Worried traducir inglés
30,782 traducción paralela
Her zaman içimizde, bu şeyin Avrupaya geleceğine dair bir korku olmuştu. Ama Hollanda'lılar buna da bir çözüm bulmuş. Çünkü bu dükkanlarda şişme insanlardan alabilirsiniz.
We've always been very worried in Europe that this idea is gonna come over here, but the Dutch have it covered, because in these motorist accessory shops, you can buy inflatable people.
- Aslında şey konusunda tedirginim biraz.
- You know, what am I worried about?
Gerçekten çok kaygılıyım ama Allah'ın ailemi ve arkadaşlarımı koruyacağına güveniyorum.
I am really worried, but I trust in God to protect my family and my colleagues.
Neden endişe ettim bilmem.
I don't know what i was worried about.
Film yüzünden birçok kişinin bu kostümü giymesinden korkuyorum.
I'm a little worried that because of the movie, a lot of people will have this costume.
Endişelendiğim konu sen değilsin.
It's not you I'm worried about.
Beni randevu almak ya da hamile bir kadının yatağına girmek için endişelendirdiysen bu seni de öküz yapar.
Because if you got me all worried just to get a date or get in some pregnant lady's pants, that would make you the jerk.
Beni yine endişelendirmeye başladın.
You know, you got me worried again.
Riskler için endişelenmeye ne gerek var?
Aren't we past a little worried about some risks?
Sen de Agrabah'ı bulmayı dilersen bedelinin ne olacağı konusunda endişelisin.
And you're worried about what the price could be if you wish to find Agrabah.
Onun için endişeleniyorum Mike.
It's just I'm worried about her, Mike.
- Nasıl bunun için endişelenmiyorsun?
How are you not more worried about this?
Demek endişelenmiyorsun?
And you're not worried?
Burada beş milyon insanın hayatı söz konusuyken sen kalkmış dandik toplantılarından biri için mi endişeleniyorsun?
You're worried about one of your crooked meetings when there's five million lives on the line?
İlk başta gitmek için sabırsızlanıyordum ama şu anda endişeleniyorum.
Anyway, at first, I was looking forward to going, but now I'm worried.
Bunun sıradan bir şey hakkında olabileceğinden endişelenmiştim.
I was worried it might be about something trivial.
Beyni için endişelendim.
Uh, I'm worried about his brain.
Pekala, Kevin, acaba o sence neden, benim hakkımda endişeleniyordu?
Well, gee, Kevin, I wonder why she was worried about me feeling that way?
Öyle bir duruma geldiler ki, Kara'yı incitmesin diye.. ... Skoki'de yanımda kalmaya başladı.
And it got to a point where Kara was worried he'd hurt her, so she started staying with me in Skokie.
- Kendinden çok annesi için endişeli.
More worried about his mom than himself. Yeah.
Ve benim iyi bir gün geçirdiğimden emin olmak için daha çok endişelendin.
And you were more worried about making sure that I had a good day.
Her telefon çaldığı zaman annesiyle endişeye düştük.
His mother and I have worried every time the phone rang.
Muhtemelen senin için daha endişeli.
We got him. He's probably more worried about you.
Çok endişelendik, bütün gece uyuyamadık ve bak sonunda ne oldu?
We were so worried, we didn't sleep all night, and then look what happened.
Senin bu kadar endişelendiğini görseydi çok sevinirdi.
I think it would mean a lot to him to know how worried you are.
İkinizin de Fransızca bilmediği gerçeğini fark eden var mı?
Is anybody worried about the fact that neither of you speak French?
İnsanların "aman Tanrım, iblis kız" demesinden endişeleniyor musun?
Are you worried that they'll all say, "My God, it's the demon girl"?
İnsanların "aman Tanrım, iblis kız" demesinden endişeleniyor musun?
Are you worried they'll all say, "My God, it's the demon girl"?
Watson... ve senin için endişeleniyor.
Watson... and she's worried about you.
Kavga etmesinden endişe ettim Polisi getirecekti.
I worried that the fight would bring the police.
- Endişe duyuyorum çünkü bazen işle özel hayat arasında seçim yapmakta zorlanıyorum. Ve hep işi seçiyorum.
- I'm just worried because... sometimes I have a hard time... choosing between my personal life and my work, and I always choose work.
Aktif göreve hiç çıkmazdı eğer korktuğun oysa.
You'd never have to put him in the field if that's what you're worried about.
Bak, korktuğum o değil, Jane.
Look, that's not what I'm worried about, Jane.
Dinle, Jane için endişeliyim çünkü...
Listen, uh, I'm worried about Jane because...
Leo'ya hamile kaldığında zamanlaması seni endişelendirmişti.
When you got pregnant with Leo, you were worried about the timing of everything.
- Dönemedim, kusura bakma.
I'm sorry I didn't get back to you. I was just worried.
Başka ne saklıyorsunuz?
Are you worried about the public's confidence
Tersine. Seni düşünüyorum.
On the contrary, I'm worried about you.
Pekâlâ, bir doktor olabilir ama mavili kadın ölüyor ve ev sahibesi orada, hiç endişeli değil.
All right, he might be a doctor, but the woman in blue is dying and the hostess is right there, not worried at all.
- Kaygılandığın şey bu mu?
- That's what you're worried about?
Kaygılı mısın?
Are you worried?
Ajanlar bile endişeli gibiydi.
Even the agents seemed worried.
Ben sadece senin için endişeleniyorum, bizim için.
Look, I'm just worried about you, about us.
Tim, annem Walter'ı koruyacak biri olmazsa İrlanda'da yine kötü muamele görebileceğinden endişeleniyor.
Hey, Tim, my mom's worried without protection Walter may face further abuse in Ireland.
Gümrükten geçerken taşı alırlar diye endişelendim.
I was worried about taking a stone through customs.
Hep hız için endişelendik, gizliliği hiç düşünmedik.
We were worried about speed, not stealth.
Kuralların uygulanması konusunda endişeleniyor elbette.
Of course she's worried about following the rules.
- Gail, Melissa hakkında endişeleniyorum.
Gail, I am worried about Melissa.
Tandy, bu çok eğlenceli ama elektrikler kesilmesi insanları rahatsız edebilir. Sakin ol, Care Balım.
Tandy, this is very fun, but I'm worried that people are getting a little urinated off about the power going out.
Ama burayı evimiz yapmamızın en önemli sebebi elektrik olmasıydı ve elektriği geri getiremezsek insanların buradan şüphe etmesinden korkuyorum.
But the main reason we made this our home is because of the power, and if we don't get it back, I'm worried people are gonna start to doubt this place.
Beni endişelendirmiyor.
Well, I'm not worried.