Yayılın traducir inglés
1,611 traducción paralela
Yayılın!
Spread out!
Etrafa yayılın.
Fan out.
Yayılın ve araştırın.
Let's spread out ; let's move it.
Onu kıstıracağız. Yayılın!
Fan out!
Şu bir gerçek ki, arıların vızıltısı solunum deliklerinden havaya yayılır.
It's an actual fact that bees hum by blowing air through their spiracles.
Scimitar'dan salınmış başıboş virüsler hakkında söylenti yayılırsa... bu programın varlığını yadsıyacağım.
If word gets out about stray viruses from Scimitar, I'm gonna deny the programme ever existed.
İşim, bu askerlerin nasıl hastalık kaptıklarını bulmak. Sonra da yayılmasını durdurmak.
It's my job to find out how these soldiers got sick and stop it from spreading.
Sonra bu yayıncılık işi çıktı ve... Philip Manville yapar mısın diye sordu, ben de "evet" dedim. ... böylece buraya geri dönmenin doğru şey olduğunu düşündüm.
And then the editor's job came up and Philip Manville asked me to do it and I said yes and I guess it just felt right to come back.
Yaşadığınız yerde sesinizi yükseltin! Radyo programlarını arayın, gazetelere yazın! Amerika'nın karbondioksit yayımına son vermesinde ısrar edin ve küresel ısınmayı önlemek için uluslararası çalışmalara katılın.
zzzzzzz zzzzzzz zzzzzzz zzzzzzz
Ayrılıkçıların amaçlarını destekleyen çeşitli yeraltı radikal yayınlarının başlamasında, para yardımında bulunmuş.
He bankrolled publications promoting the separatist cause.
Chareth çapkın, Rocky risk sever ve Andy'nin dublörü, ve resminin yayınlanmasını istemeyen Emmett... buna rağmen kompozit fotoğrafçılık şuna benzer biri gibi göründüğünü söylüyor.
Chareth the flirt, Rocky the risk-taker and Andy's stunt double... and Emmett who asked that we not show his picture... although composite photography tells us he'd look something like this.
Boyanın sayfa kırışıklarına nasıl yayıldığına bak.
See how the ink bites into the parchment of the page.
Orange County'nin zalim prensesinin sonraki avını yakalaması kulaktan kulağa yayılıyor.
Word gets around when Orange County's Cruella nabs her next puppy.
Baskın haberi yayılır. Kayıp çocukları asla bulamayız.
Word gets out about this, we're never gonna find the rest of them.
- Londra'nın kuzeyinden yayılıyor.
It's spreading out from North London, all over the city.
Araç hareket edince benzin hızla ambulansın tabanına yayılıyor.
The gas moves quickly into the floorboard of the van when it's in motion. The driver smells it. What could it be?
İsa'nın zamanından tam 6 yüzyıl sonra ortaya çıktı, her hikaye gibi uyduruldu ve ağızdan ağıza yayıldı, fakat kurulu bir geleneğe dönüştü.
Made up, like any tale, and spread by word of mouth. But it became established tradition.
Manhattan'lı gencin gizemiyle ilgili çarpıcı gelişmeler için beşteki canlı yayınımızı kaçırmayın.
Stay tuned to Live at Five for more breaking news on the Manhattan teen mystery.
Maske kullanmanın virüsün yayılmasını engellemede... etkili olup olmadığı hâlâ tartışılıyor.
There is still a lot of debate about whether or not masks are an effective means of keeping the virus from spreading.
General, savaş gemisi Afrika'nın kuzey yörüngesinde duruyor ve sanki gemiden dışarı doğru bir çeşit enerji tabakası yayılıyor.
General, the warship remains in orbit above Africa. And now, some kind of energy field is spreading out from it.
tül perdeler tarafından filtrelenmiş tuhaf bir ışıktı, tavanın badanalanmış yüzeyinde yoğunlaşıyordu yalnızca ordan yatak odasının geri kalan tarafına yayılıyordu.
It was a strange light, filtered by the net curtains, that was concentrated on the whitewashed surface of the ceiling only to be dispersed from there throughout the rest of the bedroom.
İsrailli bir öğrenci duvarın dolaştığı yolun güvenlik nedenlerine değil de yasadışı yerleşim yeri yayılımı için planlanmış topraklara el koyulmasına bağlı olarak belirlendiğini ortaya çıkardı.
An Israeli study revealed that the barrier's route was chosen in order to confiscate land intended for illegal settlement expansion, not for security reasons.
Alıp bir şey yapacaklarını sanıyordum. Çünkü ABD Katolik Piskoposlar Konferansı her konuda resmi bildiriler yayınlıyordu. Nükleer savaştan İzcilere hayvancılıktan sakıza kadar ne olursa olsun her şeyin ahlakı konusunda resmi bildiriler yayınlıyorlardı.
I thought that they would take it and do something because they were... the Catholic Bishops Conference in the United States were forever giving pronouncements on everything from nuclear war to the Boy Scouts to animal husbandry to chewing gum.
Yani senin söylediğin güç, dayanıklılık ve sorumlulukla ilgili şeyleri hatırlayın ve oraya gidin ve de kasabanız için savaşın haberi herkese yayın.
So remember what you said about strength and integrity and responsibility, so you get out there and you fight for your town, go to the alleys, spread the word.
Geçen gün vurulduğunuz haberini yayınlamamamı nasıl algıladınız acaba? Gözlemden yoksun olmam şeklinde mi, yoksa kampın iyiliğini düşünerek engellediğim bir haber şeklinde mi?
I wonder if, the other day, you took my not publishing the news that you'd been shot for a failure to observe, or lay it correctly to a judgment on my part that suppressing the news would better serve the camp.
Travma yayılımı suya yatay bir şekilde çarptığını gösteriyor.
Trauma distribution indicates a horizontal impact with the water.
Bu vaka, standart bir salgın taşıyıcısı vasıtasıyla yayılıyor, ve çok bulaşıcı.
This phenomenon is spreading along a standard disease vector, and it's very contagious.
Askerlerimiz bu yay ustasının hünerlerinden yararlanabilir. - Ondan nasıl yapıldığını öğrenelim.
Our troops could benefit from this bowmaker's skill, we must learn from him.
Çünkü bu his evrene bir sinyal olarak yayılır, ve daha fazlasını size çeker.
Because this "feeling good" is what goes out as a signal into the Universe and starts to attract more of itself to you.
ve bundan zevk alın, evrene bunu yayın. İnanın evren bunu nasıl oluşturacağını bilir.
And then go into your day and release it to the Universe and trust that the Universe will figure out how to manifest it.
Buralarda dedikoduların nasıl hızlı yayıldığını bilirsin George, değil mi?
I know how the rumor mill works around here, George, okay?
Nanitlerin nasıl yayıldığını hala bilmiyoruz.
We still don't know how the nanites are spread.
Lisansa göre, web yayını bu endüstriyel tesisten yapılıyor.
According to the license, the webcast is generated from this industrial complex.
Eric.Yangın yayılıyor.
Eric.The fire's spreading.
Birkaç itibarlı psikolojik yayın tarafından dünyanın en aşırı terapisti olarak adlandırılıyor.
He's now being called the world's most extreme therapist... by several reputable psychological publications.
Şehirde, Mode Dergisi tarafından kaybedilen Natalie Whitman'ın Jenna Fletcher kilolarının görüldüğü korkunç düzeltilmemiş fotoğraflarının dedikodusu yayılıyor.
Rumors are flying around town that horrifying, un-retouched photographs of Natalie Whitman carrying her Jenna Fletcher weight like an albatross have been lost by Mode Magazine.
Bence insanların hala büyük beyazdan korkmalarındaki asıl neden Jaws isimli filme dayanmaktadır ve aynı kanı hala etrafta yayılmaya devam ediyor.
So I think the main reason why people are still afraid of a white shark is based on the movie Jaws, and the misconception is still floating around.
Hopper işler nasıl yürür biliyor, öğleye kadar bu haberin yayılmayacağını biliyor.
Hopper knows the drill, knows that word wouldn't go wide until late this afternoon.
Kaşınıyordum! Zehirli sarmaşık! Yayılıyor tamam mı?
I was itching, it's poison ivy and it's spreading, okay?
Ama tahminimce... bu tablonun gidebileceği birkaç yer var, ve bunları bir yayınım haritası üzerinde, ağ yayınım olasılıklarını kullanarak çizersek...
But I do suspect... that there are only a few places that this painting might end up, and that can be charted with a diffusion map using a network diffusion proba...
İnsanlar yangının nasıl çabuk yayıldığı konusunda hiçbirşey bilmiyorlar.
Guy burned to death. People have no idea how fast a fire can spread.
Televizyon yayıncılığını paraya dönüştürmede devrim yaratacak. Nasıl mı?
It's revolutionizing the way we monetize broadcast television.
Günümüzün televizyon yayıncılığını paraya dönüştürme konusunda konuşacağım.
I'm here to talk to you television about the monetizing of today broadcast.
Bu pediatrik zehirlerin Los Angeles'da yayılımını gösteren bir harita.
This is a statistical map of pediatric toxicology in LA county.
Eğer hastanenizin bir hastayı daha attığını öğrenecek olursam polisi ararım. haber öyle çabuk yayılır ki, önce işinden mi kovulursun, yoksa tutuklanır mısın bilmiyorum.
Because I ever get wind of another patient being dumped by your hospital, I will call the cops and the news so fast that I'm not sure if you're going to get fired or arrested first.
Odadan çıktığımızda yangın yayılıyordu.
By the time we got out, the fire was spreading.
Çünkü bu, ortalarda kulaktan kulağa yayılırsa,... insanların bize karşı olan davranışları değişebilir.
I think once the word gets out there, it might affect the way people behave around us. Or...
Çocukların lafları kasabada çabuk yayılır.
Kids'words spread around the town quickly.
Mevsimler olmaksızın, her ağaç yılın farklı zamanında meyve verir bu da gıdanın oldukça geniş bir alana yayılması demektir.
With no real seasons each tree flowers or fruits at a different time of the year which means that food is very widely spaced.
Uçağın kalkışına yaklaşırken bavul üstünde turlayıp, yabancılara bağırma eylemimi bırakıp koltuğuma sakince yayılıp salyalarımı akıtma evreme geçtim.
I liked'em. And as the plane was about to take off... I left the wild riding'- the-suitcase-while- screamin'- at-strangers phase... and entered the calm sleeping'- in-my-seat- and-droolin'- on-my-shirt phase.
"İgby Kanunu, Bose-Einstein Yoğunlaşmaları içindeki Ses Dalgaları Yayılımı'nı kullanarak Çekim Akısını tekrar tanımlıyor."
"Igby's Law Redefines Gravity Flux Motivated by Sound Wave Propagation in Bose-Einstein Condensates."