Vergiler traducir inglés
545 traducción paralela
Vergiler artacak mı? Olacaktır.
The country's taxes must be fixed.
Vergiler hakkında konuşmalıyız. Frenler ne olacak?
How about taking up the tax?
Grevler ve vergiler.
Strikes, taxes.
Vergiler düşüldüğünde, 20 milyon civarında bir paraya denk geliyor.
Deducting the taxes, it amounts to something in the neighbourhood of $ 20 million.
Hükümetin başında ben olsam, danışmadaki adamın dediği gibi kazandıklarını harcamayanlardan yüksek vergiler alırdım.
If I were the government, as my concierge says... I'd heavily tax those who don't spend their incomes.
- Vergiler yanında mı?
- Has he got the tax money?
Yemek, kira, giysi, vergiler.
Food, rent, clothing, taxes.
Evet, insanın keyfini kaçıran da bu vergiler zaten.
Yes, it's these taxes that get you down.
Beragonlar vergiler yüzünden iki malını kaybetmiş.
Beragons have lost two properties because of back taxes.
- Vergiler için satıldı.
- Sold for taxes.
Vergiler hala çok ağır.
Taxes still ruinous.
... artı ev aidatı, artı vergiler artı telefon faturaları, artı piyano elektrik faturası, artı su faturası...
More... the provision of home more taxes... More... phone bill, the piano... More... bill, More water...
O vergiler sayesinde Samson eline düştü, değil mi?
Taxes delivered Samson into your hands, didn't they?
- Vergiler.
- The taxes.
- Vardı ama vergiler için aldılar.
We did have but they took it all for taxes!
Vergiler ve kimseye huzur getirmeyen zımbırtılar.
Taxes and gadgets that don't bring nobody peace.
Böyle bir yerde vergiler mükemmel olmalı.
Taxes must be terrific on a place like that.
Uçak bileti, ithalat vergileri, gizli vergiler, kar payı... 1100 dolar, kelepir sayılır.
There's the airplane ticket over and import duties, hidden taxes, profit markup... A steal at $ 1100.
Aynı zamanda vergiler konusunda benim yasalarımı da yapıyor, Pop.
Make my own laws about the taxes, too, Pop.
O kadar zenginsin ki, Hazine Bakanlığı sadece senin ödediğin vergiler için özel bir daire kurmuş.
And you are so rich... that there is a special department in the United States Treasury... which works only on your income tax report.
Bu hayırseverlik bir yerde son bulmalı. Özellikle de vergiler bu kadar ağırken.
Well, charity must stop somewhere, especially with today's taxes.
Bu, ölüm ve vergiler kadar kesin.
This, death, and taxes.
- Vergiler, görünmezler, muhtelif.
- Taxes, petty cash and miscellaneous.
Bay Clemmons vergiler hakkında şikayet ediyor.
Mr. Clemmons complaining about his taxes.
Bu arada, vergiler ve bakım giderleri artmağa devam ediyor, buna karşın proje park olarak kalıyor, yorucu bir yolculuk sonunda kardeşlerimizin yerleştirilebileceği bir dinlenme yeri olmaktan çıkıyor.
Meanwhile, taxes and cost of upkeep continue to climb, while the project remains a park, instead of a final resting place where our dear brothers may lie down at the end of a weary journey.
Bize, sana ve bana vergiler düştükten sonra 50'şer bin Dolar bıraktı.
He bequeathed to us, to you and to me, $ 50,000 each after taxes are paid.
İmparatorun sözcüsü olarak size vergiler vesaire hakkında bir sürü utandırıcı soru sorulur.
Now then, as spokesman for the emperor you will be asked many embarrassing questions about taxes and things.
Vergiler yüzünden.
It's taking its toll.
dertlerden kurtarmaya çalışıyorum! Vergiler dahil!
- Including the tax man
Küçük bir detay da var : Bütün mülklerin karının adına, İsviçre'de kayıtlı... - Vergiler için yaptık bunu ama!
It's within his power due to that unfortunate minor detail whereby the property is all in your wife's name in Switzerland.
Sizin ve Doğu vilayetlerinizin bizlere gönderdiği tahıl miktarı ve ödediği vergiler iki katına çıkarılacak.
You and your eastern provinces will send us Twice the grain they've been sending The taxes on them will be doubled.
Savaş, haraç demektir. Eyaletlerimizden koparılan, vergiler... açlık, salgın hastalıklar demektir.
Wars mean tribute torn from our provinces, taxes, hunger, disease.
Ve sana çok teşekkür etmek isterim, bayan, o vergiler için.
And I sure do wanna thank you, ma'am, for all them tax dollars.
42 bin dolar tuttu, vergiler hariç.
It cost $ 42,000, plus tax.
İşte biz bunu yapıyoruz. Saati 125 dolara artı vergiler ve sosyal güvenlik. Gerçekten mi!
Uh, this is what we do, at a hundred and twenty five per, less taxes and social security.
ayrıca baban onlardan yüksek vergiler alıyor seni kaçırmak zorunda kaldıkları için... onları suçlaman yanlış
And your father still forces them for provisions It's true that they kidnapped you... But you can't blame them.
Ama vergiler çok düşük.
But your taxes are very low.
Vergiler, kayıtlar, yüklü paralar gerekli. Tanıdığı, güvenebileceği kişiler olmalı.
Taxes, records, shaky currency, people to know, people to trust.
Harika bir gezi, her şey ödenmiş ve vergiler de dahil.
A well-planned trip, all expenses paid, and the sales tax included.
Emin olduğumuz tek şey ölüm ve vergiler.
The only thing we're sure of is death and taxes. Right.
Günümüzde çok ağır vergiler var.
Taxation is overwhelming today.
Ödenecek vergiler buradadır.. ... Bakan Bey..
The taxes are here Minister.
Vergiler daha az olmalı.
The taxes should be less,
Ölüm ve vergiler.
Death and taxes.
Bir zamanlar, Sevgili Milo Andrew Wyke adında bir İngiliz varmış. Vatandaşlarının çoğu ağır vergiler altında eziliyormuş.
Once upon a time, my dear Milo, there was an Englishman called Andrew Wyke, who, in common with most of his countrymen, was virtually castrated by taxation.
Vergiler!
Taxes!
Güzel, sevimli vergiler!
Beautiful, lovely taxes!
HÜKÜMDARIN EMRİYLE VERGİLER ARTTIRILDI Vergiler, vergiler, vergiler.
Taxes, taxes, taxes.
"Bu vergiler Loudoun Kalesinin, inşaatı ve Majestelerinin askerlerinin masrafları ve"
" The Valley of the Conococheague is forthwith taxed £ 1 per capita
Vergiler bunlar.
These are taxes.
Cezalar, yüksek vergiler.
Fines, heavy taxes.