Wide traducir inglés
7,410 traducción paralela
6-cm uzunluğunda s...
Three inches wide in the shape of a s...
Aç ağzını.
Open wide.
Neden bu kız hep böyle salaklarla takılır?
Why does she always pick wide boys, eh?
Yıllarımı o ev dediğin sözüm ona çöplükte harcadım..
I wasted years in that double-wide trailer you call a house.
Missy'nin öz babasıyla ilgili olan sorundan kurtulmalıydım ve Broken Hill'le bir yıllık sözleşmeyle beni avladılar huzur veren geceler hakkındaki sarhoş edici şarkıyı söyleyerek, açık mekanlarla...
( Chuckles ) Well, I had to get out of a bad situation with Missy's real dad and they lured me out here on a one-year contract to Broken Hill, singing this intoxicating song about balmy nights and wide open spaces and...
Hidrolik şirketi davası hakkındaki şirket çapındaki bir e-maile 'Benim problemim değil adi herif'diye cevap yazdı.
She's just responded to a company-wide e-mail regarding the fracking case, "not my problem, turds."
Günün erken saatlerinde, bu hikayeyi ortaya çıkaran The Guardian muhabiri Glenn Greenwald'la bir röportaj yapma imkanı buldum.
Earlier I had the chance to conduct the first TV interview with the reporter who broke this story wide open : Glenn Greenwald of The Guardian.
Çünkü oldukça geniş bir yelpaze oluşturuyorum, belirleyebilirlerse yapabilecekleri tek şey kalp krizi geçirmek olur çünkü...
- Yes. Because I cast such a wide net. If they do that the only thing they're gonna do is have a heart attack because they're gonna go, "He had access to everything."
İşler kızıştı.
This thing is going wide.
Derinliği 4 santimetre ve genişliği 2 santimetre.
It's an inch wide, and about one and a half inches in depth.
Öksürüğüm yok ve sinüslerim tamamen açık.
I don't have a cough, and my sinuses are remarkably wide open.
Biliyorum, bunu eğlencesine falan yapıyoruz ama bir tarafım bunun gerçekleşmesini dünyadaki her şeyden daha fazla istiyor.
I know this... we're-we're, like, just doing this for fun and everything, but part of me wants that to happen more than anything else in the whole wide world.
Lovecraft'i Wayneler'in cinayetiyle bağlayarak davayı patlatacak gizli bir görgü tanığımız olduğu rivayetini çıkarırım.
I'll let it leak out that we have a secret eyewitness who's going to blow the case wide open and connect Lovecraft to the Wayne killings.
Rende çok yakın ama çok geniş ve doğru noktaya sahip değil.
The grater comes the closest, but it's too wide, and it doesn't have the right point.
Tüm birimlere arama için mesaj göndermeliyiz, bütün şehir genelinde aratmalıyız.
We got to put out an all-call message and get a city-wide search going.
Güzel bir manzarası, geniş arazileri var. Tıpkı Eski Batı'da olduğu gibi.
I mean, it's got beautiful skies, wide-open spaces, the thrill of the old west.
Seni geniş delik seni.
Yeah, you're gonna open wide.
Tamamen boşum.
Wide open.
- Poposu biraz genişti. - Jay.
Eh, a little wide in the can.
Bu işin ne kadar yayıldığını bilmeden, temizliğe başlayamayız.
Until we find out how wide this went, we can't start cleaning it up.
Bizden uzakta ve yüksekte dur.
Stay high and wide of us.
Chuck her ihtimale karşı programını boş tutmayı seviyor.
The Chuck likes to keep his schedule wide open for all kinds of "life-ortunities."
Geniş açıyla başla.
You start full wide.
Aslında açık bir duvar, hafif eğimli... yürümeyi öğrenmek için uygun bir yer.
It's wide open, With a gentle slope that could... Propel one, if you were...
- Araç tam gaz gidiyordu.
Well, the track was wide open.
Senin için geniş ve parlak bir yol görüyorum!
I forsee a wide and bright road for you!
Buralar hep boştu.
This was wide open spaces.
Ağzını aç.
Open wide.
- Geniş dizi düzeni.
Wide-array pattern.
- Peki, bu "geniş dizi" ne demek oluyor, komiser?
And what does that mean, lieutenant, wide array?
Peki bu "geniş dizi" içinde kaç tane kurşun Curtis Wyatt'a isabet etmiş?
And how many bullets in that wide array hit Curtis Wyatt?
Victoria'nın dişlerinin arası bu ısırıktaki aralıktan daha fazla. Gördün mü?
Well, the spaces between Victoria's teeth are too wide for these marks to have been left by her.
Geniş bir ağa ihtiyacımız var.
We are casting a wide net.
Ama hayalle gerçek arasındaki fark acı verecek kadar büyük.
But the gap between the dream and the reality is excruciatingly wide.
"Dolgun" dememi yasaklayan bölge geneli yasağı kaldır.
Lift the precinct-wide ban on me saying the word "succulent."
Küçükken bana öyle olmuştu. Tamamen açık bir yer. özgür bir yer.
It was wide open, it felt free.
O sound, devasa zilleri ve devasa davulları yaygınlaştırdı. Dümdüz boş alanda, mümkün olduğunca çok ses çıkarabilmeniz gerekiyordu.
That sound developed, yeah, like the oversized cymbals and oversized drums, just trying to make as much presence in a wide-open space as you could.
Beni ilgilendirmez... ben sadece artık gözünü açmasını umuyorum.
Oh, it's none of my business. I just... hope he's going into this with his eyes wide open.
Dünyanın bir ucundan diğer ucuna kendilerini güzel şeylerin beklediğini duyma umuduyla, gelecekten haber almak için onu görmeye geliyorlar.
They travel from far and wide to have their fortunes read, hoping she'll tell them something better lies ahead.
Hayatta gördüğüm en geniş gözlü insansın.
You are literally the most wide-eyed person I've ever seen.
Katillerle, fahişelerle hatta Başkan Yardımcıları ile bolca vakit geçirdiğin ilginç bir hayat yaşıyorsun Liz.
You lead a very exciting life, Liz, consorting with a wide range of murderers, prostitutes, even a vice president.
Eminiz ki para trafiği geniş ve bulması kolay olacak.
We're sure the money trail will be wide and easy to follow.
Tüm zamanların en iyi kanat oyuncusunu mu konuşuyorsunuz?
Are you guys talking about the best wide receiver of all time?
Yakalayıp işini bitirme konusunda en sağlam kanat oyuncusunun kim olduğunu tartışıyorlar.
They were just figuring out which wide receiver would be the hardest to catch and kill.
Başkentimiz bu gece şehir genelinde internet kesintisi yaşadı.
The nation's capital tonight is experiencing a city-wide Internet shutdown.
- Çok açıktan aldım.
Oh, really wide.
Yaptığı en ufak yanlışı bile ortaya çıkarıp bütün dünyaya annenin muhabir olmaya hakkı olmadığını duyuracağım.
I'm going to reveal every single little thing that she did wrong and I'm going to show it to the whole wide world that your mother doesn't have the right to be a reporter.
Yüreğinde engin bir okyanus ve parlak yıldızlar vardı.
In her heart there was wide ocean and bright stars.
Babam ülke çapında arama başlatmıştı.
My dad organizes this nation-wide search.
- Sınır ağzına kadar açık.
- The border's wide open.
Ne?
♬ Across the wide and round lands ♬