Walk traducir inglés
57,900 traducción paralela
Arkadaşımla beraber hareket edeceksiniz programlarının hepsi bilgisayarda.
You're going to walk my friend through every program you have on this laptop.
Tüm bunlar sona erdiğinde buradan sağlıklı bir şekilde yürüyerek çıkacak.
When this is over, he's gonna walk out of here on his own two feet, in perfect health.
Etkisiz hale getirme prosedürü için Theo seninle birlikte.
Theo's ready to walk you through the disarming procedure.
Kocamın özgür ve güvende olduğuna dair kanıtım gösterin, Ve o tarlaya yürüyeceğim.
Show me proof that my husband is free and safe, and I'll walk into that field.
Ardından dönüp döneceğim.
Then I will turn around and I will walk away.
Sahaya çıkacağımı söyledim.
I said I'd walk out into the field.
Kocamın özgür ve güvenli olduğunu kanıtla bana göster Ve o tarlaya yürüyeceğim.
Show me proof that my husband is free and safe and I'll walk into that field.
Biz sadece ilerlemeyi bekliyoruz, O zaman kızı sana vereceğim.
We're just waiting for the go-ahead, then I'll walk the girl over to you.
Ara'nın elçiliğe girmesini görebilirsiniz.
You'll be able to see Ara walk into the embassy.
Bütün paramla birlikte yürüdüğün gibi?
As in the one in which you walk away with all my money?
Billy, oraya çıkabilirim Ve gökyüzünün kırmızı olduğunu söyle... Ve bana inanırlardı.
Billy, I could walk out there and tell them the sky is red... and they'd believe me.
Sen ise kalkıp gideceksin.
And you'd walk away.
Gel benimle.
Walk with me.
Ana caddede beraber yürüyecek, bu dünyada bir kadının bilmesi gerekenleri ona öğretecektim.
I'd walk the Charles with her and... teach her the things a woman can do in this world.
Çık git Lila.
- Walk away, Lila. - Hmm?
Şimdi git.
Walk away now.
Birbirimize ihtiyacımız var dedin ama senden bir şey istediğim anda kaçtın.
You said we needed each other, but as soon as I ask you for something, you walk away.
Haftalar süren pazarlıklar, restleşmeler ve kabadayılıklardan sonra Biyolojik Koruma Organizasyonu doğdu.
After weeks of haggling, walk-outs, and bullying, the Biologic Preservation Organization was born.
Ne zaman burada yürüsem aklıma o gün geliyor.
Every time I walk by this place, I remember that day.
Bu kara lekeden uzaklaş ve onunla boşan.
You married a criminal. Walk away from the shame. Divorce his ass.
Bahçede bir yürüyüp, hava al istersen.
Why don't you go walk the perimeter?
Ardından da yüzlerinde tiksintiyle geri dönüp biletlerini yırtarken.
Then I'd watch them walk away from the track ripping up their tickets in disgust.
Gel, yürüyüşe çıkalım.
Let's go for a walk.
Öylece bırakıp gidemem.
I can't just walk out of here.
Belaya rastlarsak arkamızı dönüp gideceğiz.
That's right. We see trouble, we turn around and walk the other way.
Rory Adams uzay yürüyüşü yaparak hasar gören kapsülle görsel temas kurdu. Uzaktan kumanda kolu ile yakalayacak.
Rory Adams will space walk to establish visual contact with the incoming space capsule and he'll grab it with the remote arm.
O zaman uzay yürüyüşü yapmam lazım.
Then I have to walk.
Rory'den sonra yürüyüş ve tamirat için en vasıflı kişi benim.
After Rory, I'm best qualified for walk and repair.
Adımların, adımlarımı bulunca yürümüş oluyoruz birlikte.
"When your moves go together with mine" "that is when we both walk.."
Ve biz birlikte yürüdüğümüzde anılar oluşturuyoruz.
"And when we walk together" "we create memories."
Bununla yürürsen, ne kadar yakınımda olduğunu anlarım.
When you walk wearing these, I'll know how close you are.
Yok, yürürüz.
No, we're gonna walk.
Bir viraj var, biraz daha gideceğiz, sonra yayan gideceğiz.
There's a turn, then there's a little more of a drive, and then there's a little walk.
- Soğuktan ölebilirim.
I might die of hypothermia. Walk fast.
Şu kapıdan çık, sağa dön, 50 blok yukarı yürü.
Out these doors, turn right, walk uptown 50 blocks.
Burada bir dükkana girip tüfek, tabanca alabileceğini biliyor musun? Ve bu tamamen yasal.
You know you can walk into a shop here and purchase a rifle or a revolver, and it's perfectly legal?
Yürümek için çok uzak.
It's too far to walk.
O kapıdan çıkarsan kız ölür.
Walk out that door, and she's dead.
Şuradan git işte.
Just walk that way.
İstersen ormanda yürüyüşe çıkalım.
Hey, maybe we should, Go take a walk in the woods or something.
Ormanda yürüyüşe çıktım, ve şeyden beri hiç olmadığı kadar iyi hissettim...
I went for a walk in the woods, And I felt better than I'd felt in so long, ever since...
Toplantıya böyle kokarak gitmek istemiyorum.
I don't wanna walk into a meeting smelling like this.
Aman büyüklük sende kalsın.
Oh, walk away, big guy.
Şimdi bu tazıyı yürüyüşe çıkaralım.
Let's take this hound for a walk.
Zack'in yaptıkları sayesinde Hodgins yürüyebilir.
Zack is the one who's going to make it so that Hodgins can walk.
Hodgins'in yürümesine yardım etmeye çalışıyor.
But... he's trying to help Hodgins walk.
Benimle gelsene.
Walk with me.
- Kaçma benden!
- Don't walk away from me!
- Arabama kadar bana eşlik et.
- Walk me to my car.
Ödemeye hazır olduğunu söyle.
Tell me you're ready to pay it... and you and I will walk downstairs,
Şu yoldan ilerle.
Between you and me before the police find you. So just walk down this road,