Vise traducir inglés
137 traducción paralela
Kolumu yakaladı.
The cat clung to my arm like a vise.
Aklı bulanıkken nasıl burada savaşabilir ki?
How can he go on fighting this war with his head in a vise?
Çalışan sınıf üzerine, erotik anlamda gerçekten hoş bir düşünce.
That's a wonderful thought. Erotic vise among the working class.
Ve tam tersi.
And vise versa.
Onu mengeneye alacağız.
- We have him in a vise.
Öteki yarısı Ne olacak?
- What is the other half of this vise?
Koy kolunu şunun üzerine
Put his arm over there in that vise.
Rus ordusu ikili kıskaca alınarak 700.000 Rus askeri esir edilmişti.
In two enormous ones movements in "hand-vise", the Germans had captured more 700 a thousand Russian troops.
Şirket neler olup bittiğini öğrenirse mengene gibi sıkıştırır.
If the Company got wind of what's going on, they'd clamp down like a vise.
Morecambe ve Vise mı?
Morecambe and Vise?
Bana söylediğine göre... bu çocuğun kafası annesi tarafından mengeneye sıkıştırılmış.
He told me... He was treating a child whose mother had crushed his head in a vise.
Kafanı mengeneye sıkıştırdıklarında ne dedin?
What did you say when somebody put your head in the vise?
Bana kafan mengeneye sıkıştırıldığında bağırdığını söylemiştin.
You told me you screamed when your head was put in the vise.
Polis sanığın evinde bir mengene bulduğunu söyledi.
The police told us they found a vise at the home of the defendant.
Tıp uzmanlarının ifadelerine göre... bu mengenenin kenarlarının biçimi ve boyutları... küçük oğlanın kafasındaki yaralarla tıpatıp uyuyor.
Medical experts have testified... That the size and the shape of the jaws of that vise... Exactly match the size and the shape of the wounds to the little boy's head.
İşte böylece... kaderin, mengene gibi, pençelerinde sıktığı Don Juan... suçlarıyla, bencilce tükettikleriyle, kendisini ve başkalarını... günahkarca harcamaktan ibaret yaşamıyla yüzleşir.
There he is.... Don Juan in the vise-like grip of fate facing his crime, facing his entire life of selfish consumption and profligate wasting of himself and others.
Orman senin fındıklarını mengeneye sokana kadar bekle.
Wait till Wood puts your nuts in a vise.
Bu küçücük şeyin, bunu hareket ettirdiğine inanmak çok zor.
I can't believe a little crumb like that can stand up to this Cram Jack all-duty vise.
Aşık ol da gör sen. Testislerin öyle bir mengeneye girecek ki.
Wait till you're in love and your balls are in a vise.
Canın, mengenenin altına koyup, kolu sıkıştırdığın için çıkmış.
Your balls are busted because you put them in a vise and yanked the handle.
Mengenenin dişleri, vida veya levyeyle sıkışır.
The jaws of a vise are moved by a screw or a lever.
Pesci'nin adamın kafasını mengeneye sıkıştırıp gözünü çıkardığı sahne.
That scene where Pesci sticks the guy's head in a vise and then pops his eye out.
Bacaklarıma arkadan kramp giriyor, dizimin üstünden sanki bir mengene sıkıştırıyormuş gibi.
My legs start to cramp up in the back, right above the knee... like a vise is grabbing me.
- Daha çok yumurtalıklarının sıkılması gibi. Bütün vücudunuzda hissedersiniz.
It's more like having your nuts in a vise, except we feel it all over.
Suratının şeklini değiştirdim.
I put his head in a vise.
Dostum, onun penisini tutan aleti tutacak değilim!
Dude, I'm not about to touch his nuts or them vise grips.
Aşık oluncaya ve testislerini mengeneye kıstırıncaya kadar bekle.
Wait till you're in love and your balls are in a vise.
Mengene gibi elleri var.
Girl's got a grip like a vise.
Grazer Scorpius'un mivonklarını gemideki su tankına kıstırdı.
From the scuttlebutt on the ship- - this Grazer's got Scorpius's mivonks in one hezmana of a vise.
Bu iş sokakta duyulur ve bize geri dönerse Aceveda, Shane'in hayalarını mengeneyle ezer.
That stuff hits the street and gets traced back to us Aceveda will put Shane's balls in a vise. And mine too, probably.
Saldırır.
And vise versa.
Sanki kafam mengeneyle sıkıştırılıyor.
Feel like my head's in a vise.
İzlerin yönüne ve dağılımına bakılırsa pense ya da İngiliz anahtarı olabilir.
Given the orientation and spread of the marks, consistent with pliers, vise-grips.
Dunbar'ın alet çantasında İngiliz anahtarı yoktu.
There were no vise-grips in the Dunbars'toolbox.
Kavrayışımız kadife kadar yumuşak olmalı.
CREATING A VELVET VISE.
Ama mengenede sıkıştırılıp parçalanmış gibi acı duyuyorum.
And the pain is like my hands are being crushed in a vise.
Annem iki arada bir derede kalmıştı.
Mum was caught in a vise of manipulation.
Evlerinden senin oturma odanı görebiliyorlar, aynı şekilde seninkinden de onlarınki.
They can see your living room from theirs, and vise versa.
Demek ki namlu mengeneye konulmuş ve kesilmiş.
It means the shooter put the weapon in a vise.
Zeller'ı bulursak o mengeneyi de bulalım, olur mu?
If we find Zeller, we find that vise, okay?
Mengenen nerede?
Where's your vise?
- Mengene nerede?
Where's the vise?
Zeller onu aynı mengeneyi kullanarak yaptıysa aynı alet izlerini taşıması gerekir, öyle değil mi?
If he made it here with the same vise, it'll have the same tool marks, won't it?
Ted Henderson'ı öldürmekte kullanılan tüfeği kısaltırken namluyu mengeneye sıkıştırmışsın. O mengene namlu üzerinde kendine has alet izleri bırakmış.
Mr. Zeller, when you sawed off the gun that was used to kill Ted henderson, you put the barrel in a vise, and that vise left very unique tool marks impressed on the barrel.
Vise les fridolins derrière.
Vise les fridolins derrière.
- Yarın olmazsa pazartesi.
Othen / vise, Monday.
Alet nerede?
You got the vise?
Daha fazla bilgiye ihtiyacım olacak.
I need mTreba mi više informacija.
"Daha fazla bilgiye ihtiyacım olacak."
I need mTreba mi više informacija.
Evet.
And the vise that made it.
Kafası bir tür mengeneye kıstırılmış olabilir.
His head might have been in a vise of some sort.