Yalı traducir inglés
3,188 traducción paralela
Biz de komşularımızı biraz tanıyalım dedik.
Figured we'd get to know our neighbors.
- Onu sedyeye taşıyalım.
We gotta get him on a gurney.
- Ona biraz vakit tanıyalım?
Would you give him a moment?
Analiz sonuçlarına göre bu maddeler asbest, alçı sıva ve eskiden kullanılan bakır yalıtım malzemesi.
Analysis came back with traces of asbestos, gypsum plaster, and old copper insulation.
Yalın ayakla ezdiğimde, evin içinde ayağım kanayarak gezip yara bandı bulmaya çalışırken o biblo değillerdi ama.
They're whimsical! They're not so whimsical when I smashed into'em with my bare feet, and I'm hopping around the house bleeding, trying to find a band-aid!
Yalın ayak bu fırtınada çok uzun süre dayanamayız.
We won't last on foot in this storm.
Seni tanıdım tanıyalı sen kapağında ateşli bir kız yada araba yoksa magazin dergisi okumazsın.
But as long as I've known you, you haven't read a magazine that didn't have a hot girl or a car on the cover.
Sıra dışı jeolojik tarihi, dış dünyadan yalıtılmış olması ve tropik kuşaktaki yeri Madagaskar'ın zenginliklerini yaratacaktı.
Its unusual geological history, its isolation, and its resting place in the tropics were to shape Madagascar's fortunes.
Bu adayı bu kadar özel yapan şaşırtıcı derecedeki yaşam çeşitliliğini yaratan da işte bu uzun süren yalıtım ve tabiat çeşitliliğidir.
It's this combination of long isolation and varied landscapes that's created the eccentric diversity of wildlife which makes this island so special.
Bu yalıtılmış ormanlarda, bukalemunlar birçok görev üstlenmiştir ve şaşırtıcı derecede çeşitlenmiştir.
In these isolated forests, chameleons have taken a variety of paths and have diversified to an astonishing degree.
Hadi yarışmacılarımızı tanıyalım.
Let's meet our contestants.
Ve şimdi, rakiplerinizi tanıyalım.
[laughter] and now, let's meet your challengers.
Böylece cildin teri ve diğer yalıtıcı maddeleri toplamaya başlar.
So your skin starts to collect sweat and other stuff that insulates it.
Lana sen yalıtılmış kabindesin.
Lana, you're in the isolation booth.
- Hayır onu yalız bırakmıyorum.
- No, I'm not leaving him.
Basitçe her şeyi ayrı ayrı yalıtılmış bölümlere koyarlar.
You know, how do men do it? Well, they simply separate everything into isolated compartments.
General, burada yalızca bir kişi var.
Reporting to the general, there is only one person.
Önce köprüyü bir tanıyalım ve merak etme acele etmeyeceğiz.
Let's just get to know the bridge, and don't worry. We'll go at your pace.
Ve işte görüyorsun, bir çöreği yalıyor.
Yet there he is, tongue-holing a doughnut.
Sen neyi yalıyorsun?
And what are you licking?
Patilerini yalıyor.
She's licking her paws.
- Patilerini yalıyor mu? - Evet, durmadan.
She licking her paws?
Hâlâ yalıyor.
She's still licking.
Sana sarılıp kulağını mı yalıyordu?
Snuggled up against you licking your ear?
Yalın ayak gezip duruyormuş.
He's into riding around barefoot.
Önce birbirimizi tanıyalım, değil mi?
We're just getting to know each other, aren't we?
Hadi kafalarımızı dağıtıp çimenlerde yalınayak dolaşalım.
"Then come, let's break our heads..." "... and run on the grass barefoot. " " Let's fight, let's make up. "
- Düşündüm de Billy, Johnny'nin dizisinde böyle başarılı olduğuna göre ilk fırsatı ona tanıyalım diyorum.
- l was thinking, since Billy did such a great job on Johnny's show, we should give him the first shot at this. - What do you think?
- " Mini mini bir kuş donmuştu hatun sikimi yalıyordu. - Gerçekten mi?
- Really?
Kamyonete taşıyalım mı?
Should we put him in the truck?
Ve bu yalın karanlık akıllarına geliverdiğinde artık o parlaklığın oldukça uzağındadırlar.
And when the bare darkness strikes... the first thing it takes away is the star's shine.
Bir çeşit yalıtım malzemesi.
Some sort of insulation material.
Bu yalıtımlı çantayı alt kattaki pizza dağıtıcısından aldım.
I bought this insulated take-out bag... off a pizza-delivery guy downstairs.
İki takıma ayrılalım ve onları da ayıyalım.
We split up into two teams and flank them.
Tabii biliyorum adamı tanıyalı 24 saatten az oldu ama nereden bileceksin ki?
I mean, I know I've only known this guy less than 24 hours, but how can you tell?
Onu şuraya taşıyalım.
Okay, let's get her over here.
Ne zaman uçsak uçağı yalıyorsun.
Whenever we board a flight, you lick the plane.
Gerçekten bilseydim Adnan Ziyagil ile evlenip boğazdaki yalılardan birinde ben otururdum.
Seriously, if I knew, I would be married to Mr. Big, living in a fantastic apartment in the great state of Not Alabama.
Yalın ayak yürüyemem.
I can't walk barefooted.
Bazen hayal kırıklığı derecesinde yalın konuşuyorsun.
Sometimes you're disappointingly literal.
Frank, biz kontrplakları taşıyalım. Diğerleri de gidip...
Frank, you help me with this plywood and you guys can each grab a box over there and then we'll...
Bir şişe kapıp partiyi evine taşıyalım mı?
Let's say we get a bottle and take the party back to your place?
Hücleriniz ses yalıtımlı.
The cells you're in are soundproof.
Sinyal yalıtımlı.
Signal proof.
Alfa yalıtımlı.
Alpha proof.
Ona bir şans tanıyalım.
At any rate, let's give him a chance.
Kot fabrikaları kesimden artan parçaları balyalayıp yalıtım malzemesi olarak satıyorlar.
Jean companies will pulp their cutting-room scraps and sell them for insulating materials.
Onu ambulansa taşıyalım.
He's going into shock.
ROYAL RESIDENCE
RQ YAL RESIDENCE
- Bu yal...
- That's a l- -
Magnus, bu beni bezdiriyor bu iğrenç bu onların normal davranışlarının bir parçası anormalilerin bazıları gizli yerler diğerleri, besovitler gibi olanları senden tüm dikkatini vermeni ister onlar teşhircidirler yemeklerini birbirlerinin üzerine bulaştırıyorlar ve sonra onları yalıyorlar bu sanki'9,5 hafta'nın
Magnus, it disgusts me. It is disgusting. It's part of their usual behavior.