn't even be curious where you were buried.
Sana özgürlüğünü sunduğumu varsayalım, ne yapardın?
Suppose I were to offer you your freedom, what would you do?
Tamam. Bir bomba olduğunu varsayalım.
Suppose he has got a bomb.
Olduğunu varsayalım ve siz de onu genç bir kızla aldatmış olsanız.
suppose that had. You could trick a poor girl?
Yatakta yatan üç insanı ele alalım ve dördüncüsü camdan kül tabağını düşürdüğünü varsayalım.
Take 3 people lying in bed, and a 4th drops an ashtray out a window.
Varsayalım ki buldular. Madem olasılıkları konuşuyoruz. Ne olacak?
And if they do, just for the sake of argument?
Henüz çilli bir 7. sınıf öğrencisiyken bu genç adama evlilik sözü verdiğinizi mi varsayalım?
I assume you've already promised your fair, freckled, first-form hand in marriage to this young gentleman?
Annenin çok hasta oldupunu varsayalım.
Suppose your mother is very ill.
Pekâlâ, bu hikayenin kısmen doğru olduğunu varsayalım.
Okay, let's assume that there is some truth to this story.
Varsayalım ki, Profesör Forrester önemli araştırmalarının neticelerini yeğeni Walter'a bıraktı.
Let him assume that Professor Forrester left important research results for his nephew Walter.
Varsayalım ki Mr Kennicut birinin onu kontrol ettiğini gizledi.
Suppose Mr Kennicut hired somebody to check up on his wife.
Ve, varsayalım ki Mrs Kennicut bu kimseyi redetti.
Now, suppose she refuses.
- Bu soruları sadece öylesine sorduğunuzu varsayalım yine de
Suppose you ask the question that you haven't asked.
Varsayalım ben bunu istiyorum?
Suppose I want it?
Benim tükendiğimi, bunu hatırlamak için isteğimi kaybettiğimi varsayalım.
In my exhaustion, I suppose I lost the will to recall it
- Bir an bunun bir kaza olmadığını varsayalım.
Now, this talk of the fact that it is not an accident, I...
Varsayalım ki vuruldum. Liderliği kim üstlenecek?
Suppose you get hit, who assumes command?
Senin sorumluluğunu varsayalım.
Assume your responsibility.
Şimdi bu Minber olduğunu varsayalım.
Now let's say this is the Pulpit.
Çalıntı mal alıp satan birine satsam, ki bir tane bulabildiğimi varsayalım beni kazıklar, değerlerinin çok az bir kısmını alırım.
If I sell them to a fence, always presuming I could find one, He'd carve me up, I'd get a fraction of their value.
Varsayalım ki, Norris'i her kim öldürdüyse daha önceden ofis süitinizde bulunuyordu, bina dışından gelmemişti.
Let's assume that whoever killed Mr. Norris was already in your suite of offices, didn't come from outside the building.
Bu işi aynı şekilde yaptığımızı varsayalım.
Well, listen. I suppose you do it the same way we do it.
Polise gelince cinayet hakkında nedenlerini bildiklerini varsayalım.
Suppose the police... knew about your motives for committing murder last night.
Varsayalım ki Kisling, Elmyr... ve Modigliani'nin kendisi tarafından resmedilmiş... üç Modigliani tablosunu... yanyana koyduk.
Let's say we could find... a Modigliani made by Kisling... a Modigliani by Elmyr... and one Modigliani by Modigliani.
Varsayalım duyuruyu yaptık, ya büyük bir deprem olmazsa?
And suppose we release this, and there isn't a big quake?
Ne diyebiliriz ki... kader hakkında, varsayalım ki bunu tasavvur etmek bile benim için zor...
And... well, it's hard for me to think about it...