Walks traducir inglés
5,060 traducción paralela
- Kafeye gelen bir dallama için porno çekimi mi yapacaksın?
- You're going to do clothes porn for some fucking guy that walks into the cafe?
Adamın biri bunların masasına geliyor ve servisi yapıyor.
Guy walks right over to their table and lets them have it.
Ve birden içeri girdi, öylece.
And he walks in, just like that.
Salıverilirse şikayetini geri alacak.
Let me guess. He walks... He drops those charges.
Ne olmuş yani? Yalnızca sabah yürüyüşünde tesadüf eseri karşılaştık o kadar.
We merely ran into each other by chance during our morning walks.
Ayrıca Tommy ve T.J, onunla oynayıp gezdirebilirdi.
Tommy and T.J. would, you know, play with her and take her for walks.
Kafanı dağıtmak için daha çok yürüyüş mü yapacaksın?
Taking more walks to clear your head?
-... kiş sahilde yürümeyi, Smooth Caz seven biri.
- Who likes quiche, - long walks on the beach, smooth jazz.
Baban ölülerin arasında.
Your father..... walks among the dead.
"Mette bluzunu çıkarır ve göğüsleri çıplak bir halde dolaba doğru yürür".
"Mette takes off her blouse and walks bare-breasted to the cupboard."
Gün ışığı ve yağmur ile yanımda olur.
HE WALKS WITH ME THROUGH SUNSHINE AND RAIN.
Bağımlı eski polis birisi buraya geliyor, üçlü cinayet hakkında her şeyi biliyor ve ben de bunu öylece görmezden gelmeliyim, öyle mi?
I got a ex-cop junkie, walks in here with the who, what, where of a triple homicide, I'm supposed to just ignore that, huh?
Adamın biri bir para yığınıyla FBI'a geliyor ve onu tutuklaman için yalvarıyor.
Guy walks into the FBI with stacks of cash and begs you to cuff him.
Jacoby Griffith'i öldürmeye çalışır, kendini hapiste bulur, para da kadına kalır.
Jacoby tries to kill Griffith, lands himself in jail, and she walks with the money.
Pekâlâ. Seth Hughes. 25 yaşında. Getir götür işlerine bakıyormuş.
All right, Seth Hughes, 25, running errands, walks out of the bakery with a dozen muffins and gets rigor mortis.
Üstümüze geldi.
He walks right towards us.
Zukanov kendini kolayca savunuyor ve sonra yürüyüp gidiyor.
Zukanov defends himself easily and then walks away.
Sizin de hiçbir ordu sıhhiyesinin yaralıyım demeyeceğini bilmeniz gerekir. Severide, bana yardım et.
You, of all people, know that no army medic walks out on the wounded.
Sen ve ben Olivia için ne hissedersek hissedelim Birleşik Devletler hükümeti Kongre Binasından içeri bomba ile giren birisiyle pazarlık yapmaz. Liv'in bu aşamada kimi temsil edip etmediğinin hiç bir önemi yok.
Because whatever you or I might feel for Olivia personally, the United States will not negotiate with someone who walks into the Capitol Building wearing a bomb, no matter who's representing her.
Çünkü Olivia Pope hala bu gezegende yaşıyor.
Because Olivia Pope still walks this earth.
Hiç kimse ondan kaçamaz.
Nobody... walks away from him.
Sonra adamımız dışarı çıkıyor.
And then our guy walks outside.
Ne zaman bir erkek buradan geçse deliye döner.
Goes crazy every time some guy walks past the yard.
Ama 10 saat sonra, gider.
but in ten hours, he walks.
Daha çok 10 saat sonra, hapse gider gibi, onu yakaladığımızda.
more like in ten hours, he walks into prison, when we bust him.
Gerçekten bizimki içeri girdiğinde suratına basket topu yemesini istiyorum.
I really hope he's there when she walks in and he throws a basketball at her head.
Aynen Frank'de olduğu gibi O'Banion bu işten sıyrıldı.
And just like with Frank, O'Banion walks away.
Aramızda görünmeden dolaşıyor.
Walks freely among us unseen.
Belki de başka bir evin sahibi Sikes'a gitti. Onlara evde iyi gözükmek için. 2 gece önce Alonzo Pierce onu tekrar ara sokakta gördü.
Maybe another homeowner walks in on Sikes, gets a good look at him when he's in their house, two nights ago sees him again in the alley, after he was rolled by Alonzo Pierce.
Kız kardeşim şimdi evin etrafında böyle geziniyor.
Now my sister just walks around the house all day like...
Ofisinin kapısını kapatınca pantolonunu çıkarıp etrafta geziyor.
Well, he shuts his office door, walks around with his trousers off.
Şimdi onu teslim edersen kızın serbestçe gidebilir.
Now, you hand him over, and your daughter walks free.
Onu çıkardığın yürüyüşleri özlediğini biliyorum.
He's gotten older. I know he misses the walks you used to take him on.
Ben de sizi birkaç kez yürüyüş yaparken görmüştüm.
I've seen the two of you going for walks around here a few times myself.
Kimse yüksek güvenlikli bir hapishaneye yetkisi olmadan giremez.
He's gotta have a name. No one walks into a max security prison without authorization.
Kapıdan içeri giren her iyi giyimli kadını görünce onun sahip olduğu şeyleri istiyoruz.
Every fine-dressed woman who walks through that door, we just long for what she has.
Bir hanımefendi yüzü bunlarla boyanmış salona girdiği an kafası dik bir şekilde tüm dünyaya şunu demiş olur...
So when Madame walks into a salon with her face painted thus, and her head held high, she's telling the world,
Daha sonra büyük patron Al Delucci giriyor içeri, Al Capone gibi davranıyor.
And in walks big shot Al Pelucci pretending he's Al Capone.
Sonra rahip bara doğru yürür ve der ki...
So a priest walks into a bar and he says...
Bu yüzden mi tuhaf yürüyordu?
What is... That's why he walks funny?
Bu çok iyi olmakla inanılmaz bir hor görücülük arasında çok ince bir çizgide duran bir fikir.
Well, that walks a dangerously fine line between being really sweet and horribly condescending.
Ailecek her geceyarısı yaptığımız yürüyüşe katılmak ister mi demiştik!
Go on, um, one of our famous midnight family walks!
Balık burcuyum, Tampa'da büyüdüm ve parkta uzun yürüyüşleri severim.
I'm a Pisces, I grew up in Tampa, and I like long walks in the park.
Bir tanesi doğrudan televizyon alıcısı diğeri de Fısıltı 2000 böylece kalabalık restoranlarda insanlardan yüksek sesle konuşmalarını istemiyor.
K9 looks like a parallelogram. It walks around, it can wag its tail, and it's got two satellites for ears.
Kalabalık odaya doğru yürüyen sonra da " Siktir edin be!
We're talking about the kind of guy who walks into a crowded room and shouts,
Genellikle merdivenlerden inerken olur.
It usually happens when he walks downstairs.
Ve sonra da aynen gülümseyerek gitti.
And then just like that, he walks away smiling.
Kızarmış tavuk, maaş, öpücük ve kovalamaca.
Roasted chicken, work paycheck, kisses, and after dinner walks.
Sadece birimiz ilk yürüyüşü yapabilir ama.
But only one of us walks to start.
Sadece birimiz başlatabilir.
One of us walks.
Vince de öncülük etti.
Vince walks point too.