Waterfront traducir inglés
391 traducción paralela
Rıhtımdaki farelerimiz gibi.
Like our own waterfront rats.
- Rıhtımdaki bütün iskeleleri gözetliyor olacaklar.
- They'll be watching the docks all over the waterfront.
- Burası. Çok aradık.
We covered the waterfront.
O zamanlar başım biraz beladaydı, deniz kenarında gizlice içki satan yerlerden ufak ufak para topluyordum.
Well, I was in trouble at the time, I'd been... collecting a little money from the speakeasies along the waterfront.
Masum bir vatandaşın kıyıda gezmek için izin alması mı gerekiyor artık?
Since when does a peaceful citizen need a pass to stroll along the waterfront?
Burada, San Francisco'da ise, cinayet davasıyla... son haftalarda manşetlerden inmeyen, adı kötüye çıkmış... asi denizci "Kara İrlandalı" O'Hara'nın kaderi... hala belirsiz. Yedi saattir tartışan jüri üyeleri... hala bir karara varamadı.
Here in San Francisco, the fate of "Black Irish" O'Hara notorious waterfront agitator, whose trial for murder has held the front pages these recent weeks remains undecided, as the jury, already out seven hours has still to return a verdict.
- Bütün gemileri kontrol ettik. Deniz kenarını tarıyoruz, konu hakkında bilgisi olan her adamı yakalıyoruz.
We've checked every boat, we've combed the waterfront, and we're hauling in every man who could possibly know anything about it.
- Herşeyi tamamladım : yalı, hapishane, hastaneler kazılmış Ana Cadde'de içki salonları
waterfront, jails, hospitals scraped the Main Street booze parlors.
Kıyı şeridi boyunca yürüyüş yapabilirim.
I can take walks along the waterfront.
Kışları kıyı şeridi boyunca tüm evler boş oluyor.
All the houses along the waterfront are closed for the season.
O takatukalarla rıhtımın yarısını uyandırıyorsun.
You're waking up half the waterfront with those clodhoppers.
Şehrin sahilindeki, beni bulan ailemin evinde, ve nehir kıyısında büyüdüm.
I grew up on the waterfront of the city. In the house of my foster parents. Who had saved me from the river.
Hayat okulundan mezun olduktan sonra, kendimi doktor olarak kıyıda, babamın evinden uzakta ve hastalar arasında buldum.
After my graduation from the School of Life. I set myself up as physician on the waterfront. Far from my father's house.
Neden babanın sahilde güzel bir, evi olduğunu bana söylemedin?
Why have you chosen not to tell me that your father has a fine house on the waterfront?
Majesteleri, yine bu sabah rıhtımlarda isyanlar patlak verdi.
Sire, again this morning rioting broke out on the waterfront.
Liman Suç Komisyonu demek.
Waterfront Crime Commission.
Limanda işlenen suçlar ve liman sendikasının yeraltı bağlantıları hakkında soruşturma açacağız.
We'll hold public hearings on waterfront crime and underworld infiltration of longshore unions.
Limanda durum daha zor peder, burası sanki Amerika değil.
The waterfront is tougher, Father, like it ain't part of America.
Limanda kabadayılarımız var.
We got the best muscle on the waterfront.
İsa'nın burada, limanda olduğuna inanmıyorsanız kim burada olabilir düşünün hele!
If you don't think Christ is down here on the waterfront you've got another guess coming!
Bu limanda asıl sorun ne söyleyeyim mi?
You want to know what's wrong with our waterfront?
Zahmete değer, yeter ki liman gerçeğini ortaya çıkaralım. İnsanların bunu öğrenmeye hakkı var.
It's worth it if we can tell the waterfront story the way the people have a right to hear it.
Dün gece beş ayrı liman sendika şubesinin soyulmuş olması size tuhaf gelmiyor mu?
Isn't it odd to you that five different waterfront locals were broken into last night?
Bay Friendly, liman sendikasının doklarında hakimiyetini sürdürmek için... Joey Doyle'un öldürülmesinin kesinlikle şart olduğun açıkça belirtti mi?
Would you say that Mr. Friendly made it clear to you it was absolutely necessary he murder Joey Doyle in order to maintain his control on the docks of the waterfront locals!
Hem burada, hem de Boston'dan New Orleans'a kadar bütün limanlarda işin bitti.
You're dead on this waterfront and every waterfront from Boston to New Orleans.
Terry, limanda senin için güvenli bir yer kalmadı artık.
Terry, there's no place that's safe for you now on the waterfront.
Neden kordona inip biraz tuzlu hava almıyorsun?
Why don't you come down to the waterfront and get some salt air?
İki saat önce Bay Foley'nin adamlarından birini rıhtım cinayetinden yakaladık.
We picked up a pal of Mr. Foley's for a waterfront killing two hours ago.
Onu limanda bulduk.
We found him on the waterfront.
- Hiç şaşırmadım! "Tokmak kafa" onu nehir kenarında dolaşırken bulmuş.
Mallethead saw her on the waterfront, in the water looking.
Bir daha seni nehir kenarında dolaşırken yakalamak istemiyorum.
I don't want you casing the waterfront again. I was born in a place like this and I don't wanna come back.
Rıhtımda bir oda tutabilirim ve sen de dürbün alıp, hücrenden odamı görebilirsin.
I could get a room at the waterfront, and you could get some spyglasses and see my room from your cell.
Liman çevresinde kabadayı dostları var... ve fiyatta anlaşırsanız- -
He's got some rough friends along the waterfront... and for the right price- -
Kore'de deniz kenarında bir batakhane işletiyormuş.
She ran a waterfront dive in Korea.
Rıhtımda dolaşıyor.
He wanders along the waterfront.
Rıhtım civarında bazı söylentiler duydum. Sizin hakkınızda bir şeyler öğrenebilirsem bunu paraya çevirebilirim diye düşündüm.
I heard rumours around the waterfront and I figured if I got something on you, it might be worth money to somebody.
# Rıhtımdaki bu kızlar Denizci oğlanlara istedikleri #
The girls of the waterfront would give these sailor boys
Marsilya'da deniz kenarında bulunan küçük bir barı işletiyor.
He runs a little bistro on the Marseilles waterfront.
"Rıhtım Devriyesi mi, San Diego Merkezi mi?"
Waterfront Patrol or the San Diego main office?
Arabayı deniz kenarına neden park ettiniz?
Why did you park the car down by the waterfront?
Deniz kıyısındaki barlarda bulduğumuz artıklar.
Refuse found in waterfront bars.
Bunun anlamı sahillerimizin Polonyalılarla kaynıyor olması demek.
It means that our waterfront... is crawling with Polacks.
Bazıları o kadar şanslı değil. aynı şu Brando'nun "On the Waterfront" da oynadığı tip gibi.
Some people aren't that lucky... like the one Brando played in "On the Waterfront,"
Suyun başını tutuyorum!
I cover the waterfront! Remember that!
Rıhtımın aşağısındaki, büyük, güzel binayı biliyor musunuz?
You know that big beautiful building down by the waterfront?
Kirli ama suya yakın değerli bir alan.
Now that's contaminated, but valuable waterfront property.
Sadece kanalizasyonun liman bölgesiyle birleştiği noktada yoksul bir bar arıyoruz.
We merely look for a seedy pub at the only spot where the sewer connects to the waterfront.
Sahil şeridinden batıya ilerliyorlar.
Go west along the waterfront.
Yang, bizi rıhtıma götür.
Yang, get us to the waterfront.
Bu hendek kazılmaya devam edecek. bütün dere kenarı boyunca devam edecek gençler.
This ditch has got to go all the way to the waterfront, gentlemen.
Rıhtıma.
Waterfront.