Yaşadım traducir inglés
20,874 traducción paralela
Bunları daha önce de yaşadım ama hiçbiri FBI soruşturması içermiyordu.
I've done that drill more than once, and it does not include an FBI interrogation.
Hayatımı Katolik bir Kraliçe olarak yaşadım.
I have lived my entire life as a Catholic queen.
Ben de yaşadım.
Been there.
20 yıldır yasalara bağlı örnek bir vatandaş olarak yaşadım!
I have dedicated 25 years of my life to the law!
İlk tek gecelik ilişkimi yaşadım.
I just had a one-night stand. My first.
O şifreyi altı ay burada yaşadım da bana vermedin.
You didn't give me that password for six months and I lived here.
Vizemle ilgili sorunlar yaşadım.
_
Şu odada iki sene yaşadım.
And I lived up there in that room for two years.
Meghan Trainor şarkısını hep bir ağızdan söylemenin keyfini yaşadım.
I enjoy a good Meghan Trainor sing-along.
Üzgünüm geciktim ama için rahat edecekse en iyi randevumu yaşadım.
Sorry I'm late, but if it's any consolation, I just had the best date.
New York'ta bunu onunla bizzat ben yaşadım.
That was my experience with him in New York.
Aslında evet, beş kadınla cinsel birliktelik yaşadım.
Actually, yes, I have been sexually with five women.
Bir zindanda yaşadım uzunca bir süre ve artık orada yaşamak istemiyorum.
I've lived in a... in a... dark place... for a long time, and... I don't want to live there anymore.
Başlangıcımızdan dolayı yaşadığımız ilişki en kolayı olmayacak.
This isn't the easiest relationship because of how we started.
Yaşadıklarımızı oldukça çok düşündüm.
I've thought a lot about what happened with us.
Yaşadıklarımızı oldukça düşündüm derken, çok şey düşündüm akşam yemeğine ne dersin?
I mean, when I said "I thought a lot about things," I thought a lot about things so, um... How about dinner?
" Yaşadıklarımdan sonra aklım yerinde olduğu için şanslıyım.
" Lucky I'm sane after all I've been through.
Burada muhteşem anılarımız var. Ve birlikte çok güzel zamanlar yaşadık.
I mean, we got a lot of wonderful memories here and a lot of wonderful years together.
Bunun webcam'de yaşadığım ikinci en kötü tecrübe olduğunu anladım.
I understand that that is the second most awful thing to happen to me over a webcam.
İsrail'de yaşadığım zamanları, İSB ve çiftlikle çalıştığım zamanları sordu.
Well, he asked about my time in Israel, and the IDF and the dairy farm I worked on.
Jemma, yalnızca üzüntümü bildirmek istedim, geçmişte yaşadığımız anlaşmazlıklara rağmen.
Um, Jemma, I just... I wanted to express my regrets despite any disagreements we may have had.
Hiç başka bir yerde yaşadın mı?
You ever lived anywhere else?
Arkadaşım eskiden yaşadığı yeri arıyor.
My friend here's just looking for the place he used to live.
Güzel bir hayat yaşadın mı?
Have you had a happy life?
Bunlarla yaşadığım günahlar.
Well, these are the sins that I live with.
Bu ülkede yaşadığımız için ne kadar şanslıyız farkında mısınız?
- Look, do you know how lucky we are to live in this country?
Marsha ben yaşadığım sürece burada yerin var.
- Marsha, as long as I'm alive, you're okay here.
Mary, yaşadığımız dünyayı biliyorsun.
Mary, you know the world we live in.
Oysa ben kurtarıcımın yaşadığını sonunda yeryüzüne geleceğini...
I know that my Redeemer liveth..... and that he shall stand at the latter day...
Hayalet kelimesini kullanır mıyım emin değilim ama bu dünyada insandan ve hayvandan daha fazlasının yaşadığına inanıyorum.
Not sure "ghosts" is the word I'd use, but... I do believe this world is inhabited by more than just man and beast.
Yani sana yardım edebileceğimi düşündün çünkü seni aldattığım zaman yaşadıklarımdan dolayı?
- So you thought that maybe I could help you now because I went through it when I cheated on you?
Ülkenin boyutlarına ve,... yaşadığımız bölgeye bakınca bu endişe normal.
It's only natural because of the size of the country, because we live in this neighborhood,
Evliliğimiz sayesinde tekrar birleşip en mutlu yıllarımızı yaşadık.
Our marriage brought us back together for some of our happiest years.
Bu kalibrede olup da sağda solda yaşadığını duyunca yardım etmek istedim.
It's just that when I hear that someone of your caliber is living here and there, I wonder if I can be of assistance.
Biz çok şey yaşadık, tamam mı?
We have been through too much here, you and me, okay?
İkimiz de tek gerçek aşklarımızı çoktan yaşadığımızı bilerek.
Both knowing we've already had our one true love.
Ve yaşadığım sürece İngiltere'nin kraliçesi olacağım.
And so long as I live, I shall be the queen of England.
Yaşadığım muhit yüzünden.
It's the neighborhood I'm in.
Yaşadıklarınız için üzgünüm.
And I'm sorry.
Yaşadığım veya fark etmez ölmek ister.
- Whether I live or die doesn't matter.
Yaşadığım sürece o bakışı asla unutamam.
I'll never forget that look as long as I live.
- İçinde yaşadığımız dünya böyle.
It's the world we live in.
İçinde yaşadığımız bu dünya küçük güzel şeylere çok zor gelir.
This world we live in is hardest on the pretty little things.
Yaşadığımız yer, neden...
Where we live, and why...
Yaşadığımız onca şeyden sonra bunu istemekten nefret ediyorum ama lütfen Jeremy.
And after everything that we've been through, I hate to ask you, but please, Jeremy... you have to help me save him.
Biraz gergin anlar yaşadığımızı biliyorum ama evine tekrar döndüğün için mutluyum.
I know we've had some tense moments, but... I'm very glad you're back home. - I am, too.
Karımın beni anlamadığını, adeta oda arkadaşı gibi yaşadığımızı söyle.
Tell you my wife doesn't understand me, that we're essentially living like roommates?
Daha önceki partnerlerinle hiç böyle bir şey yaşadın mı?
Were there any episodes with previous partners?
Açıkçası ben böyle acılı bir deneyim yaşadığın için üzüldüm ancak ben kişisel duygularımı klinik bilgilerimden ayırabilirim.
Obviously, I feel sorry that you had to go through such a painful experience, but I can also separate whatever... personal feelings I might have from my clinical understanding.
Aradığınız adam yolumun kesiştiği iki çocukla yaşadıklarımı tekrarlamaya çalışıyor.
THE MAN YOU'RE LOOKING FOR IS TRYING TO DUPLICATE THE CIRCUMSTANCES OF THE TWO BOYS I CROSSED PATHS WITH.
Uğruna yaşadığım her şeyi yok etme fırsatı.
A chance to destroy everything I've lived for.