Varınca traducir inglés
2,443 traducción paralela
Anchorage'a varınca bir deniz uçağıyla Franklin'e gideceğiz.
When we land in Anchorage, there'll be a float plane to take us to Franklin.
Oraya varınca Morgan ve Prentiss olay yerini inceleyecek.
When we get there, Morgan and Prentiss work the crime scene.
Oraya varınca bir şey düşünürüz.
Figure it out when we get there.
Merkez istasyona varınca taksiye binip San Pedro iskelesine git ve Avalon feribotuna atla.
Get off at Union Station. Take a cab to pier 23 in San Pedro. Take the ferry to Avalon.
Uçak Florida'dan Arizona'ya saniyeler içinde varınca babanla beraber içindeydim.
Your father and I were on a plane that went from Florida Arizona in seconds.
Oraya varınca göreceksin. Bazen senden korkardım.
- When you get here.
Oraya varınca o karıyı boğarım.
I'm gonna strangle this broad.
Marcy'in evine varınca,
When we get to Marcy's house,
Farkına varınca çok korktum.
I realized I was very scared.
Onunla konuşmamda bir sakınca var mı?
Do you mind if I talk with him?
Beni nasıl bulduğunu söylemende bir sakınca var mı?
You mind telling me how you found me?
Yaşlanınca ona bize bakması için güvenmiyoruz değil mi, başka bir planımız var?
When we get old, we're not counting on him To take care of us, right? We got another plan?
Odasına bakmamda bir sakınca var mı?
You mind if I check out her room?
Cass'in kontrol etmesinde bir sakınca var mı?
Well, you mind if Cass here double-checks?
Burada çok fazla tünel var, karınca yuvası gibi.
There are so many tunnels in there, it's like an ant farm.
Oturmamızda sakınca var mı?
Do you mind if we sit?
İçeri gelmemizde sakınca var mı?
Is it okay if we come in?
Tabii olağan seksiliğinle karşılaştırınca hafif bir cazibe kaybı var.
I mean, compared to your normal level of hotness.
Eşten uzakta konuşmamızda sakınca var mı?
Mind if we talk away from... The wife?
Ama bir çekmece dolusu ekşi jelibon için marşmelov mermili tabanca için ve fosforlu kumu olan her yönden idare edilebilir karınca çiftliği için para var.
Oh, but there's money for a drawer full of Red Vines, a marshmallow shooting rifle, and a super executive ant farm with glow-in-the-dark sand?
Oh, vay canına, çılgınca bir sesi var, ha?
Oh, gosh, I must sound boy crazy to you, huh?
Birazcık çılgınca olacak ama bir fikrim var.
This is gonna sound crazy. I just got an idea.
Gitmeden banyonuzu kullanmamda bir sakınca var mı?
Uh, would you mind if I used your bathroom before I go?
Biraz konuşmamızda sakınca var mı?
Can we speak to you for a moment?
Bir dosyanız, çılgınca iddialarınız var fakat hiç kanıtız yok.
You have a file, some wild claims, but you have no proof.
Malik'in olay yeri fotoğraflarını getirmesinde bir sakınca var mı?
Would you mind bringing Malik in here with those crime scene photos? Please.
İki büyük sarı kılıcı var ve arkasına basınca yürüten bir düğmesi var.
He had two big yellow swords and a button on his back that made him walk when you pressed it.
Orman hipotezi sadece Eğer varsa demek Yaşadığım gibi karınca gibi hayvanların, ormanda, nasıl olursa olsun birçoğu var, onların Hiç gördükten şansı Bir insan çok azdır.
The jungle hypothesis just means that if you have animals, such as ants, that live in the jungle, no matter how many of them you have, their chances of ever having seen a human being are very slim.
Karıştırdığın kimyasallara göz atmamda bir sakınca var mı?
- Do you mind if I take a look At those chemicals you were mixing?
Bakmamda bir sakınca var mı?
Mind if I have a look?
Sana oldukça kişisel sorular sormamda bir sakınca var mı?
Mm-hmm? Would you mind if I ask you some incredibly personal questions?
- Bunları almamızda sakınca var mı?
Mind if we take this with us?
Annemin eski masasını kullanmamda bir sakınca var mı? Getirdiğim ödevleri bitirmek için?
Do you mind if I use my mom's old desk to get some schoolwork done?
Ahlaki kuralları var. O arabayı çalınca Max bu kuralı çiğnedi.
There's a code of honor, and Max broke it when he stole that car.
Var ya, mesela şu eğlence parkındayken yaptığım bazı çılgınca şeylerden seni korudum.
You know, I have shielded you from some of the wilder things that I've done, like that time at the amusement park...
Oraya varınca da müvekkilim Brian James Tisdale'i buldunuz.
You responded to a radio call
Bakmamızda bir sakınca var mı?
Do you mind if we have a look at them?
"Kapalı" yazdığını biliyorum ; ama biraz konuşmamızda sakınca var mı?
Okay. I know your sign says "closed"... but can we talk for a minute? Start talking or start losing limbs.
# Hadi gir mutfağıma # # Özel bir ikramım var sana # # Baharatımdan bir kez tadınca #
â ª Come in my kitchen â ª â ª you're in for a special treat â ª â ª one taste of my special spice â ª â ª and you won't be saying no â ª
Sınıfımla konuşmamda sakınca var mı acaba?
Would you mind, if I addressed my high school class?
Elimdeki verilere bakınca,... kilosuyla ilgili endişelerim var.
That said, I'm looking at his chart and I'm concerned about his weight.
Acaba ona ne olduğunu sormamda sakınca var mı?
I mean, am I allowed to ask what happened to her?
Neler olduğunu sormamda bir sakınca var mı?
Do you mind if I ask you what that was all about?
Evet, arkadaşmış. Arkadaşına bir kaç soru sormamda sakınca var mı?
Yeah, friend.
Tamam, dâhi oğlan, şunu biz sıradan insanlar için sadeleştirmende sakınca var mı?
Uh, okay, boy genius, do you mind simplifying that for us regular people?
Çılgınca gezinip duran bir cinsi sapığımız var.
We got a sexual predator on a spree.
Lance de olmayınca elimizde ne var?
Without Lance what have we got?
Şurada çalışkan bir karınca var seslerden anlaşılabileceği üzere.
They still got handy Andy working on it, by the sounds of things.
- Bakmam da sakınca var mı?
You mind if I take a look?
Tamam. Onda ne sakınca var?
Okay, so what's so wrong about that?
- Ağlayınca duyarlar. - Bende uyku hapı var.
He just hasto cry.l have medicine.