Working traducir inglés
82,240 traducción paralela
Mondale için çalışırken öğrendiğim bir şey var. Kendinden bir parça al ve en derinine göm onu.
Something I learned when I was working under Mondale... take a little piece of yourself, tuck it away in the basement.
Biri üzerimde çalıştığında hissediyorum.
I know when someone's working me.
Bir Kundt tüpüyle çalışıyordum. Sıcaklığın, ses dalgalarının hızına etkisini ölçüyordum.
I was, I was working with a Kundt's tube, measuring the effect of temperature on the speed of sound waves, and in an attempt to magnify their amplitude,
Boone, şu an sınırlar konusunda kafa patlatıyoruz.
Boone, we're working on boundaries right now.
Ben çalışıyordum ve sonra... dikkatim dağıldı, aah, ve baktığımda...
I was working and then-then I got, uh, distracted, and when I looked up...
Laboratuvarlarında ısıtıcı veya araştırmaları için finansman olmadan, hiç dinlenmeden yan yana çalışmışlar.
Working tirelessly, side by side, without heat in their lab or funding for their research.
Albert'le birlikte mi çalışacaksın? Evet.
Will you be working with Albert?
Her gün Albert'le çalışıyorum. Fizikteki en büyüleyici konuları keşfediyoruz.
I'm working with Albert every day, exploring the most fascinating topics in physics.
Stokes yasasıyla mı çalışıyorsun?
Are you working with Stokes'law?
Evet ama şu anda çalışıyorum.
Yes, but at the moment I'm working...
"Sonuç olarak burada ele alınan sorun üstünde çalışırken arkadaşım ve meslektaşım M. Besso'nun sadık yardımını aldım ve çok sayıda değerli önerisi için ona borçluyum."
"In conclusion, I wish to say that in working at the" problem here dealt with, I have had the loyal assistance of my friend and colleague M. Besso... And that I am indebted to him for several
Neden bir patent bürosunda çalıştığınızı sorabilir miyim?
May I ask why you are working at a patent office?
Başka bir şey üstünde çalışıyor musunuz?
Tell me, are you working on anything else?
HBO, Netflix ve çalışan SodaStream'im var.
I have HBO Go, Netflix. I have a working SodaStream.
Bizimle birlikte çalışacak.
He's going to be working with us.
Çok işin mi var?
Working hard?
Linda Simms kaybolduğunda orada çalışıyordu.
He was working there when Linda Simms went missing.
Seninle çalışmayı.
Working with you.
Yusef Attar, IŞİD için çalıştığından şüpheleniliyor.
Yusef Attar, suspected of working for ISIS.
Artık yalnız çalışmadığını bilmelisin.
And you have to know he's not working alone now.
Benim. Suriye'de zor şartlar altında çalışan bir doktor.
A doctor working in desperate circumstances with refugees in Syria.
İktidar olmak için onunla çalışmak istediğini söyle.
Say you look forward to working with him to return the party to power.
- Ben mi? Onu barda çalıştıran kimdi?
Who had her working behind the bar, hm?
Söylesene, komiser Greenwood ne üzerinde çalışıyor?
Tell me, what's DCS Greenwood working on now?
Şubat 2003'te kabine ofisinde çalışıyordum.
February'03, I was working in the Cabinet Office.
Şubat 2003'te kabine ofisinde çalışıyordum.
'February'03, I was working in the Cabinet Office.'
Ama o Londra'da Savunma Bakanlığı'nda çalışıyordu.
But he was in London, working for the Ministry of Defence.
Bu olayı teker teker yapmak işe yaramıyor, bir yere varamıyoruz.
Doing this thing one at a time isn't working. We're not getting anywhere.
Sidney'yle çalışıyor olmalı.
He's got to be working with Sidney.
Herhalde balayımızda çalışmasına karşı çıkacağımı düşündü.
I imagine he thought I'd object to his working during our honeymoon.
Onunla çalışmayı özlüyorum, kendim de bilim insanı olmayı.
I miss working with him, being a scientist, myself.
Ne yaptığını düşünüyorsunuz?
What angle do you suppose he was working?
Hani grup Malibu Sands'de çalışır.
You know, the one where the whole gang is working at the Malibu Sands.
Sinyal güçlendirici çalışıyor.
Signal booster's working. I rule.
Bu cezaevinin gördüğü en çalışkan hatunlar sizsiniz.
You're the hardest-working pair of bitches ever step foot in this prison, you know that?
- İşe yaradığından emin değilim.
Angie, I'm not sure if it's working.
İnsanlar için günde iki öğün yemek Bizim kadar zor çalışmak, Biz hiç arkadaş kalmayacağız.
Two meals a day for people working as hard as ours, we won't make any friends.
Tüm tedarik işleri beni takip ediyor, Ve sen çalışmamalı mısın Sektör 5'e olan yamada?
All supply runs go through me, and shouldn't you be working on the patch to Sector 5?
Zaten Abby üzerinde çalışmaya başladım.
I've already started working on Abby.
Olanlarla ilgili taşıdığı acı her neyse işimize yarıyor.
But whatever pain he's carrying about what happened... it's working for us.
Burada yazana göre uyumuyormuş gece geç saatlere kadar çalışıyormuş.
It says here he doesn't sleep, stays up all hours of the night, working.
Başka bir şey üstünde çalışıyor, Albert.
Clara : He's working on something else, Albert.
Fritz'in ne üstünde çalıştığını biliyor musun, Max?
Do you know, max? What Fritz has been working on?
Şu anda bir süpermarkette çalışıyorum.
At the moment I'm working in a supermarket.
Evet, çalışmıyor.
Yeah, none that are working.
Neden internet ve telefon çalışmıyor da kameralar çalışıyor?
Why are cameras working but not Internet or phones?
İçeride bize karşı çalışan kişi.
The person on the inside who is working against us.
Ben de "Evet, tabii, ben neden çalışıyorum ki?" dedim.
And I was like, "Yes. Yeah. Why am I working?"
Ama çalışmıyorsun.
But you're not working.
Ne üzerinde çalışıyorlardı?
What were they working on?
Birlikte çalışıyorlar.
They're working together.