Yalnızlık traducir inglés
2,158 traducción paralela
Açlık, öfke, yalnızlık, yorgunluk.
Hungry, angry, lonely, tired.
Yalnızlık bir erkek için iyi değil.
Loneliness is not good for a man.
Annen çok yalnızlık çekmiş olmalı.
Your mother must have been lonely.
Kendimi çok yalnız hissediyorum, büyük bir yalnızlık...
I feel so lonely, so much loneliness.
Sadece yalnızlık hissediyorsun diye insanların motel kapılarını çalamazsın.
Knock on people's motel rooms just because you're feeling lonely.
Yalnızlık bunaltır.
Loneliness wears.
Günlükler yalnızlık çekenler içindir.
Diaries are for lonely people.
Yalnızlık, sessizlik.
τhe loneliness, the silence.
Galiba insanlar yalnızlık çekiyor.
I suppose people get lonely.
Bu daha önce hiç hissetmediğim bir yalnızlık.
It is isolation like I've neverfelt before.
Epey yalnızlık çekmiş olmalısın.
Ooh, that must have been some powerful solitude.
# Yalnızlık sorun değil bana,
It's okay if I'm alone
Bütün düşünceniz dışarısının soğuk ve yalnızlık dolu olduğu.
You all think it's cold and lonely out there.
Kavurucu bir yalnızlık, Bir kalp acısı, Ve huzurlu değilim...
A searing loneliness, a pacing heart, and not a moment's peace... make up a wonderful story of mine ;
Sanırım kendinizi yalnızlık içinde bulacaksınız, efendim. Zaman geçer. 26 yıl.
I think you will find yourself in solitude... elapsed... 26 years.
Yalnızlık... Sadece huzuru arayarak bu sefil dünyada amaçsızca dolaşmak...
alone... wandering this godforsaken world.
Vikas ne oldu, ben meşgulüm İstanbula vardım burada yalnızlık hissediyorum
It's okay Like I was saying, You just take it, It could be an important call.
Vikas ben beraber olduğumuzdan beri ben yalnızlık hissediyorum artık her şey bitti lütfen arayıp da beni sinirlendirme
I'm really sorry, Go ahead! What's the matter Vikas, I'm busy. I have reached Istaanbul,
Neden yalnızlıkla arkadaşlık ediyorum?
"Why do I seem to have befriended loneliness?"
Yalnızlık gerektirir, konsantrasyon.
It requires solitude, concentration.
Yalnızlık.
Loneliness.
- Yalnızlık çekmiyor musunuz?
Don't you get lonely?
Yalnızlık çekiyordum ama zamanla iyiye gidiyor.
It was lonely, but it gets better, give it time.
Sonra şu halisülasyonlar, konuşmalar hepsinin en belirleyici nedenleri yalnızlık çektiğim içinmiş. Dolores öyle söyledi.
- In grammar class, we have to learn all the types of pronouns and adjectives, and if we get a single one wrong, we fail the whole year.
yalnızlık tuğlalarını tutan bu harç yabancılaştırma ve çaresizlik duvarıyla birliktedir.
... is that resentment is the mortar that holds the bricks of loneliness together... ... in a wall of alienation and despair.
Demişti ki ; Birbal yanındaysa Tahaan asla yalnızlık çekmez.
He had said that Tahaan will never be lonely..
- Yalnızlık nasıl bir şey?
- So how is it to be alone?
Morinaga Çikolatası ile yalnızlık bile...
With Morinaga Chocolate even solitude can be...
Çok yalnızlık çekiyorum.
It's been so lonely
Ve gerçekten insan yalnızlık çekiyor.
And it does get lonely.
Batı'da, eğer isyan ya da toplum içinde yalnızlık hissi arıyorsan metal müziği seni çekecektir.
In the western world, if you are looking for rebellion, or you just feel... you'll be attracted to metal.
- Sevgilileri mi vardı? "Şehir duvarları içinde bir yalnızlık adası."
"An isle of solitude within the city walls."
Sanıırım yalnızlık çekiyor.
I just think he's lonely.
Korku ve endişe hissediyorum... karanlık... yalnızlık...
I feel fear, anxiety, isolation and darkness.
Yalnızlık çekenlerin...
allowing those who are lonely
Kaçık mı yoksa, ağır bir yalnızlık içinde mi?
Is she crazy? Or just desperately lonely?
Kendinden şüphelenme yalnızlık pişmanlık.
Self-doubt... Loneliness... Regret.
Yalnızlık...
Alone...
Bir de yalnızlık olayı var.
And he'll have good company.
Yalnızlık kötü bir yol göstericidir.
Solitude is a bad advisor.
Evet ama çok yalnızlık çeker.
Yes... but he'll be very lonely.
burada ne kadar yalnızlık çektim, haberin var mı?
terrible little world?
Ama kısacık bir zaman için de olsa turtacının yalnızlığı azalıvermişti. Gözlerini kapattı,.. ... Chuck'u düşündü ve sarıldı.
But for a fleeting moment, the pie maker's aloneness abated, so he closed his eyes, thought of Chuck, and hugged back.
Ashley... Embriyoyu yüzyıl kadar, donmuş olarak tuttum. Ta ki yalnızlığa artık daha fazla katlanamayacak hale gelene kadar.
ashley... i kept the embryo frozen for over a century, until i could bear the loneliness no longer.
Embriyoyu yüzyıl kadar donmuş olarak tuttum, ta ki yalnızlığa artık katlanamayacak hale gelene kadar.
I kept the embryo frozen for over a century, until I could bear the loneliness no longer.
Yalnızlık.
Isolation.
Yalnız yaşıyorsun, araban yan taraftaydı, kapıya kimse gelmedi bloğun aşağısında bir hırsızlık olayı vardı ve potansiyel bir şüpheli ortalarda dolanıyordu.
You live alone, your car was in the drive way, nobody came to door there was a B and E down the block and potencialy dangerous suspect down to loose.
Yalnızlık.
Solitude.
Buradan yalnızca bir mil uzakta Bağımsızlık Bildirgesi imzalandı.
Auctioned on this very spot, only a mile from where the Declaration of Independence was signed.
Ben yalnızca, insanların bunu bir... eee saygısızlık işareti olarak görebileceğinden endişelendim.
I picked it. I'm just concerned people might view it as a sign of disrespect.
O yüzden kenardan izleriz ve yalnızlığımıza sadık kalırız.
So we watch from the sidelines, clinging to our isolation.
yalnız 545
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız değilsin 86
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız değilsin 86